English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ M ] / My own son

My own son traduction Turc

898 traduction parallèle
And I think of you as if you were my own son, Fyodor Mikhaylovich.
Ve eğer öz oğlum olsaydın, seni düşünürdüm, Fyodor Mikhaylovich.
What's wrong with me seeing my own son?
Kendi oğlumu görmekle hata mı yapıyorum?
And you, my own son, all you want is a circus.
Ve öz be öz oğlum sadece bir sirk istiyor.
"My own son has betrayed me, his father..."
"Oğlum beni, kendi babasını ele verdi..."
But if it was my own son come over here with a warrant, he'd have to be first on the draw.
Ama buraya yetki ile gelen öz oğlum dahi olsa silahını ilk çekebilen o olmalı.
He's my own son, but you're more to me than my own child.
Öz oğlum, fakat seni öz oğlumdan da çok seviyorum.
I feel towards Wilmer here just exactly as if he were my own son.
Wilmer'i oglum gibi severim.
Wilmer, I'm sorry to lose you, but I want you to know I couldn't be fonder of you if you were my own son.
Wilmer, seni kaybettigim için üzgünüm ancak... seni hep bir ogul gibi sevmis oldugumu bilmeni isterim.
The incomparable Baptiste, my own son, his father's pride, is the sole author of the show we present today :
Emsalsiz, Baptiste, kendi öz oğlum babasının gururu bugün burda sunacağımız gösteriyi bizzat kendisi yazdı :..
He's a good boy. I love him like my own son.
O çok iyi bir çocuk ve öz oğlum kadar seviyorum.
Doctor, I couldn't give you five minutes, not if he was my own son.
Sana beş dakika bile veremem. Kendi oğlum için bile olsa.
To think that I should be hearing from others that my own son is going to be married!
Kendi öz oğlumun evleneceğini başkalarından duyuyorum!
I felt like someone had struck my own son.
Birisi öz oğluma saldırıyormuş gibi hissettim.
You shall have letters from me to my own son George on your behalf... to meet you on the way.
Sizin için oğlum George'a mektup yazacağım, onu da yanınızda götürün sizi karşılasın.
And you, my own son, can't tell me that I'm not a fair man!
Öz oğlum bana adil olmadığımı söyleyemez!
Señores, I'm so happy to be with you lovely people and to tell you all about El Toro, who is like my own son.
Senyorlar, sizinle olmak ve oğlum gibi sevdiğim El Toro'yu anlatmak büyük zevk.
My own son.
Benim öz oğlum.
From the time my sister brought you to the court, I loved you, reared you, set you before my own son, because I saw in you a worth and a greatness above other men.
Kızkardeşim seni saraya getirdiğinden beri seni sevdim, destekledim, seni kendi oğlumdan öte tuttum, çünkü sende... diğer insanlardan büyük bir değer ve yücelik gördüm.
I asked the same of my own son before you rode into this valley.
Siz bu vadiye gelmeden önce, aynısını oğluma sordum.
For I love Sinbad as my own son.
Çünkü Sinbad'ı oğlum gibi severim.
My own son!
Unutma, o benim oğlum!
I needlessly sacrificed my own son.
Gereksiz yere oğlumu feda ettim.
Stabbed in the back by my own son.
Öz oğlum beni sırtımdan vurdu! O hain beni mahvetti!
And to top it off... I'm nearly chopped to pieces by that insane coachman... and nearly killed by my own son!
Bunlar da yetmezmiş gibi nerdeyse çılgın bir arabacı tarafından öldürülecektim ve neredeyse kendi oğlum beni öldürmeye kalktı!
You'll be like my own son, Tony!
Kendi evladım gibi olacaksın, Tono!
His my own son!
Var!
- Let it be my own son.
- Oğlum da olsa, hakkı var!
Pushed away by Mazarin, a man whose fortune I made, and now by my own son.
Servetine servet kattığım Mazarin tarafından ötekileştirildim. Şimdi de sıra öz oğlumda.
I don't mind telling you, Inspector, that as a guest in my own house... you'll find me extremely disagreeable.
Dedikleriniz umurumda değil müfettiş evimde... konuk olarak, beni son derece huysuz bulacaksınız.
You see, I have no young son of my own.
Görüyorsun benim bir oğlum yok.
Have it your own way, son. But just as sure as you touch my house with that cat I'm gonna blow you plumb to kingdom come!
Sen isteğini yap ama o traktörle evime dokunursan, seni vururum.
My very own son, and I don't like him.
Kendi öz oğlum ve ben onu sevmiyorum.
As the son and heir of the dearly departed. I stand here, by his coffin and offer you his mother's, his wife's and my own thanks for coming here today.
Merhumun oğlu ve varisi olarak onun tabutu başında duruyor ve size onun annesi, karısı ve kendi adıma teşekkür ediyorum.
If it's the last thing I do I'll kill him with my own hands.
Yapacağım son şey olsa da onu kendi ellerimle öldüreceğim.
It's been eight years since I've seen my own kid.
Çocuğumu son gördüğümden bu yana sekiz yıl geçti.
My Lord, the one who is guilty is his father... who drove an innocent woman from his house, and denied his own son
Efendim, suçlu olan kişi, masum bir kadını evinden kovan ve kendi oğlunu reddeden babasıdır.
I wanted to comfort you when we lost our son but you went off into some corner of your own, never realizing by comforting you, I could have helped my own grief.
Oğlumuzu kaybettiğimizde seni teselli etmek istedim ama sen kendi köşene çekildin, hiç anlayamadın seni teselli edersem, kendi acımı da hafifletebileceğimi.
Master Peter, now grown to full estate and dignity as son of the house, and looking every inch the grand fellow he is, in one of my own collars,
Efendi Peter, bu evin bir oğlu olarak şerefle büyüdü ve her dost onun gibi birini arar...
- My own sister's son.
- Kızkardeşimin oğlu.
All Mae said. Never thought I'd see the day a woman could lead my own sister's son by the nose.
Mae yalnızca öyle demiş bir kadının yeğenini koyun gibigüttüğünü göreceğim, hiç aklıma gelmezdi.
My own husband was killed in this last war
Bende son savaşta kocamı kaybettim.
I made the mistake of fightin the last battle on my own property.
Son savaşı kendi topraklarımızda kabul etme hatasını yaptım.
No, this is - this is my own last little effort.
Hayır, bu benim son çalışmam.
Well, I've got a son of my own.
Benim de bir oğlum var.
With my last breath, I'll break my own law and speak the name of Moses.
Son nefesimde kendi yasamı çiğneyebilir ve onun adını anabilirim... Musa.
You're my own sister's son, but where does that give you the right to call me a liar?
Sen benim kız kardeşimin oğlusun. Ama bu bile sana, bana "yalancı" deme hakkını vermez.
Raised part of the time in my house, with my own dear son, Ari... and with my dear daughter, Jordana, who sits beside him in this place.
Büyükken büyük bir evin yarısını öz oğlum Ari ve burada yanımda oturan Jordana'yla beraber benim evimde geçirirdi.
It's my own doing that I ended up here.
Bu benim kendi kendime son veriş şeklim.
The final act is my own.
Son hamle bana ait olacak.
The wounded lascar we left in your own personal care was like my own and only sweet son.
Sizin kendi ellerinize bıraktığımız yaralı Hintli benim öz tek oğlum gibiydi.
This new assault hurt her even more than my own recent attacks, which bothered me.
Bu son saldırı, kızı benim rahatsızlık duyduğum önceki saldırılarımdan bile daha çok incitmişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]