Hands down traduction Turc
1,475 traduction parallèle
Hands down, best shower I've ever been to.
Kesinlikle, gittiğim en iyi gelin partisiydi.
Judge hands down bail,
Hakim kefalete karar verdi.
The judge is all fire and brimstone when she hands down the sentence.
Hakim cümlesini bitirip kararını verirken bile çok kızgındı.
Well, I've already had my hands down your pants.
Külotunun içine bir kere elimi soktum bile.
"Riftia," the giant tubeworms, are hands down the stars of the deep vent community, and also the best example of symbiosis in action.
Riftia, dev tüp solucanlar, derin baca halkının açık arayla yıldızlarıdırlar ve aynı zamanda ortak yaşamın en iyi örneklerinden biridirler.
Keep your hands down, Charlotte.
Ellerini daha aşağıda tut, Charlotte.
Keep your hands down!
Ellerini aşağıda tut! Tamamen aşağıda!
The biggest challenge, hands down, is that pressure pad on the case.
En zor kısım ise, kutudaki ağırlık yüzey.
Biggest challenge? Hands down... is that pressure pad on the case.
En büyük zorluk, basınç yastığı.
- with her hands down my pants.
- Elleriyle pantolonumu indirerek.
- I didn't have my hands down my pants.
- Ellerim pantolonumun içinde değildi.
- That's his best shit, hands down.
- Bu onun en iyi parçası, eller aşağıya.
I'm sorry, you can put your hands down.
Özür dilerim, ellerinizi indirebilirsiniz.
Kevin, hands down.
Kevin'ı yapardım.
If we're gonna have the gayest looking guy in the crew contest right now, you win hands down.
Eğer ekipte en gay kim yarışması yapıIsa, kesin sen kazanırsın, açık bir şekilde.
Put your hands down. He's in the other room.
- Ellerini indir.
But one crazy burg has'em all beat hands down...
Ama çılgın bir kasaba hepsini kolayca yener...
If you ask a dozen people who they thought would win in a fight between you and me, people would choose you, hands down.
Bir düzine insana, ikimiz arasındaki kavgayı kimin kazanacağını sorsak hepsi seni seçerdi.
You're the best swimmer to come through this program, hands down, by far.
Şu ana kadar bu eğitimden geçen tartışmasız en iyi yüzücüsün.
Put your hands down.
Ellerinizi indirip masanın üzerine koyun.
All sit down and hold hands? Sing'Kum bai ya'?
Hepimiz oturup, el ele tutuşup "Kum bai ya" yı mı söyleyelim?
My hands are no longer hands. Sit down, please.
Ellerim fazla uzun değil Oturun lütfen.
I've been suckered into betraying the only friend I've got, and put her in the hands of a murdering rapist I thought I'd put down for good.
Sahip olduğum tek arkadaşımı daha önce öldürdüğümü sandığım tecavüzcü bir katilin kollarına atmıştım.
Put your hands in the air and get down on the ground slowly.
Ellerini kaldır ve yavaşça yere yat.
Get down! Show me your hands!
Ellerini kaldır!
Lie down on the ground and keep your hands in sight!
Yere yat ve ellerini yana koy.
- Look Marie, do you want me to get down on my hands and knees and beg you?
Ne uçağı? Bak Marie, istersen diz çöküp yalvarayım.
Down on the floor and keep your damn hands up!
Yatin yere ve ellerinizi havaya kaldirin!
It's a 19, 000-ton U.S. Navy collier from World War I. It supposedly went down with all hands in 1918.
Bu, 19.000 tonluk I. Dünya savaşından kalma bir Amerikan Deniz Kuvvetleri gemisidir 1918 yılında battığı düşünülüyor.
When you walk down the stairs you know how you move your hands like this...
Merdivenlerden aşağı inerken biliyorsun işte ellerini bu şekilde hareket ettiriyorsun ya...
I want everybody to get on the ground face down, hands behind your back.
Herkes yere yatsın. Yüzükoyun. Elleriniz belinizde olacak.
