His life traduction Turc
18,711 traduction parallèle
Frank Castle returned from the hell of war wanting nothing more than to pick up his life.
Frank Castle savaş cehenneminden dönmüş ve hayatını tekrar kazanmaktan başka bir şey istemeyen bir adamdı.
Whatever is going on with Matt, he's... he's either not capable or... or not willing to make room for anything else in his life... right now.
Matt'in başından her ne geçiyorsa şu an için hayatında başka birisine yer açacak imkanı veya isteği yok.
Look... if Matt doesn't wanna share his life with me, that is between me and him.
Bak eğer Matt benimle hayatını paylaşmak istemiyorsa, bu onunla benim aramdadır.
I would say Frank Castle is a man who would gladly give his life to keep others safe.
Derim ki bence Frank Castle başkalarının hayatlarını kurtarmak için kendi hayatını feda edebilecek bir adam.
Some idiots made an attempt on his life earlier tonight.
Birkaç aptal gecenin erken saatlerinde onu öldürmeye kalkışmış.
He traded his life for ours.
Bizim için canını verdi.
But I can promise not to let his life... or death... go in vain.
Ama hayatının ya da ölümünün boşa gitmeyeceğine emin olacağıma söz verebilirim.
He dedicated his life to others.
Hayatını başkalarına adadı.
But then he left pro ball and he turned his life around.
Sonra profesyonel basketbolu bıraktı ve hayatını kökten değiştirdi.
And I'm not in his life, and I wish that I could tell you more, but I can't.
Ben de onun hayatında değilim ve keşke daha fazlasını anlatabilseydim, ama anlatamam.
Tamika did anything for Jeremiah. Except save his life.
- Hayatını kurtarmak dışında.
Now, you can sit here forever trying to spin straw into overtime, but my client had a religious conversion that altered his life.
Şimdi, burada sonsuza dek oturup boşa kürek çekerek fazla mesai yapmaya çalışabilirsiniz, ama müvekkilim hayatını değiştiren dini bir dönüşüm geçirdi.
The first half of his life, he was a loner.
Hayatının ilk yarısında yalnız kaldı.
He searched everywhere, even put his life in danger - but still failed to find her.
Her yerde aradı, Hatta hayatını tehlikeye attı Ama yine de onu bulamadı.
Ding protected numerous VIPs in his life, but failed to protect
Ding hayatında çok sayıda VIP'i korudu. Ama korumakta başarısız oldu.
He knew his days were numbered and he packed up his life.
Günlerinin sayılı olduğunu biliyordu, dolayısıyla bütün yaşantısını toplamış.
I wanted to come down here and blow up his life like he had mine.
Bılmıyorum. Buraya gelıp hayatını benımkını mahvettığı gıbı mahvetmek ıstedım.
Billy really liked Tunstall because he treated him fairly, he paid him well, and he was probably the first man in his life
Billy, Tunstall'dan gerçekten hoşlanıyordu. Çünkü ona adil davranıyordu ve iyi para veriyordu.
And Jesse James is running for his life.
Jesse James hayatını kurtarmak için kaçıyordu.
Jesse's already lost every other member of his gang... and now with Frank backing out, he'll have to rebuild his life of crime on his own.
Jesse zaten çetesindeki herkesi kaybetmişti. Frank'ın da çıkmasıyla suç hayatını tek başına kurmak zorundaydı.
Pat Garrett is facing the greatest challenge of his life, but he knows he's the man who can take down
Pat Garrett hayatının en büyük mücadelesiyle karşı karşıyaydı.
After Jesse James'first train robbery in three years is a failure, he knows he needs to make some changes if he's going to continue his life of crime.
Jesse James, üç yıl sonraki ilk tren soygunu başarısız olduğunda suç hayatına devam etmek istiyorsa bazı değişiklikler yapması gerektiğini anlamıştı.
He's currently in the hospital fighting for his life.
Şu an hastanede yaşam savaşı veriyor.
'Cause he ain't said a straight word in his life.
Hayatı boyunca ağzından bir kere düzgün laf çıkmadı.
Ever since Mom died, it's like Dad put his life on hold, you know?
