English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Sort of

Sort of traduction Turc

36,509 traduction parallèle
I just wish there was some sort of natural leader, like a lawyer or a doctor.
Keşke aramızda doğuştan bir lider olsaydı. Avukat ya da doktor falan.
You know, it would be nice to have somewhere dry to hide, get some sort of livable space.
Kuru kalmak için yaşanabilir bir alanımız olması güzel olurdu.
Laly exists and I have some sort of connection with her.
Laly diye biri var ve ben de bir şekilde onunla ilişkiliyim.
Some sort of walking repositories of all the mental illness I've ever dealt with.
Şimdiye dek karşılaştığım tüm zihinsel hastalıkları depoluyorum.
I sort of like being your last patient.
Son hastanız olmak gibi bir şey.
Obviously not an official military facility, which is the only place you'd have any sort of jurisdiction or the right to question anybody, let alone Delaney.
Belli ki resmi bir askeri tesis değil. Bırak Delaney'i hiç kimseyi sorgulama ya da yargılama hakkın yok bunu da anca böyle bir yerde yapardın.
Okay, I need to make sure that this isn't some sort of weird trap.
Bunun bir kumpas olmadığından emin olmam gerek.
But Tahani said that you helped Michael by putting your hand on his chest and doing some sort of healing magic.
Ama Tahani elini göğsüne koyup Michael'i iyileştirdiğini söylemişti.
Her mind is breaking down, some sort of system overload.
Zihni çöküyor, bazı sistemleri aşırı yükleme yapıyor.
He started sending packages, and our policy is not to encourage that sort of thing, so I didn't respond.
Paketler göndermeye başladı ve sözleşmemizde böyle teşviklerin olmaması gerekir o yüzden geri dönmedim.
Well, looks like Ebola or some sort of viral hemorrhagic fever.
Yani, Ebola'ya benziyor veya bir çeşit virütik kanamalı ateş.
- Sort of.
- Eh işte.
Some sort of accident when she travelled here.
Bir kaza sonucu buraya gelmiş.
Exactly the sort of nonsense that would lead one of these ridiculous humans into a trap.
Kesinlikle bu rezil insanların hemen tuzağa düşeceği bir saçmalık.
The Director must have some sort of plan for it.
Yöneticinin bunun için bir planı olmalı.
He won't survive any sort of surgery without a donor.
Kan nakli yapmazsak hiçbir ameliyattan sağ çıkamaz.
Sort of. Not really.
Kısmen, tam sayılmaz.
What sort of procedure?
Ne tür prosedür?
I mean, what sort of environment would we... - Oh, my God. -... be bringing a child into?
Yani ne tür bir çevrede çocuk dünyaya getireceğiz?
Who's to say what sort of legal system we should be using?
Nasıl bir yasal sistem kullanacağımıza kim karar verecek?
No, she was, um, I guess, sort of a lawyer.
Hayır, sanırım bir çeşit avukat.
Some sort of... bird or...
Bir tür kuş ya da...
When I was in the woods, there was a guy who became sort of a mentor to me.
Ormanda yaşarken, bana bir nevi akıl hocalığı yapan bir adam vardı.
Uh-huh. That being said, we're prepared to offer you as a... well, as a sort of gift... The sum of $ 200,000.
Diyeceğimiz şu ki, size bir nevi hediye olarak... 200.000 dolarlık bir çek teklif etmek istiyoruz.
I've had a lot of experience with this sort of thing. He'll be fine.
Bu gibi şeyler hakkında çok tecrübeliyim.
You made some sort of serum out of the fluid.
Bir sıvıdan bir çeşit serum yapmıştın.
Yeah, what sort of a facility is this?
Evet, burası ne tür bir tesis?
It's just some sort of predator.
Yırtıcı hayvanlardır.
I think Michael's wrong, so we could use this as a sort of incident room.
Neden buradayız? Bence Michael yanılıyor.
She looks sort of-
Bir kadın işte. Şey gibi duruyordu...
We understand you worked with Ruben Locana? - Yes, sort of.
Ruben Locana ile çalışıyordunuz, değil mi?
- Well, "sort of" will do.
- Evet. Sayılır.
- You're sort of fixated on this bloke.
- Bu adama kafayı takmış durumdasın.
But I was sent out here sort of suddenly.
Ama bir anda görevlendirildim.
Or are you gonna give them to my friends at the Quaker Hall so they will realize what sort of woman I used to be?
Yoksa eskiden nasıl bir kadın olduğumu anlamaları için Quaker Hall'daki arkadaşlarıma mı vereceksin?
It sort of crept up on me.
Ve gerçeği yavaşça anlamaya başladım.
I think she is, or she was, um, some sort of girlfriend, you know what I mean, of Chris Crowley's.
Sanıyorum bir çeşit kız arkadaşı ya da eskiden öyleydi, yani Chris Crowley'nin demek istiyorum.
Are you trying to make some sort of point, Lucy, asking to meet me here?
Burada buluşarak bana bir şey mi demeye çalışıyorsun Lucy?
There was some sort of mistake.
Bir yanlış olmalı.
I'm sort of known for saying'cunt.'
'Yavşak'dememle ünlüyüm.
"You're such a glass-half-empty sort of guy."
"Sen bardağın yarısını boş görenlerdensin."
Uh, that might have... sort of been me.
Şey ben sildim.
Is it some sort of public wash for the destitute?
Fakirler için umumi banyo gibi bir şey mi?
Guess it sort of has.
- Öyle oldu sanki.
I used to think of it almost as a sort of a dead world.
Orayı neredeyse ölü bir dünya olarak düşünüyordum.
It's sort of a holy place I think for space scientists.
Uzay bilimciler için kutsal bir yer.
- I sort of got that.
Sperm donörü aramıyordum.
You're not that sort of woman.
Hayır, birliktesiniz demiyorum.
You sit there and you talk about everything and you find out the causes of stuff and you sort it out.
Oturup her şey hakkında konuşuyorsun, olayların nedenini bulup çözüyorsun.
A blow-up sort of thing.
Çok mu öfkelendin?
A weirdly sort-of-old-age like seven, and all the boys at school would go to have a piss.
Garip bir yaştır yedi. Okuldaki tüm erkek çocuklar işemeye gider.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]