If you look straight down you can almost see that there's two hands that are almost holding.
Yakın bakarsanız, iki elin neredeyse kavuştuğunu görebilirsiniz.
My hands on your big soft boobs running down your big manlike...
Ellerim senin büyük yumuşak göğsünde ve erkekliğine doğru gidiyor.
The previous owner of this 14 karat yellow gold oyster perpetual with matte dial, luminous mercedes hands, center second sweep, and screw down crown. Ooh.
Bu 14 ayar sarı altın mine kadranlı, zarif bileklikli, fosforlu kraliyet mücevherinin eski sahibi.
THE ONLY THING I FEEL LIKE DOING RIGHT NOW IS REACHING DOWN YOUR THROAT, GRABBING YOUR HEART, AND CRUSHING IT WITH MY BARE HANDS.
Şu anda canım sadece elimi boğazına sokup çıplak ellerimle kalbini ezmek istiyor.
So every time we run into some yoyo with a TV in his hands - you're gonna draw down?
Yani ne zaman bir elinde televizyon olan bir salak görsek onu yere mi indireceksin?
You two. Get down on your hands and knees.
Benim sırtım sakattır.
Must be a torture- - hunting down pieces for others, to have something in your hands, only to give it up immediately.
Çok büyük bir eziyet olmalı. Başkaları için parçaların peşine düşmek, elinizde olanı hemen teslim etmek zorunda olmak.
- Keep your hands down. Stop right there.
Orda kal!
- Hands behind your back. Down.
Dizlerinin üstüne!
Now you sit down like you're on a stick, hmm? And let your hands work together.
Yavaşça eğileceksin sanki sopanın üzerindeymişsin gibi ve ellerinin birlikte hareket etmesini sağlayacaksın.
First thing I'm gonna need is for everyone to lie face down with your hands behind your head.
ilk olarak yüzünüz yere gelecek ve elleriniz kafanizin arkasinda olacak sekilde herkesin yere yatmasini istiyorum.
So they had a kind of discussion and then they told us to lie face down on the ground holding our hands behind our backs and every 3rd person was shot.
"Önce aralarında tartıştılar." "Sonra ellerimiz arkada yüzüstü yere yatmamızı istediler." "Ve her üç kişiden birini vurdular."
Hands on the steering wheel! Calm down.
Eller direksiyonda dedim.
Because I'm never gonna be able to walk down the street... holding hands with my partner... without the rest of the world giving us a look.
Sokakta sevgilimle elele... asla yürüyemeyeceğim... çünkü etraftaki diğer insanlar bize bakacaklar.
He had, hands-down, the best girl in the world, and he goes... If I had you, if you were mine, there is no way...
Onun dünyanın en güzel kızına sahip olduğu besbelliydi ve sen benim olsaydın eğer benim olsaydın, ama imkânsız...
Gun down, hands up! Schnell!
İndir silahı, eller yukarı!
Heads down and hands behind your head.
Ellerinizi de başınızın üstüne.
Loving hands reach down. We're raised up into heaven.
Sevgi dolu eller uzanır aşağıya ve göğe yükseliriz.
Turn around, get down on your knees, put your hands behind your head.
Arkanı dön, diz üstü çök, ellerini ensene koy.
And they tied down my hands, and then two big nurses pushed on me,
Ellerimi bağladıktan sonra, iki hemşire üzerime abandı.
down 3353
downtown 201
downstairs 319
downs 77
downey 56
downton abbey 33
downers 18
down the street 38
down on your knees 79
down the hall 119
downtown 201
downstairs 319
downs 77
downey 56
downton abbey 33
downers 18
down the street 38
down on your knees 79
down the hall 119
down low 42
down the road 38
down the line 26
down the stairs 50
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down the road 38
down the line 26
down the stairs 50
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450
down on the ground 130
down to business 31
down in one 23
down now 22
down to 41
down in front 26
downing street 23
down on the ground 130
down to business 31
down in one 23
down now 22
down to 41
down in front 26
downing street 23