English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hayatından

Hayatından traduction Anglais

5,615 traduction parallèle
Eğer hayatından çıkardığı parçalar olmazsa bu kapasitesinin geliştiğini göstermez.
If outside parties are removing them from his life, then he's not developing that capacity.
Babasına, onun hayatından çıkmasını söylemedim.
I didn't tell his father to get out of his life.
Annesi onu hayatından tamamen çıkarmıştı.
Mom has written her off completely.
Mükemmel güzel hayatından.
Screw your perfect little life.
Nico'nun hayatından çok daha fazlası tehlikede.
There's more than Nico's life at stake.
Kısıtlı yardımın ve hayatından ayırdığın ufacık kısım için.
For your mitigated support and tiny portion of your life.
Bu yüzden, Babana veya bana, bir iyilik yapıp, fuhuşu bırakmalısın. Sokak hayatından uzaklaşmalısın.
So, as a favor to your father, or even as a favor to me, you got to stop the hustle.
Hayatından bahsediyorum.
I'm talking about your life.
Sitapur'daki kalabalığın önünde onun kişisel hayatından bahsetmek de Abhimanyu'nun yararına olmayacak gibi.
And talking about his personal life in front of a crowd in Sitapur.. .. too doesn't seem to be in favor of Abhimanyu.
Hayal kırıklığına uğramış bir ruhun var..... bu cehennem hayatından kurtarılmayı bekleyen.
You're a broken spirit, Needing to be freed from this hellish life.
Ona hayatından endişe eden bir Katolik olduğunu söyle.
Tell him you are a Catholic in fear of your life.
Cordero'nun hayatından kimse bu kadını tanımıyor ve... -... nerede bulabileceğimiz hakkında da hiçbir fikrimiz yok.
You know, no one in Cordero's life seems to know who she is, and we have no idea where to find her.
Ama siz onun hayatından kayboldunuz.
But you did disappear from his life.
Ve gelecek bir adamın hayatından daha önemlidir.
And that's much bigger than the life of any one man.
Sınavı geçsem bile bu senin hayatından çıkacağım anlamına gelmiyor.
And even if I do take the test, it's not like I'm gonna leave your life.
Aşk hayatından bahsetsene Rae.
Tell us about your love life, Rae.
Bir adamın hayatından bahsediyoruz.
We are talking about a man's life.
Ohio'dan tanıdığın biriyle çıkarak New York'taki yeni hayatından vazgeçiyorsun.
You've already given up on New York to date some guy you know from home in Ohio?
Bir adamın çalışma hayatından daha önemli şeyler Olduğunu göstermek istedim.
I wanted to demonstrate that there is... more to the man than what occupies him in professional life.
Masamda oturup karından ayrılmanı veya onu hayatından bir şekilde çıkarmanı hayal ederdim.
Used to sit at my desk and dream about you leaving your wife or somehow getting her out of the picture.
Ajan Pennyworth'un hayatından başka neler alıp götürdüğünü görmek istiyorum.
I want to see what else Agent Pennyworth is taking from this life.
Tıpkı bir kaç gün önce hayatından endişe etmek zorunda kalmaman gibi.
Well, you shouldn't have had to handle it! Just as you shouldn't have had to fear for you life several days ago.
Hayatını mahvettiğimi söyleyince bende hayatından çıktım.
Not me. You said I ruined your life, so I stayed out of it.
Benim için hayatından vazgeçmeni isteyemem.
It-it's a load of crap. George'll get it thrown out. George Tucker?
- Başlatma şimdi hayatından.
- Screw your life.
Annesinin hayat sigortasından ve iş sigortasından faydalanıyor.
And he's the beneficiary to his mom's life insurance and her business insurance.
Yani hayatımda ilk kez Jen Aniston'ın hamilelik dedikodularından önce beni düşünecek.
So for the first time in my life, she's gonna prioritize me over Jen Aniston's pregnancy rumors.
Bu başarısızlık onun için büyük bir hayal kırıklığı oldu çünkü hayatı boyunca böyle bir şeyin hayalini kuruyordu ilk kamatorunu astığını gördüğümden beri kırbaçla öldürülen ilk esirini yüzlerce adam tarafından tecavüz edilen ilk bakiresini.
