We all know that traduction Turc
3,881 traduction parallèle
Okay, okay, you know, you can just stop with the martyr routine, because we all know that you copied that list from Southern Living.
- Bu mağdur ayaklarını bırak. Çünkü hepimiz biliyoruz ki o listeyi Southern Living dergisinden kopyaladın.
Look, we all know that Dad has challenges when it comes to...
Bak, hepimiz babamın sorunları olduğunu biliyoruz. Tabii iyi yaşamaya geldiğinde.
I mean, she said, "This isn't an ultimatum," but we all know that's code for "This is a big fat ultimatum."
"Ültimatom değil" dedi ama hepimiz bunun "Çok büyük bir ültimatom" olduğunu biliyoruz.
I didn't know his face, but we all knew to stay away from that freak in the old brown truck.
Yüzünü hatırlamıyorum ama hepimizin bildiği tek şey eski kahverengi tırın içindeki kaçıktan uzak durmak.
We know all that.
Bunu hepimiz biliyoruz.
We all know what he did and why he did it, but the truth is, you're the one that put Baxter in front of that gun.
Onun neyi, niçin yaptığını biliyoruz. Ama işin aslı, Baxter'ı o silahın önüne koyan sendin.
I mean, all we know about you is that you're from a wealthy family, you're afraid of intimacy, and you're into bondage.
Yani, hakkında tüm bildiğimiz zengin bir aileden olduğun yakınlaşmaktan korktuğun ve iş bağımlısı olduğun.
I want to know in a life-death business that we're all here.
- Yaptığımız işin ciddiyetinin bilincinde olmamızı istiyorum.
All the big natural disasters that we know of- - volcanoes, earthquakes, avalanches.
Şimdiye kadar volkan, deprem ve toprak kaymalarından dolayı oluştuğu gözlemlenmiş.
Well, Kieran had some very serious issues, by all accounts, and, um... nothing that doesn't tie in with what we already know.
Kieran'ın çok ciddi sorunları varmış. Bildiklerimizle çelişen bir şey değil.
Cos actually it's all that shit that we've been through that's helped me get to know the stupid bastard better.
Çünkü başımızdan geçen onca bela aptal herifi daha iyi tanımamı sağladı.
We get to know people by taking a few small clues, that we have about them. And processing it all through a neural filter laden, with our own personal biases.
İnsanları, onlar hakkında elimizde bulunan birkaç küçük ipucunu kendi önyargılarımızla dolu bir nöral süzgeçten geçirerek tanırız.
You know, we all have that in Denmark.
Bilirsin, Danimarka'da hepimizin böyle.
I know, but... we had a magical night, but what if... that's all it was supposed to be is just a wonderful memory?
Ya bunların hepsinin harika bir anı olması gerekiyorsa?
You know, that's what we're all doing with bikes, is we're experiencing something.
Bilirsiniz, aslında motorlarla yaptığımız şey bir şeyleri tecrübe etmektir.
After all, we both know that as a Decepticon, any assurances I might offer would be worthless.
Sonuçta ikimiz de biliyoruz ki bir Decepticon olarak teklif ettiğim tüm güvence tekliflerinin bir değeri olmayacaktır.
- That's all we know.
Hepsi bu.
We know your involvement at the lab, Dr. Valigny, and we know you're all vaccinated, and we need that vaccine.
Laboratuvardaki görevinizi biliyoruz Dr. Valigny. Hepinizin aşı olduğunu da. Ve bizim de o aşıya ihtiyacımız var.
We all know what that means.
Bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz.
That's all we wanted to know.
Bilmek istediğimiz buydu.
They're doing some kind of job for James, but that's all we know.
Onlar James için bir çeşit iş yapıyorlar, ancak tüm bildiğim bu.
( Johnny ) Everything that's happened... you know, for being reasons why we're all alive now is just luck.
Tüm olanlar hepimizin hayatta olma sebebinin şanstan ibaret olduğunu gösteriyor.
But all I know is that we can't trust these guys.
- Tek bildiğim o adamlara güvenemeyiz.
But right now, all I know is that we're hungry.
Ama şu an tek bilgiğim aç olduğumuz.
The law-enforcement community would love to hear. Because right now, all we know for sure is that this young man was treated unfairly by the series producers...
Çünkü şu anda kesin olarak bildiğimiz tek şey program yapımcılarının bu çocuğa haksızlık ettiği.
After all the crap we've been through, after all the good that you've done... Man, if you don't think that we would die for you... I don't know what to tell you.
Yaşadığımız onca kötü şeyden, yaptığın onca iyilikten sonra eğer senin için ölmeyeceğimizi düşünüyorsan sana diyecek sözüm yok.
Now, with all these things that you know, we can place you as an accessory to the crime.
Şimdi, sahip olduğun bu bilgilerden ötürü seni suça yardım ve yataklık etmekle suçlayabiliriz.
He's Interpol's problem now, and we all know how long that's gonna take.
Artık o, Interpol'ün derdi ve bunun ne kadar devam edeceğini hepimiz bilmekteyiz.
But if we change the sticky end of the RDNA into a blunt end, well, then, um... we all know what that means.
