On the beach traduction Turc
3,504 traduction parallèle
Oh. Lie on the beach and push our toes into the sand.
Kumsala uzanırız ve ayaklarımızı kuma gömeriz.
Right, we know questions 12 to 15, so we just need to answer three questions in the village, two in the lime kilns, four in the priory and two on the beach.
Pekala, 12 ve 15'inci soruları biliyoruz böylece cevaplamamız gereken köyden üç sorumuz, kireç fırınından iki sorumuz dört tane manastırdan ve sahilden iki sorumuz kalıyor.
Probably smooching on the beach somewhere.
Muhtemelen sahilde bir yerde öpüşüyorlardır.
You picked all of this up on the beach?
- Tüm bunları kumsaldan mı buldun? - Burası özel mülk.
He'd get seasick, just standing on the beach.
Onu deniz tutardı, plajda otururken bile.
"Well, you just Chuck it about on the beach."
"Plajda sağa sola fırlatıyorsun işte."
So when you, when you're on the beach, and you've just got your speedos on, pop a tie on, go to the shop, pop a tie on.
O zaman plajdayken, mayonu üzerine çekmişken tak bir kravat, alışverişe git.
- You're gonna go to the beach with a dog? - That dog on the beach.
- Sahile köpekle mi gideceksiniz?
But then, you're on the beach, and they take their top off.
Ama sonra, sahildesin ve onlar üstlerini çıkarıyor.
Did you find any on the beach or on the suspect?
Sahilde ya da şüphelinin üzerinde bir şey buldunuz mu?
Y-you know, he could've found that wallet on the beach.
Cüzdanı sahilde bulmuş da olabilir.
What kind of cold-blooded killer takes a nap on the beach after shooting someone?
Nasıl bir soğuk kanlı katil birisini vurduktan sonra sahilde şekerleme yapabilir ki?
He was on the beach having an argument with a woman in a white dress, but because it was already dark, Shapiro couldn't tell who it was.
Beyaz kıyafetli bir kadınla sahilde tartışıyormuş ama hava karanlık olduğundan Shapiro kim olduğunu bilemiyor.
No, it's a great story, but how do we prove that it was her that he was arguing with on the beach?
Yok, iyi bir hikaye ama sahilde tartıştığı kişinin o olduğunu nasıl kanıtlayacağız?
But I saw you on the beach.
Ama seni sahilde de gördüm.
Didn't Randall break up with you on the beach last night?
Dün gece Randall sahilde sizden ayrılmadı mı?
So I tracked down that text that Franklin got before leaving Ms. Roosevelt on the beach.
Sahilde, bayan Roosevelt'in yanından ayrılmadan önce Franklin'e gelen mesajın izini sürdüm.
So... do we have a witness who we know was on the beach last night?
Pekala... Dün gece sahilde olduğunu bildiğimiz bir şahidimiz var mı bizim?
That's an hour after Franklin left Natalia Roosevelt on the beach.
Franklin'nin Natalia Roosevelt'u sahilde bırakıp gitmesinden bir saat sonrası.
I met him on the beach a few months ago, and we buried the hatchet.
Onunla birkaç ay önce sahilde karşılaştım ve olanları unutup barıştık.
The weekend hadn't turned out exactly as Detective Heat had imagined, but now nothing... not even another murder on the beach could stop her from getting exactly what she desired... most.
Detektif Heat için hafta sonu tam olarak hayal ettiği gibi gitmemiştir ama artık hiçbir şey bahçedeki başka bir cinayet bile onu tam olarak arzuladığı şeyi almaktan alıkoyamaz.
I was sitting on the beach in front of the house, and this little girl named June came over to see what was inside the basket.
June adında ufak bir kız yaklaştı ve bebek sepetine doğru eğildi.
Yeah, all because our stupid town won't let you get married on the beach.
Evet, senin salak semtin kumsalda evlenmemize izin vermediği için oldu.
Having fun on the beach with your new girlfriend?
Yeni kız arkadaşınla plajın tadını mı çıkarıyorsun?
You're on the beach with this necklace.
Bu kolye ile sahildesin.
That day on the beach, I actually remembered it.
- Sahildeki günü hatırladım.
We sail out, load up, off-load here right on the beach.
Denize açıIır, yükü alır, sahilde boşaltırız.
You like sunsets, long walks on the beach, and doing whatever it takes to restore your family to the power it once knew, even if that means torture, murder, or worse.
Gün batımlarını, kumsalda uzun yürüyüşleri ve aileni eski gücüne kavuşturmak için ne gerekiyorsa yapmayı seviyorsun. İşkence, cinayet ya da daha kötüsünü yapman gerekse bile.
