On the one hand traduction Turc
844 traduction parallèle
" Authorized representative of the Union of cities in the person of... on the one hand, and merchant of II Guild, Mikin, on the other hand.
" Bir tarafta, şehirler birliğinde yerleşik kişilerin yetkili temsilcisi diğer tarafta, esnaf birliği tüccarı Mikin.
So on the one hand, I'd like to stay in prison, but on the other, I'd like to be released to prove to a certain person that I'm not what she thinks I am.
Yani, bir yandan hapiste kalmak istiyorum ama öte yandan, bir kişiye düşündüğü gibi biri olmadığımı ispatlamak için serbest kalmak istiyorum.
Canada, the linchpin of the English speaking world whose relations of friendly intimacy with the United States on the one hand and unswerving fidelity to the British Commonwealth and the Motherland on the other.
Kanada, İngilizce konuşan dünyanın, bir taraftan Birleşik Devletler ile samimi dostluk ilişkileri olan, diğer taraftan İngiliz ulusuna ve vatanına şaşmaz sadakatle bağlı dingilidir.
There's quite a lot to her on the one hand, but on the other hand, no.
Bazı yönleri çok iyi, ama bazı yönleri de çok kötü.
Mr. Beshraavi on the one hand, and Mr. Yussef Kasim on the other.
Bir elinizde Bay Beshraavi, bir elinizde Bay Yussef Kasim.
On the one hand, I told myself I should report him to you.
Diğer taraftan, kendi kendime onu size bildirmem gerektiğini söylüyordum.
On the one hand, it seems like only yesterday.
Bir yandan, daha dün gibi geliyor.
All you're telling me is, on the one hand, he may be lying, on the other...
- Kanıt istiyorum. Tüm söylediğin, ya yalan söylüyordur, ya da...
that we are asked to become, this man is, on the one hand, governed by the difficulties of life, of existence, of living the life of man, with his passions, his weakness, his tenderness.
Ve dönüşmemiz emredilen bu insan, bu aziz bu insan, bir taraftan hayatın çetin şartlarıyla, varoluşla insan hayatının dinamikleriyle arzularıyla, zayıflığıyla, hassaslığıyla sınava tabi tutulur.
On the one hand, I broke the spell I told you about.
Bir kere söz verdiğim şeyi yerine getirip amacıma ulaştım.
So they indicted 8 cops on the one hand and 8 radicals on the other.
Böylece bir taraftan 8 polisi diğer taraftan 8 radikali suçladılar.
On the one hand, affection and security, on the other adventure!
Bir tarafta kendimi güvende hissettiren şefkatli biri... Diğer tarafta ise maceranın ta kendisi.
So, on the one hand, we've got a witchcraft kind of murder and on the other hand, a Black Mass-type desecration in the church.
Bir tarafta, sanki büyüyle işlenmiş bir cinayet var. Diğer bir tarafta da kara ayinlerde uygulanan yöntemlerle kiliseye saldırı.
Because I'm so happy on the one hand... and on the other, I can't bear it anymore.
Çünkü, bir yandan çok mutluyum... ama diğer yandan, artık katlanamıyorum.
You see, that's on the one hand.
Görüyorsunuz, bir yanı bu.
On the one hand, stockpiles of unsold merchandise... on the other, masses of unemployed workers
Bir tarafta satılamamış malların birikmiş stokları... diğer yandan da çok büyük bir işsiz kitlesi.
You say, on the one hand I have too many friends, and on the other, I have too many enemies.
Bir yandan pek çok dostum olduğunu söylerken öte yandan pek çok da düşmanım olduğunu söylüyorsun.
"On the one hand, God, on the other... " the human being.
Bir tarafta Tanrı, diğer tarafta insani varlık.
But on the other hand... there are no other women here to make a fool of my number one boy.
Ama diğer taraftan... bir numaralı erkeğimle oynaşacak başka kadın yok burada.
You can count them on the fingers of one hand, my good woman.
Sayıları bir elin parmaklarını geçmez hanımcığım.
Tidy up the garden on one hand, rehearse play on the other hand
Ne dağınıklık!
There was not one day that I didn't hope to meet the friend within an ideal On the other hand
Günü birinde ideal sesi olan birini bulacağıma dair umudumu hiçbir zaman kaybetmedim.
Now, on one hand we have the sword of Damocles, and on the other hand we have...
Şimdi, bir elimizde Demokles'in Kılıcı var diğer elimizde ise...
On the other hand one fellow was most troublesome.
Ama diğer taraftan bir tanesi tam bir baş belasıydı.
Count'em on the fingers of one hand in this town... throw away some fingers even.
Bu kasabada böylesi bir elin parmağı kadardır, hatta daha az bile.
You, keep one hand on the top of this seat, the other hand high on that window.
Senin de, bir elin hep bu koltuğun üzerinde duracak. ve diğer elinide pencereye dayayacaksın.
Oh, sir, you were the devoted one, waiting on her hand and foot, like you did, never letting anyone else near her!
Bağlı olan sizdiniz efendim. Yanı başında durdunuz, yanına başka kimsenin yaklaşmasına müsaade etmediniz.
Put one hand on the table and lean.
Elini masaya koy ve öne eğil.
You put one hand over your heart, the other hand on the bartender's guide and swore you'd fly us to San Francisco.
