On the sidewalk traduction Turc
571 traduction parallèle
Can't have a discussion on the sidewalk without somebody butting in.
Birisi dürtmeden kaldırımda tartışamayacak mıyız?
Three kiddies on the sidewalk get lead poured in their bellies.
Sokakta seksek oynayan üç zavallı çocuk kurşunlarına kurban gitmiş.
No empty shells were found in the street nor on the sidewalk, and the bullet's trajectory indicates the shot was not fired from a window but rather from a point almost level with the victim's head.
Caddede ve ya kaldırımda boş kovan bulunmadı. Merminin izlediği yol da bir pencereden değil aksine kurbanın başıyla aynı hizadaki bir noktadan ateşlendiğini gösteriyor.
You were standing on the sidewalk yelling, and looking very silly.
Sen ise kaldırımda durmuş bağırıp çağırıyordun.
Back on the sidewalk.
Herkes kaldırıma dönsün.
I've been standing for hours on the sidewalk while you drummed away.
- Sen davul çalarken saatlerce kaldırımda ayakta bekledim.
You know, it might help if Terry came out and spit on the sidewalk or something.
Terry ortaya çıkıp kaldırıma falan tükürürse iyi olur diyorum.
Listen to this paper I found on the sidewalk.
Bakın yerde bulduğum şu kağıtta neler yazıyor.
He and the baron were on the sidewalk.
O ve Baron kaldırımdaydı.
I got as much right on the sidewalk as you.
Niçin daima bana çamur atmaya çalışıyorsun Dixon?
Lying on the sidewalk, huh?
Kaldırımda yatıyor, ha?
Oo, let me tell you about a foreigner who was standing on the sidewalk one day here in Naples.
Size bir hikâye anlatayım. Bir turist Napoli'de, yol kenarında duruyormuş.
All right, folks, back on the sidewalk.
Pekala, beyler, kaldırımdan çıkın bakalım.
Back on the sidewalk, please.
Kaldırımı boşaltın, lütfen.
There were some children playing hopscotch on the sidewalk.
Kaldırımda seksek oynayan çocuklar vardı.
He bangs his head too hard on the sidewalk.
Kafasını kaldırıma fazla hızlıca çarpmış.
" and left him bleeding to death on the sidewalk...
" dün akşam 5.30'da vurdu ve 286 East 110'daki...
- Love in bloom, right on the sidewalk.
- Çiçek açmış bir aşk, hemen kaldırımın üstünde.
Man on the sidewalk Named lou bookman.
Bir yaz günü. Günümüz. Kaldırımdaki adamın ismi Lew Bookman.
You're, you're The man i saw On the sidewalk today.
Siz bugün kaldırımda gördüğüm adamsınız.
And then he fell kaplunk on the sidewalk.
Sonra da kaldırıma çakıldı.
Stay on the sidewalk.
Kaldırımdan git.
Get up on the sidewalk.
Kaldırıma çık.
I know you have a reason for drivin'on the sidewalk but I warn you, it better be a dandy.
Kaldırımda sürmek için bir nedenin olduğunu biliyorum ama seni uyarıyorum, şık bir gerekçe olsun.
I was comin'out this store, and there it was on the sidewalk.
Dükkandan çıkıyordum. Kaldırımın üstünde bu vardı.
Back on the sidewalk.
Kaldırıma çıkın.
Oh, one of the girls on the sidewalk asked me a few questions.
Kaldırımdaki kızlardan biri bana birkaç soru sordu.
I was driving. He was on the sidewalk.
Ben arabadaydım, o da kaldırımdaydı.
Listen, the furniture came... but the men just dumped it on the sidewalk... and drove off before I could stop them.
- Selam. Mobilya geldi, ama adam hepsini kenara yığdı ve ben onu durduramadan gitti.
He was on the sidewalk, in front of the shop window.
O da kaldırımdaydı, vitrinin arkasında.
Everybody down on the sidewalk
Yaya kaldırımındaki herkes eğilsin!
I couldn't convict him of spitting on the sidewalk!
Onu kaldırıma tükürdüğü için bile tutuklayamam!
You're not gonna know anything, man, until somebody's brains are either laying on the sidewalk... or they put nerve gas in your backyard, man.
Birisinin beyni ya yerde sürünene ya da... arka bahçene sinir gazı koyulana kadar... bir şey bilmeyeceksin dostum.
Somebody dropped a bag on the sidewalk.
Biri kaldırıma Kesekağıdı atmış.
I've seen many end up on the sidewalk for love.
Aşk yolunda bir sürü sona şahit oldum.
I'd bust Palancio for stepping on a crack on the sidewalk if I could but this isn't his style.
Onunla sen ilgileneceksin Callahan.
On the sidewalk.
Kaldrma.
On the sidewalk!
Kaldrma!
And there he was, lying'on the sidewalk, bleeding'.
Kaldırımda yatıyordu, kanaması vardı.
They're on the sidewalk, shot him three times, drove away.
Kaldırıma park etmişlerdi, üç el ateş edip, basıp gittiler.
... they drop you on the sidewalk.
... sizi kaldırıma bırakırlar.
We just all rolled up on the sidewalk splitting our guts.
Hepimiz kaldırımı toplandık. Yarılmıştık, gerçekten komikti.
You're going to see our brains on the sidewalk.
Beyinlerimizi kaldırımda göreceksiniz.
I want them all back, on the sidewalk!
Herkesin kaldırıma çıkmasını istiyorum!
She finally collapsed here on the sidewalk.
Şurada, kaldırımda yıkıldı.
AND THAT WAS JUST ON THE SIDEWALK IN FRONT OF CARNEGIE HALL.
Carnegie Hall'un önündeki kaldırımda.
Now a guy squashed on the sidewalk.
Şimdi kaldırımda ezilmiş bir adam.
Just a little misstep, blame it on the sidewalk, it can't be me, I'm graceful.
Yanlış bir adım atalım, hemen kaldırımı suçlarız. Suç bende değil, ben çok asilim.
THAT THERE AIN'T ANY MAG IC? WHEN DOES SOMEBODY PUSH THEIR FACE DOWN ON THE SIDEWALK AND SAY TO'EM,
Birileri, kafasını kaldırıma dayayıp...
On Market Street you have to step off the sidewalk to make room for the lonely ones.
Yalnız kişiler için kaldırımdan aşağı inmelisin.
He was wounded but he got up and stood on the sidewalk shouting :
Kaldırıma çıktı ve bağırdı ;
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the ground 440
on the roof 79
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the surface 75
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the dot 66
on the house 231
on the surface 75
on the record 70
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the phone 192