Tell him the truth traduction Turc
890 traduction parallèle
You can't tell him the truth.
Ona gerçeği söyleyemezsin.
Despite what Laura said, I'm going to tell him the truth.
Laura'nın dediklerine rağmen, ona gerçeği söyleyeceğim.
Well, we have to tell him the truth regardless of what happens to the furniture.
Mobilyalara ne olacağına fazla takılmadan ona doğruları söylememiz gerekiyor.
If ever I reach England again, I'll go to your father and tell him the truth.
Yine yaparım. İngiltere'ye gidebilirsem babanı bulup ona gerçeği söyleyeceğim.
- I'm going to tell him the truth.
- Ona gerçeği söyleyeceğim.
- Tell him the truth.
- Ona gerçeği söyle.
You can tell him the truth and claim your legal rights.
Ona gerçeği söyleyebilir ve yasal haklarını isteyebilirsin.
Tell him the truth.
Ona doğruyu söyle.
Larry, for heavens sake tell him the truth
Larry, Allah aşkına doğruyu söyle.
It's not my place to tell him the truth.
Onu gerçeği senin anlatman lazım.
I'll tell him the truth.
O'na gerçeği söyleyeceğim.
Tell him the truth.
Ona gerçeği anlat.
Leave me, someone has to tell him the truth
Beni rahat bırak, birilerinin ona doğruyu söylemesi gerekiyor.
Tell him the truth.
Doğruyu söyle.
Well tell him the truth.
Ona gerçeği söyle işte.
Just tell him the truth.
Sadece gerçeği söyle.
- You want me to tell him the truth?
- Gerçeği mi söyleyeyim?
You going to tell him the truth?
Ona gerçeği anlatacak mısın?
I got this from trying to tell him the truth.
Sadece bildiğim doğruları anlatmaya çalıştım.
I am on my way to the Emperor to tell him the truth.
İmparatora gerçeği söylemeye gidiyordum.
Susie, tell him the truth!
Susie, ona gerçeği söyle!
I'll tell him the truth about his son and leave you to poison each other.
Oğluyla ilgili gerçeği anlatacağım, sonra birbirinizi zehirlersiniz.
I'll tell him the truth when the time comes.
Zamanı gelince ona doğruyu söyleyeceğim.
Tell him the truth!
Ona doğruyu söyle!
Tell him the truth.
Doğruyu söyle onlara.
Tell him the truth.
Ona gerçeği söyle.
I will simply tell him the truth.
Ona basit ve samimi bir şekilde doğruyu söyleyeceğim.
If you really care about that boy... you've got to tell him the truth... that he's got to go to an orphanage right here.
O çocuğu gerçekten seviyorsan... ona gerçeği söylemek zorundasın. Bir yetimhaneye gitmek zorunda olduğunu söylemelisin.
What am I gonna do, tell him the truth?
Ne yapacağım, ona doğruyu mu söyleyeyim?
- By all means, tell him the truth. - I have, but he doesn't believe me.
- Söyledim ama bana inanmıyor.
Are you too scared of the samurai to tell him the truth?
Bu samuraydan çok mu korktun ki gerçeği söyleyemiyorsun?
If you want, I'll tell him the truth.
Eğer istersen, ona gerçeği de anlatacağım.
Oh, Tom, tell him it is the truth before it is too late.
Oh, Tom, çok geç olmadan doğrusunun bu olduğunu söyle.
No, I didn't tell him that. I told him the truth.
Hayır, öyle demedim. Doğruyu söyledim.
No alternative, Sir Humphrey, I did not dare tell him the truth.
Seçeneğim yoktu, Sör Humphrey. Ona gerçeği söyleyemezdim.
Why don't you make him tell the truth?
Neden ona dogruyu söyletmiyorsunuz?
If I brought him face to face with you, he might break down and tell the truth.
Onu seninle yüzleştirirsem çözülüp gerçeği anlatabilir.
Tell him the other fellow told us the truth.
Öteki adamın bize gerçeği anlattığını söyle.
You've either got to marry me right away... or tell him the whole truth... which would be terrible.
Ya hemen benimle evleneceksin ya da babana tüm gerçeği anlatacaksın ki bu da berbat bir şey olur.
I don't know what I'll tell him, but it'll be close to the truth.
Ona ne söyleyeceğimi bilmiyorum, ama gerçeğe yakın olacak.
I pleaded with him to tell the truth, but he stuck to his story.
Gerçeği söylemesi için ona yalvardım, ama hikayesinde ısrar etti.
But did you not stand in that box and swear by Almighty God as you shall stand before Him on the great day of judgment that you would tell the truth, the whole truth and nothing but the truth?
Ama siz o kürsüde durdunuz. Ve Yüce Tanrı'nın huzurunda gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğize yemin etmediniz mi?
He's a little strict, and to tell you the truth, I'm a bit scared of him.
O biraz katıdır ve dürüst olmak gerekirse ondan korkuyorum biraz.
If these sources tell the truth, and my calculations are not faulty... he now swims the waters off Good Hope... and all the Indian Ocean lies before him.
Eğer bu kaynaklar doğruyu söylüyorsa ve hesaplamalarım yanlış değilse şu an Ümit Burnu sularında yüzüyor olmalı ve önünde koca Hint okyanusu var.
You make him tell us the truth.
Bize doğruyu söylemesini sağla.
Tell you the truth, I don't know why I hired him, but I aim to find out.
Doğrusu neden aldığımı bilmiyorum ama öğreneceğim.
Please, tell him the whole truth.
Lütfen, ona her şeyi anlat.
You would do me a great favor, if you can make him tell you the truth.
Ona gerçeği söyleyebilirsen, bana büyük bir iyilik yapmış olurdun.
I couldn't tell him anything but the truth, could I?
Ona sadece gerçeği söyleyebilirim, değil mi?
You're making it even harder for me to tell him the truth.
Doğru söylesen de artık inanmam.
Tell him I'm not a liar. I told him the truth.
- Ben yalancı değilim, söyleyin ona.
tell him yourself 23
tell him 1314
tell him i said hi 19
tell him to come 17
tell him i'm busy 16
tell him to wait 20
tell him i love him 20
tell him to call me 20
tell him to stop 32
tell him i'll call him back 20
tell him 1314
tell him i said hi 19
tell him to come 17
tell him i'm busy 16
tell him to wait 20
tell him i love him 20
tell him to call me 20
tell him to stop 32
tell him i'll call him back 20