Fakat bu traduction Anglais
14,256 traduction parallèle
Onun gibi bir sürü var fakat bu benimki.
There are many like it, but this one is mine.
Beş dakika içerisinde öleceğini mantıksal bir kuramla ispatlayabilmiş olsam üzülürdüm elbet fakat bu üzüntüm, ispatın verdiği hazzın etkisiyle yok olup giderdi.
If I could prove, by logic, that you are gonna die in five minutes, I'd be sorry, but my sorrow would be very much mitigated by the pleasure in the proof.
Fakat bu raks, bu sanat ; bizleri birer hokkabaz olarak gören güruha kendimizi sevdirmek için pek faydalı olamıyor.
But this dance, this art, does little to endear us to certain factions who see us as mere conjurors.
Fakat bu denemeyi bir daha sakın aklından bile geçirme.
But don't even think about trying that again.
Fakat bu olabilir son şansımız.
But this may be our final chance.
Fakat bu meblağlar seçilmiş birkaç kişi dışında herkesten saklanmalı.
But such amounts need to be concealed to everyone but a select few.
Fakat bu yıl bu şeylere, bu kadar çabuk olacağını beklemediğim bir olay sayesinde daha da odaklanacaktım.
But this year all these things were brought into sharper focus... by an event I hadn't expected to attend quite so soon.
Fakat bu durum umduğumdan da öte çıktı.
But this is more than I bargained for.
Fakat bu sefer, şimdilerde Zoolander'ın karısı olan Interpol ajanı Valentina Valencia'yla.
This time with the aid of Interpol agent Valentina Valencia, now Zoolander's wife.
Fakat bu fırsatlara geri dönmek için, Biri büyük bir kayıptığında bile, Bu, hayat boyunca ölüm hâkimiyetine girmiyor mu?
But to turn our back on those opportunities, even when one has suffered such great loss, wouldn't that be giving death dominion over life?
Fakat bu kapılardan dışarı çıktığımızda bu günah olmayacak
But once we're out the doors It's not a sin
Max öğretiyor ki! " Haftanın diğer her günü sana sahip fakat bu gece sana ihtiyacım var.
He can have you every other day of the week... but I need you tonight.
Oh, ben de seni özledim, Tom, fakat bu önemli.
Oh, I missed you too, Tom, but this is important.
Fakat bu... Sesini keser misin?
Would you shut up?
Fakat bu çok büyük bir sorundu.
But this was a huge fucking problem.
Fakat bu kendimize değil ancak geleceğe bu zaferi taşımalıyız.
But it is not to ourselves, but to the future, that we must give glory.
Fakat bu zaferi kendimize değil ancak geleceğe taşımalıyız.
It is not to ourselves, but to the future, that we must give glory.
Fakat bu imkansız.
But that's impossible.
Şey, şiir için fazla değilim, fakat bu Çavuş Breem'ten biriydi...
Well, I'm not much for poetry, but this was one of Sergeant Breem...
Aliyah hasta, fakat bu benim sorunum.
Aliyah is sick, but that's my dilemma.
Fakat bu adam halka fazladan bir şeyler vaad ediyor ve onları şefkatle yatıştırıyor.
But that man offers the people something more, and calms them with compassion.
Fakat bu adam yanlış bir şey yapmadı.
But this man has done nothing wrong!
Ona gözünü dikmeye devam edebilirsin fakat bu onu üzmeyecektir.
You can keep staring but it won't make her disappear.
- Fakat bu...
- But that's...
Fakat bu benden önceydi.
But that was before me.
Günde 600 mililitre su içerek daha önce hayatta kalmışlığım var fakat bu kadar uzun süre değil.
I've survived before on 600 milliliters of water a day, but not for this long.
Fakat bu kısım sadece sana ait.
But this part belongs only to you.
İstediğin an çenemi kapamamı söyleyebilirsin, ama bence Cameron babasını seviyor, fakat bu... seni sevmediği anlamına gelmiyor.