Annem öldüğünden beri, hayat babam içi durdu sanki, anlarsın ya?
You're here because you knew Albert Lin at some phase in his life.
Buradasınız çünkü hayatınızın bir kısmında Albert Lin'i tanıdınız.
Drill down into his life.
Hayatını araştırın.
Your father wants you to be a part of his life.
Babanız hayatının bir parçası olmanızı istiyor.
Abberline was haunted all his life for not protecting these women.
Abberline'in o kadınları koruyamaması bütün hayatı boyunca aklından çıkmadı.
- He lives his life by that.
- Hayatını buna göre yaşıyor.
That man saved my life, the lives of his entire team.
Bu adam hayatımı kurtardı, tüm timin hayatını kurtardı.
Yelling his way to multiple life sentences?
Kendini birden fazla müebbete mahkum ettirmeye mi?
Oh, she won't be the life of anything, if we don't get to her before lady killer Yuri has his way.
Kendisini kadın katili Yuri'den önce bulamazsak, hayatı yalan olacak.
Someone who had a shadow cast over him his entire life.
Bütün ömrünü üstündeki gölgeyle geçirmiş biri.
But the affair with D.D.A. Gray, that was his personal life, and I didn't want his wife to find out.
Ama Bölge Savcı Yardımcısı Gray'le gönül ilişkisi, bu onun özel hayatıydı ve karısının öğrenmesini istemedim.
After killing a top agent from the most powerful detective agency in the country, Jesse James and his brother Frank go back to life as usual.
Ülkenin en güçlü dedektiflik bürosunun en iyi ajanını öldürdükten sonra Jesse James ve kardeşi Frank her zamanki hayatlarına geri döndüler.
On September 5, 1877, Crazy Horse, a man who fought his entire life to protect his people and won battle after battle against the United States Army, is killed.
5 Eylül 1877'de Çılgın At hayatı boyunca halkını korumak için savaşan ve Birleşik Devletlere karşı savaş üstüne savaş kazanan adam öldürüldü.
His death gave life.
Ölümüyle hayat verdi.
The Master has no intention of following through on his promise of eternal life, yet here I sit, still alive.
Efendi'nin verdiği sonsuz yaşam sözünü yerine getirmeye niyeti yok. Ama yine de buradayım, hâlâ hayattayım.
He shortened our name from Fetrovsky to Fet, and became an academic... you know, a life of the mind... to separate himself from his father's darkness.
Fetrovsky olan adımızı Fet olarak kısalttı ve bir akademisyen oldu. Aklın yaşamı onu babasının karanlığından ayırdı.
But he was suffering in his old life.
Ama eski hayatında acı içindeydi.
Disgraced sheriff Jimmy Pritchard took his own life today.
Gözden düşen Şerif Jimmy Pritchard bugün intihar etti.
His whole life, he just wanted to please me.
Tüm hayatı boyunca sadece beni memnun etmek istedi.
Disgraced Sheriff Jimmy Pritchard took his own life today.
Gözden düşen Şerif Jimmy Pritchard bugün intihar etti.
Disgraced sheriff Jimmy Pritchard took his own life today.
İtibarın kaybetmiş Jimmy Pritchard bugün hayatına kıydı.
Disgraced sheriff Jimmy Pritchard took his own life today.
İtibarını kaybetmiş Şerif Jimmy Pritchard bugün hayatına kıydı.
Disgraced sheriff, Jimmy Pritchard, took his own life today.
Onurunu kaybetmiş Şerif Pritchard bugün canına kıydı.
His whole life was unraveling.
Tüm hayatını çözdü.
So the attempt on his life...
- Yani, onun öldürülmeye çalışılması...
Her husband was making 50 grand on a U.S. Marshal salary, but now his widow is living the high life in a mansion in La Jolla.
Kocası Amerikan Mareşal maaşıyla elli bin kazanıyormuş ama şimdi dul karısı La Jolla da köşklerde buzlu badem yiyor.
It's possible the marshal had a good life insurance policy given his high-risk profession.
Mareşalin yüksek riskli işi göz önüne alınırsa güzel bir hayat sigortası olması muhtemel.
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life is too short 32
life sucks 30
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life is too short 32
life sucks 30