On the inside traduction Turc
4,510 traduction parallèle
We get any prints on the inside or any of those cut-up strings?
İçinde veya kesilmiş tellerin üzerinde parmak izi bulundu mu?
- They have informants on the inside.
- İçlerinde casusları var.
We just need our man on the inside.
Sadece adamımıza içeride ihtiyacımız var.
As long as you're on the inside, we'll have access to everything we need, and you'll know when Tetazoo is close to finding Gabriel and Riley.
Hepiniz. İçeride olduğumuz sürece ihtiyaç duyduğumuz her şeye erişimimiz olacak ve Tetazoo'nun Gabriel ve Riley'i bulmaya ne kadar yaklaştığını bileceksiniz.
As a reward for good behavior on the inside, he's been made an unrestricted-access prisoner.
İçerdeki iyi halinden ötürü ödül olarak erişimi kısıtlanmamış tutuklu yapılmış.
You know as well as I do that the terminal you're sitting at is the only way to access them, which means I need someone on the inside, you.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, bunu yapmanın tek yolu başında olduğun terminal. Bu yüzden içeriden birisine ihtiyacım var. Sana.
Breathe through the pain, Chuckie. Cry on the inside.
- Acının içinden nefes al Chuckie.
Why would anyone put a latch on the inside?
Neden biri içine bir sürgü koyar ki?
You're beautiful on the inside.
Senin için güzel tatlım.
But your life on the inside is different.
* But your life on the inside is different.
In order for Joe to fake his own death, he would have to have somebody on the inside to pull that off.
Joe'nun ölümünü sahte yapması için, içeriden bunu ayarlayacak birilerine ihtiyacı var.
So how do I get on the inside?
- Peki çemberin içine nasıl girebilirim?
If you like, I could engrave the date on the inside of the band.
Eğer isterseniz, iç tarafa tarihi yazdırabilirim.
She wrote her name on the inside cover.
Kapağın iç kısmına ismini yazmış.
See, the first one was you helping me on the outside, and this is you helping me on the inside.
İlki dışarıda bir şey için yardım etmendi, şimdi içeride yardım edeceksin.
So Joe has someone on the inside.
Yani Joe birisi var iç.
No matter what you feel on the inside, Zelena, remember to always put on a good face.
İçimizde ne fırtınalar koparsa kopsun, Zelena, yüzümüzde en iyi ifade olmalı, unutma.
Um, n... n... no matter what you feel on the inside, you have to put on a good face.
İçinde ne fırtınalar koparsa kopsun yüzünden en iyi ifade olmalı.
Everything about that place is designed to protect the women on the inside.
O tip yerler içerideki kadınları her türlü şeye karşı koruma amacına göre tasarlanmıştır.
Talk to your friends on the inside.
Îçerideki arkadaslarinla konus
Just because that is garbage on the outside doesn't mean that it cannot be a nice apartment on the inside.
Sırf burası dışarıdan çöp diye içerisinin güzel bir daire olmayacağı anlamına gelmez.
Just because I'm married on the outside doesn't mean I'm married on the inside.
Sırf kâğıt üzerinde evliyim diye, iç dünyamda evli olacağım anlamına gelmez.
Your whole thesis is hinged on the fact that I think that dumpster is nice on the inside, which I don't. Good night.
Tüm tezin, benim çöpün içerisinin güzel olduğunu düşündüğüme bağlı ama bence öyle değil.
And, Max, just because he's rich on the outside doesn't mean he's not like you on the inside.
Max, sırf dışı zengin diye içinin senin gibi olmayacağı anlamına gelmez.
He is working for us on the inside but he is about to be exposed and tortured, and the only way to help him is to give your father what he wants.
Bizim için orada çalışıyor ama açığa çıkmak ve işkence görmek üzere ve ona yardım etmenin tek yolu babana istediği şeyi vermek.
Our people on the inside heard rumor the Metas are planning to retaliate against Chapel for the bust he made this morning.
Icerdeki adamlarimiz bir dedikodu duymus Metas chapelin bu sabah yaptigi baskina karsi Intikam almayi planliyor.
Yeah,'cause there were Definitely should've been on the inside.
- Evet, çünkü dışında olan şeyler kesinlikle içinde olmalıydı.
He used to say that no matter what we were feeling on the inside, we had to put on our best face.
İçimizde ne fırtınalar koparsa kopsun yüzümüzde en iyi ifade olmalı derdi.
No matter what we did, our outsides showed exactly... what was rotting on the inside.
Ne yaparsak yapalım dışımız her zaman içimizdeki çürümeyi gösteriyordu.
I look forward to working with your men on the inside.
İçeride senin adamlarınla çalışmak için sabırsızlanıyorum.
Molk, you are beautiful just the way you are... Even if it's only on the inside, where it really matters.
