They can't see you traduction Turc
501 traduction parallèle
Tell you what, why don't we see if they can organise basket weaving classes or something?
O zaman bir bakalım sepet örme kursu falan açabilirler mi?
Can't you see they're destroying the workshops!
Görmüyor musunuz, onlar atölyede yok!
Can't you see they're lying?
Yalan söylediklerini görmüyor musun?
Keep your eye on them and keep down so they can't see you.
Gözünü onlardan ayırma, hem eğil ki seni göremesinler.
- Can't you see they're thirsty?
- Susadıklarını görmüyormusun?
When they see what you can do they won't think of sending you away.
Ne yapabileceğini gördükleri zaman seni göndermek istemeyecekler.
He must see that. He can't help seeing it. You figure they're there to jump the stage?
o bunu görmeli, görmeden olmaz onların çitten atlayacağını anladın mı?
Maybe they can't see you.
Belki seni göremiyorlardır.
If you can't see it, they won't believe me. Let's drop it.
Sen bir şey görmüyorsan bana inanmazlar.
Because if I did... that would mean that you were real... that you belonged to me... and that they couldn't take you away from me... whereas now they can send you away... and leave me to wonder if I'll ever see you again... or whether I may wake up... and find I'd dreamed you.
Çünkü takarsam bu senin gerçek olduğun bana ait olduğun ve seni benden ayıramayacakları anlamına gelirdi. Oysa şimdi seni uzaklara gönderip, beni acaba bir daha görebilecek miyim acaba her şey bir düş müydü, diye merak içinde bırakabiliyorlar.
Well, I don't see how they can help you - - you keep shouting about it all the time.
Nasıl bilmesinler ki sen her an uluorta bağırıp duruyorsun.
You can't see them, but they've got to come out of the hand.
Göremezsin ama elinden çıkmaları lazım.
you're gonna be right here around the corner. They can't... can't see you at all.
Seni kesinlikle göremezler.
I can see they don't call you the Fox of the Balkans for nothing, do they?
Sana boşuna Kurnaz Balkan demiyorlar.
They grow up on you when your back's turned and you can't link what you remember with what you see.
Sırtını döndüğünde sana karşı çıkıyorlar ve gördüklerinle hatırladıkların arasında bağlantı kuramıyorsun.
You see, they can't keep us apart.
İşte, bizi ayıramazlar.
- Objection! You want people to see what happened to his brain so they can bring him back to his senses, don't you?
Bu şehrini güzel insanlarının onun beyninde neler olduğunu bilmesini istiyorsun böylece onun aklının başına gelmesine yardım edebilirler, öyle değil mi?
You see, they can't hurt us.
Anladın mı? Bize zarar veremezler.
Reporters come running to see the rare bird, but they can't get a word out of you.
Gazetecileri rahatsız ediyorsunuz. Hepsi nadir kuşu görmeye geliyor. Sizden bir fıkra, bir kelime duymak imkansız.
Can't you see how good they look?
Ne kadar güzeller, görmedin mi?
If they see you can't work they take you and you won't come back.
Çalışamadığını görürlerse seni götürürler ve geri gelemezsin.
Oh, Larry, can't you see they're doing it again?
Oh, Larry, yeniden yaptıklarını göremiyor musun?
You can't even see and you're trying to tell me how beautiful they are.
Sen daha göremiyorsun bile ama bana onların ne kadar güzel olduklarını söylemeye çalışıyorsun.
Can't you see they're leaving?
Gittiklerini görmüyor musun?
Can't you see their faces when they come to this?
Bunu gördüklerinde yüzlerinin alacağı şekli hayal edebiliyor musun?
Okay, you can tell sisters and cousins to get out of the way if they don't want to see an innocent man drown.
Tamam, kız kardeşlere ve kuzenlere yola çıkmalarını söyleyebiliriz. Masum bir adamın boğulduğunu görmek istemezlerse.
- They're here, can't you see, Jean-Paul?
- Buradalar, görmüyor musun, Jean-Paul?
Can't you see they're only imaginary characters?
Hayali bir kahraman o.
They can't see you.
