Let it go traduction Turc
12,117 traduction parallèle
Just let it go, Laurel.
Boş ver Laurel. Hayır.
Huh? No, I'll let it go to voicemail.
- Hayır, sesli mesaj bıraksınlar.
If you love something, you should let it go?
Eğer bir şeyi seviyorsan bırak gitsin mi?
Let it go already.
Aş artık bunu.
Just let it go.
Bırak gitsin.
Please. Let it go.
Lütfen bırak gitsin.
Once I let it go, I won't be able to protect my family.
Bir kere bırakırsam, ailemi koruyamayacağım.
I went there to see if I could let it go.
Oraya bu işin peşini bırakıp bırakamayacağımı öğrenmek için gittim.
Let it go, Bones, just...
- Bırak artık Bones, bırak.
let it go. Thanks again for your help.
- Yardımların için tekrar teşekkürler.
Which means you knew they would leave some emails out and you let it go to get something out of it.
Yani bazı e-postaları yok edeceklerini biliyordun ve buna izin vererek istediğini elde etmeyi başardın.
I mean, you know, I think it might be time that we just l-let it go.
Artık bırakma vakti geldi bence.
You finally hooked a fish and you let it go, Pilaf-sama.
tamda balık yakalamıştınız ama gitmesine izin verdiniz.
♪ to let it go ♪
♪ gidelim ♪ için
It drives me nuts. I don't think you need to worry about all that stuff. Just let it go.
Bu konuda endişelenmene gerek olduğunu sanmıyorum.
Just let it go, man.
- Unut gitsin işte dostum!
Let it go? !
- Unut gitsin mi?
I won't let it go to dogs!
Bunun mahvolmasina izin vermeyecegim!
Just let it go, Dad.
Boş ver gitsin, Baba. Ne zamandır böyle yapıyorum?
I said let it go.
Boş ver dedim.
Good God, Marv, let it go.
Aynen, Marv, bos ver.
- Let's go find it and take it.
- Gidip bulalım ve ele geçirelim.
Let go. Damn, it hurts.
Bıraksana!
We got to go! Let's pick it up!
Toplanın, gitmemiz gerek!
Once you let fun go, you never get it back.
Bir kez kendini eğlenceye bıraktın mı geri dönmek imkansızdır.
Well, then let's do it and go home.
O zaman yapıp eve dönelim.
He said I can't light it because I'm not ready to let go of the darkness.
Karanlıktan kurtulmaya hazır olmadığım için yakamayacağımı söyledi.
At first, when your dad said that you asked him to let you go, I didn't get it... at all, but...
İlk başta Baban "senin gitmek için izin istediğini" söylediğinde anlamamıştım.
Let's go for it.
Oynayalım hadi.
But it feels like too much time has passed, and what I need to do is let go, move on.
Ama çok fazla zaman geçti ve devam etmem gerektiğini düşünüyorum.
We know Mills and Corbin have it. Just let me go get it.
Mills ve Corbin'in aldığını biliyoruz, bırak da gidip alayım.
Well, if you put it that way, let's go!
Evet, bu şekilde olacaksa, gidelim!
So roll it over and I'll let him go.
O yüzden onu buraya yuvarla ve ben de gitmesine izin vereyim.
Let's go rub it in Hiccup's face before the feeling subsides!
Hadi bu his geçip gitmeden gidip bunu Hiccup'ın yüzüne vuralım!
It's all right, let's go.
Tamamdır. Gidelim.
Stop it, let me go!
Bırakın da gideyim!
Barely made it out with my life the only time I dared venture aboard. Oh, wow! Okay, Toothless, let's go.
Sadece bir kez gemiye çıkmaya cesaret ettim onda da hayatımı zor kurtardım.
Hey, Riley, let's go try it on at your place, huh?
Riley, elbiseni sende deneyelim mi?
Maybe it's Central City or you or what I thought my life was gonna be, but I'm never gonna become who I really am unless I let go.
Belki bu Central City veya sensindir ya da hayatıma ne olacağını düşündüğümdendir ama tüm bunları bırakmazsam asla kendim olamayacağım.
It's fine by me, pal. Let's go.
Bana uyar dostum, hadi gidelim.
Stef and Caroline had nothing to do with it, so if you'll just kindly let her go...
Stef ve Caroline'ın bununla bir ilgisi yok. - Caroline'ın gitmesine izin verirsen...
♪ let it all go, let it all go, let it all out now ♪
♪ hepsi, bu tüm gidelim, gidip şimdi tüm dışarı let ♪
Just forget it, let's go!
- Boş ver, hadi gidelim!
Maybe it's time you had one. - Let go of me.
- Belki de dersini almanın vakti gelmiştir.
Let's clean it up, glove it up, and go.
Temizlenin, eldivenleri giyin ve başlayalım.
- You stole it. - Let go of me!
Çaldın.
Let's go. We'll fix it.
Gidelim, düzelteceğiz.
I dreamed of becoming a scientist. And, I know it's not much, but I couldn't just let it all go.
Bir bilim insanı olmayı hayal ediyordum ve biliyorum çok bir şey değil ama onlardan kurtulamazdım.
Maybe it's time to let her go.
Belki de artık onu unutmanın vakti gelmiştir.
You think it's a good idea to let him go after Jack?
Onu Jack'in peşinden göndermek iyi bir fikir mi?
You let us go, there's a chance it goes away.
Bizi gönder, kurtulmanın yolu bu olabilir.
let it snow 35
let it shine 32
let it be 131
let it burn 19
let it out 172
let it all out 51
let it ride 21
let it pour 16
let it happen 23
let it ring 34
let it shine 32
let it be 131
let it burn 19
let it out 172
let it all out 51
let it ride 21
let it pour 16
let it happen 23
let it ring 34
let it play 20
let it 38
it goes like this 46
it goes on 26
it goes both ways 16
it goes without saying 54
it goes 112
it goes away 25
it got me thinking 26
it got 16
let it 38
it goes like this 46
it goes on 26
it goes both ways 16
it goes without saying 54
it goes 112
it goes away 25
it got me thinking 26
it got 16
it got me 22
it got out of hand 16
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643
gore 42
gonzo 57
it got out of hand 16
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643
gore 42
gonzo 57