Molk, sen olduğun gibi güzelsin asıl önemli olan iç güzellik olmasına rağmen.
Super comfy on the inside and sweet like pie on the outside.
İçi rahat, dışı da çok tatlıydı.
Two nights ago, he approached Moscow station chief on the red arrow train to Leningrad, handed him surveillance photos from inside the chief's apartment.
İki gece önce red arrow treninde Moskova istasyon şefine yakınlaşmış. Şefin apartmanının içerisinden gözetleme fotoğraflarını göstermiş.
The solution is taken into his lungs while it simultaneously soaks into the skin and envelops the entire body, inside and on the out.
Solüsyon ciğerlerinden giriyor. Aynı zamanda deriye de süzülüyor. Tüm vücudu içeriden ve dışarıdan sarmalıyor.
We need to create a crisis inside the hospital, while you're operating on the President.
Başkan ameliyat odasındayken,... hastanede bir kriz oluşturmamız lazım.
We need to create a crisis inside the hospital, while you're operating on the President.
Sen Başkanın ameliyatındayken hastanede,... bir kriz oluşturmamız lazım.
Long story short, I've accumulated around $ 5 million over the last couple years, trading on inside information.
Uzun lafın kısası son bir kaç yılda biriktirdiğim 5 milyon dolarım var, içerden bilgi alarak elde ettiğim.
Copies of all the seeds on the planet are stored inside, in the event that the earth's flora needs to be restored after a catastrophe.
Olası bir yıkım sonrasında dünyanın restore edilmesi üzere dünya üzerinde yaşayan her bitkinin tohumlarını saklanıyor.
We have directional cameras set up on the street, but we couldn't get inside.
Sokağa eve doğru bakan kameralar yerleştirdik ama evin içini göremiyoruz.
There was also blood on the floor inside - someone else's.
Ayrıca içeride yerde de kan vardı, bir başkasının.
I can't describe the jealousy that bubbles up inside me when people offer their knowledge on tap, without asking.
İnsanlar sorgusuz suâlsiz bir şekilde bilgilerini konuşturdukları zaman içimde fokurdayan o hasedi tasvir edemiyorum bile.
And if you check "Married," then they'll do a background on Clark. And he's not allowed to be married to anyone inside the department.
Evli olduğunu söylersen Clark'ı araştıracaklar ve aynı teşkilattan biriyle evlenmesi yasak.
ARC Trooper Fives embarked on an investigation, which led to the discovery of a hidden chip which is placed inside clone troopers when they are still embryos.
ARC askeri Fives hakkında soruşturma başlatıldı, saklı çip nasıl bulunmuştu bir klon askerinin içine embriyoyken nasıl yerleştirilmişti.
It's a message that every one of us carries inside, inscribed in all the cells of our bodies, in a language that all life on Earth can read.
Bu herbirimizin içinde taşıdığı bedenlerimizin hücrelerine kazınmış ve Dünya'daki tüm canlıların okuyabildiği bir dilde yazılmıştır.
We need the people inside to work on Skye.
Skye üzerinde çalışmaları için oradakilere ihtiyacımız var.
- I wanted him to think that it was inside-the-family job, so I get in there and kill the bad guys with a sword and leave joss sticks on the body.
Bunu, bir aile içi ihanet gibi görmesini sağlamaya çalıştım. Aralarına dalıp kötü adamları kılıçla öldürüyor ve sonra da, cesetlerinin üzerine tütsü çubukları bırakıyordum.
Says he was trying to light his gas grill and he left the propane on while he went back inside to get matches.
Enfekte olmuş gibi. Gazlı ızgarasını yakmaya çalıştığını ve kibritleri almak için içeri girdiğinde propanı açık bıraktığını söylüyor.
I was wondering if, uh, you'd like to comment on the fact that Annabeth Nass was seen last night waiting outside a mobile CVS while Davis Polk, nephew of our sworn enemy, was seen inside buying prophylactics.
Merak ediyordum da Davis Polk, ezeli düşmanınızın yeğeni, içeride koruyucu ilaç alırken Annabeth Nass'in dışarıda onu beklerken görülmesi olayıyla ilgili yorumunuz nedir?
Seven of the names on Agent Landon's suspect list match up with properties inside of the old Carmanville.
Ajan Landon'un verdiği listedeki isimlerden eski Carmanville'de bölgesinde... -... eşleşen yedi kişinin mülkü var. - İçlerinde zindan var mı?
Inside are at least six men, armed, guarding upwards of $ 50 million, depending on the day.
Icerde en az 6 silahli adam gunluk 50 milyon dolara kadar varan parayi koruyorlar.
All three robberies occurred inside the delivery radius and when you were on a shift.
Üç soygun da... servis alanının içerisinde... ve senin vardiyan sırasında oldu.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the street 102
on the side 64
on there 23
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192
on the one hand 116
on the street 102
on the side 64
on there 23
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192