Seni göremezler.
They're not in a hurry, can't you see?
Onların acelesi yok. Görmüyor musunuz?
You see, the Canadians would be happy to accommodate you but they can't because they're under orders, and they're not allowed to fight.
Gördüğün gibi Kanadalılar seninle ilgilenmeyi isterler fakat onlar emir altındalar, ve kavga etmeleri yasaktır.
I think you can see why they don't want to have their stability contaminated by dangerous ideas of other ways and other places.
İstikrarlarının yabancı yerlerin tehlikeli düşünceleri ve yöntemleriyle etkilenmesini istemiyorlar.
Eddie, look, you can see that they can't ever live together in this house again.
Eddie, anlamıyor musun, bu evde yeniden bir arada yaşayamazlar.
You see, one can't always be saying "yes." They're not reasonable people.
İnsan her şeye de "evet" diyemez ya. Bu adamlarda hiç akıl yok.
Grandfather, you didn't see any soldiers in your dream, and that means that they can't see you now.
AskerIer mi? Büyükbaba, sen rüyanda hiç asker görmedin, bu da demek oIuyor ki, onIar da simdi seni görmüyorIar.
They say happiness Is a thing you can't see
Mutluluğun görülmez Olduğunu söylerler
it's common sense, really. If they can't see you, they can't get you.
Seni göremiyorlarsa yakalayamazlar.
But, you see, they can't really explain how the body was moved.
Fakat, anlarsınız, onlar cesedin nasıl taşındığını açıklayamıyorlar.
You see, the fellows over at our lab, they tell me that you can make all sorts of trigger devices that don't use any powder.
- Bizim laboratuvardaki çocuklar bana... barut kullanmadan, kimyasal yollarla da ateşleyici yapılabileceğini söylediler.
You can't see the road from here but it's to the left of that, 200 feet from where they went over.
Buradan yol görünmüyor... ama hemen orada, yüz metre kadar içeride.
Can't you see what they're thinking?
Ne düşündüklerini görmüyor musun?
Can't you see they're just passing by?
Sadece geçiyorlar. Sakin olun.
Do not put a great burden on an old man who can't bear In your childhood, you were in my arms, I cannot see you hurt If you refuse them, they will hurt you
İhtiyar bir adama taşıyabileceğinden fazlasını yükleme... çocukluğun kollarımın arasında geçti incinmeni istemiyorum... eğer karşı gelirsen, kötülük ederler.
Can't you see they're cold?
Üşüdüklerini görmüyor musun?
If you can't see them, how do you know they're in there?
Onları göremezsen orada olduklarını nasıl bilebilirsin?
So they can't see you.
Böylece seni göremezler.
Why don't you just unobtrusively... see if you can find out who they are, how they got here... who invited them, and come back and let me know.
Neden göze batmadan... kim olduklarını ve buraya nasıl geldiklerini... kimin davet ettiğini öğrenip bana bildirmiyorsun?
Can't you see they're laughing at us?
Bize gülüyorlar, görmüyor musun?
I know they were different, but I can't see you standing in the streets throwing rocks and bottles.
Biliyorum, ama seni sokaklarda taş ve şişe atarken düşünemiyorum. Barikatlarda.
Can't you see... if I were not Ye Gucheng if they had no use for me how would they have sent Snowy lotus from Tian Shan... to cure your sickness?
Ye Gucheng olmasaydım.... beni kullanmayacaklardı... ve Tian Shan'daki tedaviyi bulamayacaktım... ve iyileşemeyecektin
They won't see you and you can take off from a free fall.
Oraya görülmeden inebilirsin.
they can't 247
they can't hear you 32
they can't hurt you 17
they can't hear us 20
they can't do that 90
they can't be far 23
they can't do this 23
they can't be 20
see you next time 81
see you tomorrow 1475
they can't hear you 32
they can't hurt you 17
they can't hear us 20
they can't do that 90
they can't be far 23
they can't do this 23
they can't be 20
see you next time 81
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142
see you there 269
see you on the other side 84
see you thursday 45
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142
see you there 269
see you on the other side 84
see you thursday 45