Hem traduction Anglais
63,104 traduction parallèle
Böylece kullanıcılarımız yüzde on daha fazla görüntü kalitesiyle konuşabilecekler. Hem de sunuculara yüklenmeden.
Okay, so our users will be able to experience a 10 percent increase in image quality with absolutely no increase in server load whatsoever.
Hem bakın, milyon kullanıcıyı boşverin, ben şirkette olmayınca, para arttırmayı da başarabileceksiniz.
And look, forget a million users, with me out of the company, you guys would be able to raise money, no problem.
Targaryenler silahlarını süslemek için ejderhacamı kullanırdı. Hem de İlk İnsanlar'ın ne için kullandığını bilmeden.
The Targaryens used dragonglass to decorate their weapons without even knowing what the First Men used it for.
Hem de bir dağ dolusu.
A mountain of it.
Hem de bir dağ dolusu. Yerin altında.
A mountain of it, beneath the ground.
Hem ona karşı çıkanlara yaptıklarını da duydum.
And I've heard what she does to those who defy her.
Ejderhacamının hem Ak Gezenleri, hem de ordusunu yok ettiğini biliyoruz.
We know that dragonglass can destroy both white walkers and their army.
Şarkı listem dünden hazır, hem bizim radyo müdürü Earl diyor ki bir şey çalacaksan plakçılarda satışa çıkmış olmalı.
You see, I-I got my playlist, and my station manager Earle here says, "If you play something," "you got to be able to go buy it someplace."
Bunun sona ermesi gerekiyor. Hem de bu gece bitmeli.
This has to end, and it has to end tonight.
Hem de epeyce.
Quite a bit.
Hızlıca kaçmak zorundaydım hem de.
I had to run and run fast.
Her şeyi hem de.
Hook, line and sinker.
Üç kez hem de.
I did!
Ama artık kim olduğumu biliyorum hem de onsuz.
But now I know who I am... without him.
Hem masumlara hem suçlulara bulaştıracaklar.
Infecting both the innocent and the guilty.
Hem de iki haftaya?
In two weeks?
- Hem de hemen.
Ugh! - Right now, so...
- Çünkü hem babam hem de Barry ondan uzak durmanı istiyor.
Because both Dad and Barry want you to lay off of it.
Bu dünyaya o yüzden geldim. Hem kendi hikayemi, hem de kitabımın hikayesini yeniden yazabilmek için.
That is why I came to this Earth, so I could rewrite my story, both literally and figuratively.
Konumuz, hem kardeşini, hem kendini tehlikeye atman, hem de ne için?
The point is, you had you and your brother out there in danger, and for what?
- Hem de o sıradan bir kocaman tahta duvar değil.
And it's not just any big wooden wall.
- Evet, hem de sadece insanlar için değil.
Yeah, he does, and it's not just people.
Wells vardı, hem de iki tane, Jay ve Zolomon vardı.
I had Wells... both of'em... and Jay and Zolomon.
- Hem de tek başına değil gibi.
And not alone, by the sound of it.
- Hem de daha gerçekleşmeden.
Before they happen.
Hem de çok hastaymış.
He's really sick.
Hem de nasıl.
Would it ever.
Hem de her şeyden çok seviyorum.
I love you more than anything.
Hem de çok gurur duyuyorum.
I'm so very, very proud.
Hem de hiç etkilemiyor!
It doesn't affect me at all!
Hem var, hem de yok.
It simultaneously exists and doesn't exist.
Kutudaki kedisi hem ölü, hem de canlı ki bu arada çoğunlukla hayvana eziyet çektiriyor gibi duruyor.
Guy with the cat in the box both dead and alive at the same time, dun, dun, dun, which, by the way, seems like cruelty for animals half the time.
Hem senin hem de benim için
♪ For you ♪ ♪ And me ♪
- Hem senin... - Hem senin...
- ♪ For you ♪ - ♪ For you ♪
- Hem de benim için. - Hem de benim için.
- ♪ And me ♪ - ♪ And me ♪
- Hem de çok.
- Really love to.
Hem de sıradan bir meta değil.
And not just any meta.
- Hem de çok ciddi.
Totally serious.
Hem de sonsuza kadar.
And I mean change us forever.
Her hızcı olabilirmiş, hem de çok şeye gerek yokmuş.
Any speedster, and it wouldn't take much.
Cecile'in CCPD'de Barry'ye ihtiyacı varmış, hem de hemen.
Okay, Cecile needs Barry at CCPD, like, right now.
Sadece ona değil hem de.
For more than just him.
- Hem de hepimize, Hartley'e bile.
- All of us, even Hartley. - Who's... who's Hartley?
Hem de çok iyi bir süper kahraman.
- A real good one. - Huh.
Hem de iyiymişim, değil mi?
And a good one, right?
Hem de bu binada bulunuyor.
And it's right there in that building.
Hem de bu gece.
Tonight.
- Hem de şimdi.
- Now. Joe.
Hem de çok.
A lot.
Tanrım, öyle bir nefret ediyorum ki hem de.
God, I hate him.
Öpücükle verdim hem de bebeğim. Şimdi, bunları ne yapacağız?
Sealed with a kiss, baby.
hemen 2202
hemingway 27
hemen geliyorum 1105
hemşire 525
hemen getiriyorum 62
hemen gel 42
hemen mi 140
hemen döneriz 46
hemen burada 39
hemen efendim 107
hemingway 27
hemen geliyorum 1105
hemşire 525
hemen getiriyorum 62
hemen gel 42
hemen mi 140
hemen döneriz 46
hemen burada 39
hemen efendim 107
hemen yap 44
hemen buraya gel 121
hemen geliyor 182
hemen git 78
hemen hemen 171
hemen geliyoruz 109
hemen dönerim 1049
hemen gelirim 72
hemen gidiyorum 89
hemen geleceğim 88
hemen buraya gel 121
hemen geliyor 182
hemen git 78
hemen hemen 171
hemen geliyoruz 109
hemen dönerim 1049
hemen gelirim 72
hemen gidiyorum 89
hemen geleceğim 88