Bir elini kalbinin üzerine diğer elini barmenlerin kılavuzuna koydun ve bizi San Francisco'ya götüreceğine söz verdin.
The guy who fights his way on a subway after a hard day's work... hangs onto a strap with one hand and a newspaper with the other... doesn't want to wade through a dull explanation...
Yorucu bir günün sonunda metroda evine dönmeye çalışan... bir eliyle tutunurken diğer elindeki gazeteyi okuyan adam... sıkıcı açıklamalara kafa yormak istemez...
I have a chance here a chance that few men have ever had to put my hand on the bare heart of heroism to hear answers to one of the great questions man has ever asked about himself.
Elimde pek az insana nasip olmuş bir şans var. Kahramanlığın özüne dokunma ve insanın kendine hep sorduğu sorulara cevap bulma şansı :
One arm is half-bent towards the hair... the other hand rests on the chin, finger to mouth... as though to stifle a cry.
Kolun biri saça doğru yarı bükük... diğer el çeneye dayalı, parmak ağızda... bir çığlığı bastırmak ister gibi.
Well, you lay one hand on me and I'll report you to the child labor board. It is? I'm leaving and that's final.
Bana dokunursanız şikayet ederim.
Just so the court will know exactly who you are talking about, I want you to leave the witness stand, go to the three boys who killed your brother, and place your hand on the shoulder of each one to identify them.
Yani mahkeme kimden bahsettiğini tam olarak bilecek, senden tanık kürsüsünden ayrılmanı ve kardeşini öldüren üç çocuğa gitmeni ve onları tanımlamak için her birinin omzuna elini koymanı istiyorum.
One of these bullets clipped me right on the hand.
Bu mermilerden biri beni elimden yaraladı.
On the other hand, I am graduated with honors from one of the finest technical schools in the United States.
Öte yandan, onur derecesi ile mezun oldum.. Birleşik Devletler'deki en iyi teknik okullardan birinden.
Well, I'm gonna put everything I have on this one hand and if I win, I'll have every chip on the table.
Bu ele tüm paramı koyacağım. Kazanırsam masadaki bütün pullar benim olur.
I'll bet I could count on the fingers of one hand... no, let's say both hands... the women I've had.
Sayısı bir elin parmakları, hayır iki elinki kadar, zevk yaşadım.
Your mother, on the other hand, has one.
Öte yandan annenin bir oğlu var.
And if either one of these guys lays a hand on me, the price of what I'm selling goes up double, maybe even triple.
Adamlarınızdan biri bana elini sürerse, sattığım şeyin fiyatı iki katına çıkar, hatta üç.
We got Maximilian on one hand... and Juarez on the other and bandits in between.
- Bir elimizde Maximilian var, diğerinde Juarez ikisinin arasında da haydutlar.
And I was given over to the S.S., with the other prison inmates, on July 2, 1944, by the French penitentiary administration, the only one in Europe that stooped so low as to give the Germans every inmate, bound hand and foot.
Bir Fransız hapishanesinde bir yıl geçirdim. Hapishanede arkadaş grubumdan yedi kişinin Fransız polisi ekiplerince kurşunlandığını gördüm. Fransız cezaevi idaresi tarafından 2 Temmuz 1944'te diğer hapishane mahkûmlarıyla S.S.'e teslim edildim.
Italy, on the other hand, is one of the weakest nations on earth. The Italian fighting man is hardly equipped at all.
İtalya ise dünyanın en zayıf ülkelerinden biri ve İtalyan askerleri hiç donanımlı değil.
Do you remember when you came with riksdalerne in one hand and your dick in the other - and asked me to lie on my back for you? Then you behaved.
Bir elinde para, diğerinde aletin bana gelip altına yatmamı istediğin günü hatırlamıyor musun?
I'm chased by my people on one hand ; On the other hand you don't trust me at all!
Gördüğünüz gibi beni öldürmek istedi ve siz bana hala inanmıyorsunuz!
On the other hand, how could one be sure that the decision not to liquidate was a good one?
Ama öte yandan, tasfiye kararının iyi bi fikir olmadığını nasıl bilebiliriz ki?
On the other hand, it would have been very difficult Churchill to say that yes, therefore in this in case that, it would be the only one alternative.
"Evet, şart." yanıtı da sıkıntılı olabilidi. Zira, bu durumda geriye tek alternatif olarak kendisi kalacaktı.
At almost the last stage, Munch attacks the canvas again scoring deep into the oil and, in one gesture of broad sweeping strokes eliminates the carefully executed window, curtains and flowerpot on the right-hand side of the canvas,
Neredeyse son aşamadayken, Munch tuvale tekrar saldırıyor. Boyaya derin çizikler atıyor ve kabaca bir el darbesi hareketiyle itinayla yapılmış olan pencereyi, perdeleri ve saksıyı yok ediyor. Bunlar tuvalin sağ tarafında.
Onion, if you want to give you one hand, the whole town will be on your side.
Soğan, sana destek olmak istiyoruz, bütün kasaba senin yanında olacak.
The awful bright turquoise one, with the hand-painted picture on it. Well?
Üzerinde el boyaması resim olan, parlak turkuaz renkli?
Apply at window number one, left hand corridor, last door on the right, got it?
1 no'lu pencereye gidin, sol koridor, sağdaki son kapı, anladınız mı?
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192