Not really my thing traduction Turc
213 traduction parallèle
It's not really my thing.
Pek tarzım değil.
It's not really my thing.
Aslında benim işim değil bu.
Work's not really my thing.
- Çalışmak hiç bana göre değil.
Well, football's not really my thing.
Futbol aslında bana göre değil.
It's just not really my thing.
Bu bana göre değil.
It's not really my thing.
Gerçekten benim tarzım değil.
Mediation's not really my thing.
Arabuluculuk benim işim değil.
Film's not really my thing, but thanks for thinking about me, Mr. Potter.
Filmler pek ilgi alanıma girmiyor. Beni düşündüğünüz için teşekkürler Bay Potter.
- No, it's not really my thing.
- Böyle yerleri pek sevmem.
I'm sorry. I'm trying to flirt with you. It's not really my thing.
Seninle flört etmeye çalışıyordum ama flört pek benim olayım değildir.
It's not really my thing.
İlgi alanımda değil.
It's just not really my thing to like sleep around.
Onunla bununla yatmak bana göre değil.
Confession's not really my thing.
Günah çıkarmak pek benim tarzım değil.
Look, moonshine is not really my thing.
Bak, likör pek bana göre değil.
No-No, I don't - I'm not-That's not really my thing.
Hayır, ben... benim dansla pek aram yoktur.
- Anna, that not really my thing.
- Anna, benim yüzümdendi.
- Medical research, not really my thing.
- Tıbbi araştırma, benim işim değil.
It's not really my thing.
Bu gerçekten bana göre değil.
Well, it's not really my thing, either.
Benim de yapacağım türden bir şey değil.
It's not really my thing.
Benlik bir şey değil.
It's not really my thing, Ziva.
Pek tarzım değildir, Ziva.
That's OK. Hugging's not really my thing.
Sarılmak pek benim tarzım değildir.
You know, not really my thing.
- Bana pek uymaz.
Uh, hitting's not really my thing, Coach.
Vurmak, pek bana göre değil koç.
It's just- - that's not really my thing, you know?
Bu sadece- - gerçek şeyim değil, anlarsın ya?
It's really not my business, that kind of thing.
Bu tip meseleler benim işim değil.
But when I think back about it now I realise that, all the time I was talking, the thing that was really in my mind was to remember not to ask what it was her boss Rappalo was so sorry for.
Ama şimdi düşününce fark ediyorum da tüm o konuştuğum süre boyunca aklımdaki tek şey, patronu Rappalo'nun ne için üzgün olduğunu sormamaktı.
Now I spent the past 40 years of my life in Africa, so you see, I'm really not terribly well informed of what is happening in the rest of the world, which is possibly not a bad thing, don't you think?
Son 40 yılımı Afrika'da geçirdim. Gördüğünüz gibi ben pek bilgili değilim. Sizin gibilerle.
It's really not my thing.
Bunlar gerçekten benim için değil.
My mother lives 50 miles away... and Holly's not into that kind of thing... so that really only leaves one person.
Annem 50 mil ötede oturuyor ve bu tür şeyler Holly'nin hoşuna gitmiyor. Bu yüzden geriye sadece bir kişi kalıyor.
- I'm not imag- - - really isn't my thing.
- Ben hayal gör.. - Gerçekten benim branşım değil.
This kind of thing is really not my style.
Böyle bir iş benim tarzım değil.
Well, the thing is... It's not really my taste.
Konu şu ki benim zevkime uygun değil.
I'm not really sure. I've been heavily medicated lately and the last thing that I remember is my dad dropping me off at school.
Son zamanlarda baya tıbbı müdahaleye maruz kaldım ve hatırladığım son şeyse babamın beni okula bıraktığı.
Not that I'm too demanding, but perhaps men aren't really my thing.
Bunun benim zorlu bir insan oluşumdan kaynaklandığını... sanıyordum ama belki de erkeklerden hoşlanmıyorumdur.
And if you accept my proposal you will have at your disposal the ability to mak e me do one thing I really do not want to do.
Ve eğer teklifimi kabul edersen, kısa bir süreliğine benden istediğin ama benim yapmak istemediğim bir şeyi yapacağıma söz veriyorum.
Well... it's really not my thing.
Pekala. Bu bana göre bir şey değil.
It's really not my thing.
Bu gerçekten bana göre bir şey değil.
Thank you, Kiffany but it's really not my thing.
Teşekkürler Kiffany, ama pek bana göre değil o.
[ARES'VOICE] Hm. Not really my thing.
Pek bana göre değil.
Listen, I just think you should know that, uh, reports are really not my thing, okay?
Bakın, bence rapor hazırlamaktan pek anlamadığımı bilmelisiniz.
Well, the fun thing is not really where my head's at at the moment.
Aklım şu anda eğlenmekte değil.
It's not really my kind of thing.
Benim tercihim değil.
It's not really my kind of thing.
Bana göre değil, gerçekten.
This is not really my kind of thing anymore.
Artık bu tür şeylere takılmıyorum.
Not really my thing.
Bana göre değiller.
Oh, well, the thing is, Charlie's not really my boyfriend.
Demek istediğim, Charlie benim gerçekten erkek arkadaşım değil.
Not really my thing.
Asla benim gözdem olmadılar.
THAT IS REALLY NOT MY THING.
Bu gerçekten benlik bir şey değil.
Oh, yeah. But it's not really my thing.
Oo, evet, ama...
Well, then you have to understand that this whole building-an-ark thing is really not part of my plans here.
O hâlde bu gemi yapma işinin planlarımda yer almadığını anlamalısın.
not really 5709
not really sure 21
my things 24
my thing 40
not right now 585
not real 36
not right 51
not right away 105
not ready 43
not relevant 26
not really sure 21
my things 24
my thing 40
not right now 585
not real 36
not right 51
not right away 105
not ready 43
not relevant 26