On the phone traduction Turc
14,014 traduction parallèle
I think we spoke on the phone.
Sanırım telefonda konuşmuştuk.
Whoever that was on the phone is not gonna take responsibility for this.
Telefondaki her kimse... bunun için sorumluluğu almayacak.
I heard him on the phone.
Onu telefonla konuşurken duydum.
When I heard him on the phone, he was talking to someone he had a personal and trusting relationship with.
Onu telefonla konuşurken duyduğum da, kişisel ve güvene dayana bir ilişki içinde olduğu biriyle konuşuyordu.
Uh, yes. She's on the phone.
Evet.
Get him on the phone!
Telefona bağla.
Bob, O.J.'s on the phone.
Bob, O.J. telefonda.
Get me f. Lee bailey on the phone.
F. Lee Bailey'i telefona bağla.
When my daughter was having some trouble, Deputy Adam let me talk to her on the phone past curfew.
Kızımın sıkıntıları olduğu zaman Adam onunla konuşmama izin veriyor hem de yasaktan sonra.
Zak, Heather's got your accountant on the phone.
Zak, muhasebecin Heather'la telefonda.
I can call on the phone just in case?
Her ihtimale karşı telefondan arayabilirim?
Tom, get Judge Bam Bam on the phone.
Tom, Yargıç Bam Bam'i ara.
Remember what I said to you on the phone?
- Sana telefonda ne söylediğimi hatırlıyor musun?
And he's been on the phone making threats. Well, why?
- Bir de babası telefonla tehdit ediyor.
Eight hours ago, I talked to you on the phone.
Sekiz saat önce seninle telefonda konuştuk.
He was always on the phone, never slept.
Hep telefonla konuşur, uyumak nedir bilmezdi.
- Just get me on the phone with Goldman...
- Sadece Goldman'la görüşmemi...
Your secretary said on the phone That there would be no charge for the initial consultation.
Ama sekreteriniz telefonda... ilk görüşmenin ücretsiz olacağını söylemişti.
Richie, cece's on the phone.
Richie, Cece telefonda.
Did you two chat on the phone a lot?
İkiniz telefonda çok konuşur muydunuz?
She's very friendly to people, has a kind voice on the phone.
İnsanlara karşı arkadaşça davranıyor. Telefonla konuşurken de hoş bir sesi var.
If this were an emergency, how do you expect to hear what I'm saying if you're yip-yapping on the phone?
Acil bir meydana gelseydi telefonda mal mal çene çalarken benim dediklerimi nasıl duyacaktın?
- Get Mayhew's office on the phone.
- Hemen Mayhew'in ofisini ara.
Get him on the phone.
Telefonla hemen ona ulaş.
Could you ask Mr Apostol to give me a call on the phone, explain to me the nature of the deal and I will be happy to proceed.
Bay Apostol'dan bana telefon ederek satışın yapısını açıklamasını isterseniz seve seve devam ederim.
Get me Mayhew on the phone.
Bana Mayhew'i bağlayın.
I'm Kelly Baptiste. We spoke on the phone.
Ben Kelly Baptiste, konuşmuştuk telefonda.
Well, actually they've spoken to each other on the phone, and they hit it off well.
Aslında onlarla bunu telefonda konuştum.. .. ve çok iyi karşıladılar.
AJ, sweetie, could you please put the babysitter on the phone?
A.J., tatlım, lütfen telefonu bakıcına verebilir misin?
No, I remember being on the phone and...
- Telefonda olduğumu hatırlıyorum...
I was on the phone ;
Telefondaydım, ben buldum.
Uh, Dick's been on the phone to Vicki.
Dick telefonda Vicki'yle konuştu.
- Uh, got Fuller on the phone.
- Aa, Fuller ile telefon bağlantımız var.
Well, we had him on the phone.
Yani, telefon bağlantımız vardı.
Uh, I was on the phone.
Telefonda konuşuyordum.
- I was on the phone when I fell.
- Düştüğümde telefonda konuşuyordum.
Set the timer on the phone for you.
Telefonuna senin için zamanlayıcı ayarladım.
Put Cristina on the phone now.
Telefonu Cristina'ya ver. Komik değil.
She won't get on the phone.
Telefonlara çıkmıyor.
- Then get her detail on the phone.
- O zaman korumasını ara. - Aradım.
- Get her on the phone and I'll concede.
- Onu telefona bağla da yenilgiyi kabulleneyim.
Oh, and, uh, we need to put a trap and trace on Maura's cell phone and her home phone, just in case the kidnappers call.
Ve kaçıranlar ararsa diye Maura'nın... ev ve cep telefonuna alıcı koymalı ve telefonunu takip etmeliyiz.
Based on the time that Sergeant Miller gave you, I tracked the call he received to a burner phone.
Çavuş Miller'ın bize verdiği zamana bakarak, bir kullan at telefonun izini sürdüm.
I, uh... I hate to have to tell you this over the phone, but something's happened, and I don't want you to hear it on the news.
Bunu telefonda söylemek zorunda olmaktan... nefret ediyorum, ama bir şey oldu, ve bunu haberlerden duymanı istemiyorum.
She's on the house phone waiting to talk to you, Juice.
Ev telefonunun başında seninle konuşmak için bekliyor, Juice.
Oh, so you're firing me over the phone while you drive on drugs?
Yani beni telefon ile, üstelik haplı halde araba sürerken kovuyorsun. Muhteşem.
Heard you on the phone.
Telefon konuşmanı duydum.
Answer the phone, and put it on speaker.
Telefonu cevapla ve hapörlere al.
Call him on the phone now!
- Ara şunu Jimmy! - Yapmayın!
Put a bullet right up his ass, and leave the phone on so I can hear.
Telefonu açık bırakın ki duyayım.
Your response to this phone lead earlier on. This isn't the Elise that I know.
Benim tanıdığım Elise, telefon olayına o şekilde tepki vermezdi.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the surface 75
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the surface 75
on the record 70
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on their own 19
on the back 61
on their way 28
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on their own 19
on the back 61
on their way 28