You can tell me to shut up any time you want, but, uh... I think Cameron loves his father, but... I mean, that doesn't mean he doesn't love you.
Fakat bu konuya tekrar geliriz.
But we can circle back to that later.
Fakat bu mantıksız.
But that doesn't make sense.
Fakat bu haftaya Toulouse'da olacak.
But that's next week in Toulouse.
Tamam bu oldukça açıklayıcı oldu fakat ruhu sevdim.
Okay, that's pretty much implied, but I like the spirit.
Bu son, fakat bir o kadar da önemli, senin kafanı kesebilirler. Ve gümrükteki arkadaşlarına yollayabilirler.
Last but not least, they're gonna cut your fucking head off and send it to your buddies down at Customs.
Fakat ben anlamsızlığı kutlayan bu şovun parçası olmaktansa demode ve eski moda olmayı tercih ederim.
But I would rather be old-fashioned and unemployed... than part of a show that celebrates the inane.
Fakat Hilliard yapabilir, bu yüzden Hilliard'ı koçluğa çıkarırız, Yerinde aptal gösterisi, Bu yüzden Yank ne yapmak istediğini biliyor.
But Hilliard can, so we get Hilliard to coach him, some sort of on-the-spot dumb show, so the Yank knows what he's meant to be doing.
Fakat açıkcası, bu konuda inanılmaz endişeliyim.
But, full disclosure, I'm pretty fucking nervous about this.
Baksana tamam, bu kurallara aykırı biliyorum, fakat daha fazla bekleyemiyorum.
Look, okay, I know it's against the rules, but I can't wait anymore.
Kopyasını incelemedin. Fakat tanrım, bu benim için çok fazla.
But my God, this is too much for me.
Bu sadece küçük bir şey Bu hepimiz için çok önemli, fakat Bana güven, berbat olacak.
It's just a small thing that's really important to all of us, but trust me, it's gonna suck.
Fakat Duran'in tecrübesinin bu dövüşte önemli rol oynayacağı kesin.
But Durán's experience is sure to play a great deal in the fight tonight.
Evet öyledir Bir sürü insan bu anlaşmayı yapmak isteyecektir Fakat bizim bir geçmişimiz var
Well, yes it is... and a lot of people are going to want to make this deal.
Fakat konu bu değil.
But that's not the point.
Fakat bizim "ama" nın ötesine geçmemiz gerekmez. Bu gerekli değil.
But we don't have to go past "but." It's not necessary.
Can sıkıcı bu işaret çoğalmakla birlikte evlerin temizlendiğini fakat yine de kontrol edilmesi gerektiğini gösteriyor.
A crude symbol, increasingly prevalent, indicates which homes have been cleared And those which still need to be inspected.
Fakat, bu tedbiri elden bırakacağımız anlamına gelmiyor.
But, that doesn't mean we should let our guard down.
Fakat, bu modifiye edilmiş olanı.
But, this one has been modified.
Fakat, belkide bu işi bitirebilirim.
But, maybe I can end this.
Bu gemi saatte iki yüz elli bin kilometre hızla gidiyor fakat ben hareket ediyorum diyemem.
The ship is going 160,000 miles per hour, but I can't tell I'm moving.
Fakat bir şeyi açıkça belirtmek isterim, Bu okula girmeden, senin burada oynamanın bir yolu yok.
But I wanna make one thing absolutely clear, there ain't no way you're ever gonna play, not here, not at this school.
Kulağa çok delice geldiğinin gayet farkındayım. Fakat orada öylece oturup New York'tan muhtemel ayrılık planları yaptığım sırada karşıma bu gizemli, tuhaf, keskin zekalı insan çıkıverdi.
Now, I know it sounds completely crazy, but I had just been sitting there thinking how I was probably going to have to leave New York, and in walks this enigmatic, weird, brilliant human being.
Fakat her savaşın neden olduğu bütün bu korkuya rağmen.
But despite all the horror that every single war causes,