That failure was a great disappointment to him, I know, because he'd been dreaming of such a thing all his life, ever since he saw his first cabin boy hanged, his first slave whipped to death, his first virgin raped by a hundred men.
Eğer birlikte kalırsak, hayatın en güzel yanlarından seni mahrum edeceğim.
And if we stayed together, I would be denying you the best parts of that.
New York'ta gece hayatının en büyük yatırımcılarından biri.
He's one of the biggest nightlife investors in New York.
Bilirsiniz birçoğumuz babasını yaşlanana en azından orta yaşı geçene ve hayat tarafından darbe yiyene kadar tanıma fırsatı bulamayız.
You know, many of us don't get to know our dads as men until they're older, past middle age, maybe a little beaten down by life.
En azından hayatımdan geriye kalanlar.
What's left of it, anyway.
Ama hayatım boyunca bana İncil'den alıntılar yapıp sonra da Ethan Allen'ın en iyi koltuklarından birini kirleten kadınla konuşulur.
But it is a way to speak to a woman who quoted the Bible to me my whole life, and then desecrates one of Ethan Allen's finest sofas.
Hayatım devamlı başakaları tarafından yönlendirilirken nasıl kendimi bilebilirim ki?
How do I know myself when at every turn my life has been determined by others?
Hayatın ters tarafından kalkmış.
He woke up on the wrong side of life.
En azından hayatımda bir sorun çözüldü.
OKAY. ONE THING IN MY LIFE THAT ISN'T COMPLETELY DESTROYED.
Hayatımın yeni kız tarafından harap olmasını.
AND HER MAGICAL BRAINWASHING SMARTPHONE.
Dani Littlejohn'un hayatının son gününde,... sosyoloji sınıfından bir araştırma kitabını teslim ediyormuş.
The last day of Dani littlejohn's life, she checked out a research book from her advanced sociology class.
Annene Jabbar'ın vaftizinin hayatının en güzel anlarından biri olduğunu söylediğinde öyle mi demek istedin?
Did you mean it when you said to your mom that Jabbar's baptism was one of the greatest moments of your life?
Sincaplar Kuğu Prenses'ten korkup kendi içlerine kapandılar. Dünyanın geri kalanından uzak bir hayat sürüp korkularını kuşaktan kuşağa aktardılar. Yasak Sanatlar'ın amacı da buydu zaten.
Fearing the Swan Princess, they cut themselves off from the rest of the world, and lived in seclusion and passed on their fears for generations, just as The Forbidden Arts intended.
Hayatımı mahvettikten sonra en azından bu kadarını yapabilirsin.
That's the least you can do after ruining my life.
En azından ona normal bir hayat önerebilirim.
At least I can offer her a normal life.
- Başından sav gitsin, hayatım.
- Oh. Shake it off, sweet pea!
Söylemeliyim ki, Leydi Vera kaçmayı istediğini düşündüğüm bu hayat, seni soylu kurallarından uzaklaştırdı.
I should say, Lady Vera, that the life that I imagine you wish to escape, that which brings you far from its genteel restrictions, perhaps at least the few hours you pass with us, that life is here.
Lise... Gerçek dünyanın stresinin çok uzak göründüğü hayatın kaygısız devri. En azından, öyleydi.
Ah, high school, that carefree time in your life when the stress of the real world seems miles away- - at least, it used to be.
Sürekli kendime kızımın kararlarından dolayı daha iyi bir hayatı olacağını söylüyorum.
I just keep telling myself that my daughter's gonna have a better life because of this decision.
- Biz de gidebildiğimiz kadar uzağa gideriz. En azından sabah uyandığında burada benimle takılı kalmaz ve bir hayatı olabilir.
Then we'll get it as far as we can, and then at least when Deke wakes up he won't be stuck here with me in the morning, and he can have a life.
Hayatım çok iyiydi ama bu şey ortaya çıktığından beri felakete döndü.
My life has been nothing but a disaster since this thing showed up.
Claire'in hayat sigortasından gelen 200 binin tamamı da bitti.
And the 200K from Claire's life insurance is all gone.
Hayatımdaki tüm erkeklerin bunu yapmaya çalışmasından bıktım.
I am sick of all the men in my life doing that.
En azından sana hayatımın neye benzediğini göstermeme izin ver.
At least... let me show you what my life looks like.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]