Ama RDNA'nın yapışkan kısmını, küt olacak şekle getirirsek, o zaman hepimiz bunun anlamını biliyoruz.
- All I could do was hug her. We didn't know whether he was dead or alive at that point.
- Tek yapabildiğim ona sarılmaktı ölüp ölmeyeceğini bilmiyorduk.
You know, when I was a kid, we used to fish in that stream all the time.
Biliyor musun, çocukken böyle bir derede balık tutardım.
I can't really get into all the details, but I wanted you to know that we have tracked down over a hundred operatives worldwide who were working for James'network, and they were in a position to do a lot of damage.
Fazla detay veremem,... ama bilmenizi istiyorum ki tüm dünyada James için çalışan yüzden fazla adamın izini sürdük ve büyük bir yıkıma sebep olmak üzereydiler...
To be honest, I don't even know how we're all supposed to move forward, but in the meantime, I have to make sure that the people around me are taken care of.
Dürüst olmak gerekirse, nasıl devam edebileceğimizi bile bilmiyorum ama bu sırada etrafımda insanların yalnız olmadığına emin olmalıyım.
I mean, when we were dating, it was, you know, pretty much me talking all the time and him just pretending to listen, so it's not really that different.
Yani biz birlikteyken, bilirsiniz, çoğu zaman ben konuşurdum o da dinler gibi yapardı, bu yüzden çok da farklı değildi.
All we know is that Mr. Westover didn't show up for class.
Tek bildiğimiz Bay Westover'ın derse gelmediği.
And you must know that we all love you.
Ayrıca hepimizin seni sevdiğini bilmelisin.
We know that Mary Ashley couldn't have done it because she was in Texas the weekend of the murder and we know she wasn't working with Turbo because she fired Turbo when she found out he was gay. All the President's Men.
Mary Ashley Texas'daki kardeşinde olduğu için bunu onun yapmadığını biliyoruz ve Turbo'yu da eşcinsel olduğu için kovduğundan onunla çalışmadığını da biliyoruz aslında tüm çalışanları.
That's all we know.
Tüm bildiğimiz bu.
And to avoid another Nutella fatality, I think we should all know that the French for anaphylactic shock is...
Ve bir Nutella felaketinin daha yaşanmaması için sanırım anaflaktik şokun Fransızcasını hepimiz bilmeliyiz.
We all know how that turned out.
Onun sonu nereye çıktı hepimiz biliyoruz.
I know why you've been pretending you have all these feelings for me and that we have this deep connection, but you can cut the crap.
Bana tüm o şeyleri hissedermiş gibi yaptığını, aramızda derin bir bağ varmış gibi davrandığını biliyorum, ama artık zırvalamayı kesebilirsin.
All we know for sure is that Wickham fathered a child out of wedlock.
Bütün emin olduğumuz Wickham'ın gayri meşru bir çocuğu olduğu.
And you knocked it over. You know, we've all done that at a party.
Ve onu yere indirdin, Hepimiz böyle şeyler yaptığı partiler var.
Well, I presume you don't consider my marriage a paragon of excellence, but the thing that's kept the fire lit all these years is that we know how to fight, but not surrender.
Şey, benim evliliğimi pek de mükemmel bir örnek olarak almadığını varsayıyorum ancak bunca yıldır ateşin sönmemesini sağlayan şey kavga etmeyi bilmemiz, ama teslim olmayı bilmeyişimizdir
We all know what that means.
- Bunun ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz.
I mean, the fact that we don't know where he's going makes him all the more badass.
- Nereye gittiğini bilmememiz onu daha da havalı yapıyor.
It's stuff that we've all heard you spout time and time again, you know, when you're getting yourself all worked up.
Bunların yardımıyla üst üste cafcaflı konuşmalar yapacaksın. Tüm sınırlarını zorlayacaksın.
Uh, first off, uh, I think we should all let Rayna know how happy we are about, uh, her pulling through after that accident, and that she's here and healthy.
Öncelikle, bence Rayna'nın kazayı atlatmasına ve burada, sağlıklı bir şekilde bizimle olmasına ne kadar sevindiğimizi belirtelim.
Hey, just so you all know, if one of you ain't who they say they is, and we get inside that base and you reveal you actually one of them emo motherfuckers in disguise,
Hey, hepiniz biliyorsunuz, Eğer içinizden herhangi birisi dediği kişi değilse, içeri girdiğimiz zaman sizin de o emo'culardan biri olduğunuz ortaya çıkarsa, o zaman çıldırırım.
And we all know what that leads to.
Ve bunun neye sebep olabileceğini hepimiz biliyoruz.
Then we'll know she's innocent. That's all.
Eğer Annie değilse masum olduğu ortaya çıkacak.
we all fall down 16
we all make mistakes 158
we all good 23
we all do 427
we all love you 31
we all have secrets 32
we all 59
we all have problems 17
we all are 398
we all go 23
we all make mistakes 158
we all good 23
we all do 427
we all love you 31
we all have secrets 32
we all 59
we all have problems 17
we all are 398
we all go 23
we all know it 33
we all set 21
we all die 73
we all would 18
we all did 260
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all were 82
we all have them 20
we all set 21
we all die 73
we all would 18
we all did 260
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all were 82
we all have them 20