And if you're on the beach and you only see one set of footprints, it's because your nanny's carrying you.
Ve Sahildeysen ve sadece bir çift ayak izi görüyorsan, bu dadın seni taşıdığı içindir.
After three months on the boat, my good friend Fufan will pop him back on the beach, happy as Larry.
Sevgili dostum Fufan üç ay sonra gemiyle onu büyük bir zevkle sahile bırakacak.
Seems like just yesterday he was an adorable, chubby-cheeked little boy catching a Frisbee on the beach in Santa Monica.
Santa Monica plajında frizbi kovalayan küçük şirin şişko çocuk olduğu zamanlar dün gibi aklımda
They went for a walk on the beach. " Which has more grains of sand than there are stars in the Milky Way.
Kumsalda yürümeye gittiler ki orada Milky Way'deki yıldızlardan daha fazla kum tanesi var.
It was a genuine Thai ceremony on the beach, with this transcendental sunset.
Kumsalda olağanüstü gün batımında Tayland'a özgü bir düğündü.
But to understand the principle behind it... I thought we get them out of the lab and stage it out here on the beach.
Eğer öyleyse bu hareket, onların "Eter Rüzgarı" dediği, gezegenimizin yüzeyini yalayan bir şeye neden olmalıydı.
I also like long walks on the beach.
Ayrıca, sahilde uzun yürüyüşleri de severim.
They just want to sit on the beach and drink.
Sadece sahilde oturmak ve içki içmek isterler.
I was totally surprised when it turned out to be Jesus carrying him on the beach.
En sonunda İsa'nın sahilde onu taşıdığını öğrenince çok şaşırdım.
I'll just think that I'm on a vacation somewhere out on the beach.
Ben sahilde ya da başka bir yerde tatile gitmişim gibi düşünürüm.
She's on the beach!
Sahilde!
Broward, Palm Beach, all the places on the county line.
Broward'a, Palm Beach'e, il sınırlarındaki her yere.
I fed the sequence into the equation, and-and I came up with this date and this time and this set of coordinates that led me to this beach at this time on this day, and it's time's up and she's not here!
Diziyi ilerleterek denkleme dönüştürdüm ve bu beni tam bu tarihte, bu saatte bu koordinatlardaki bu kumsala tam bugün getirdi. Zaman doldu ama burada değil.
Draw a green "X" on the bus bench in Miami Beach - - I got it.
Bana ihtiyacın olursa - Miami plajındaki otobüs durağına yeşil bir "X" yaz.
Look, the last time I saw him was on that beach.
Onu en son o sahilde gördüm.
- What's going on? - Shh! Vincent, remember that summer in The Hamptons we made love all weekend at your beach house?
Vincent, sen Hamptons'da kaldığında zamanlarda, kumsaldaki evinde bütün hafta sonu birlikteliğimizi hatırlıyor musun?
You see, every living thing, every grain of sand on a beach, every star in the sky is linked by an intricate web of causality.
Gördüğün üzere, yaşayan her canlı kumsaldaki her bir kum tanesi gökyüzündeki her bir yıldız, birbirine karışık nedensellik ağları ile bağlı.
The man's called me three times today to confirm the eastern exposure on his Palm Beach hotel suite.
Adam beni bugün üç kez aradı Palm Beach hotel süitindeki doğu aydınlatmasını doğrulamak için.
The very first time I laid eyes on Malia, was right here on this beach.
Maila'yı ilk kez bu plajda görmüştüm.
I spotted fresh tracks leading into the forest, and I heard reports of a big guy with a Bucket on his head heading down to the beach.
Ormana doğru giden taze izler buldum ve kafasında kova olan büyük bir adamın sahile doğru gittiği rapor edildi.
I have heard it rumored that on the other side of this isle lies a beach whose patrons are au natural.
Buradaki müşterilerden adanın diğer tarafında, çıplaklar plajı olduğuna dair söylentiler duydum.
At 8 : 15 this morning, Victor Potter was killed by an explosion on the balcony of his Malibu beach house.
Bu sabah 8 : 15'te, Victor Potter Malibu'daki yazlığının balkonunda bir patlamayla öldürüldü.
And Colt went to work on the oil rig, and now his evil ex-girlfriend, Evelyn, has Dolly Parton, and Dolly Parton hates Evelyn because she makes her wear this stupid tutu and never takes her to the dog beach, and I saw them yesterday
Sonra Colt sondaj kulesinde çalışmaya gitti, ve Dolly Parton şimdi O'nun musibet eski... kız arkadaşı Evelyn'de ve Dolly Parton Evelyn'den nefret eder... çünkü onu aptal bir tütü giymeye zorluyor ve hiç köpek... plajına götürmüyor. Dün onları gördüm...
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192