Kolay değil traduction Anglais
7,251 traduction parallèle
Pekala, ama evlilik de öyle kolay değil.
Yeah, well, marriage isn't exactly an easy thing.
Ve bu kolay değil, anne.
And that's not easy, Mom.
İşler hiç de kolay değil.
Things aren't so easy to come by.
Şey, Gareth... bunu söylemesi kolay değil ama artık burada öğretmen değilsin.
Now, Gareth... hmm, there's no easy way to put this, but you're not a teacher here any more.
Bizi öldürmek o kadar kolay değil.
It's not so simple to kill us.
Son on yılın üstünden geçmek kolay değil.
It wasn't easy going over the past 10 years.
Biliyorum ve bu benim için kolay değil.
I know, and it's not easy for me.
Buna kasıtsız demek kolay değil. Daha fazla delilik lazım.
That looks like a lot of intent, so I'm gonna need a lot of nutty to go with it.
Majestelerinin düşman listesini takip etmek kolay değil.
It's so hard to keep track of her majesty's nemeses.
O kadar da kolay değil bu işler, kaltak.
It's not going to be that easy, bitch.
Farkındayım, alışması kolay değil.
I know, this takes some getting used to.
Buna alışmak kolay değil biliyorum.
I know this is a big adjustment.
Son derece rahat yaşarken, kendinizi buna vermek kolay değil.
You know, put your body through that when you're already comfortable in life.
Açıkçası kutsal yazıları istediğimiz gibi çözmesi kolay değil.
Clearly the scriptures are not as easy to unpack as I would like.
Cinayetler bakmayı düşünmek kadar kolay değil.
Murder is never an easy thing to look at.
- Bence de. - 12 yaşındakilerin ilgisini Shakespeare'e kaydırmak pek de kolay değil.
- I'll say. - It's not exactly easy to get 12-year-olds hyped about Shakespeare, so I modernize the language at first.
Küçük bir çocuğu yetiştirmek hiç de kolay değil, değil mi?
It's not easy, is it, raising a little boy?
Kolay değil.
It's not easy.
O kadar kolay değil dedim.
I told him it wasn't so easy.
O kadar kolay değil.
It's not that simple.
Kolay değil, Aubrey ama kıymetli şeyler kolay değildir.
It's not easy, Aubrey, but... nothing of value is.
Bir prensesin resmini yalayan adamın durumunu açıklamak kolay değil.
Love Lindsay " " It's kind of hard to explain a guy licking a picture of a princess.
O kadar kolay değil yani.
Not the easiest.
Bu kolay değil.
It's not easy.
Bu o kadar da kolay değil.
It's not that easy.
O kadar kolay değil öyle.
It's not that simple.
Bunu itiraf etmek kolay değil ama gerçek bu.
And that's not easy for me to admit, but that... That's the truth.
12 yıl bunu sürdürmek kolay değil.
That's not easy to do for 12 years.
Kolay değil.
Not easy.
Biliyorum bunların hiçbiri sizin için kolay değil.
I know none of this is easy on you.
Bu kolay değil ama...
It's not easy, but...
O kadar da kolay değil.
It won't be that easy.
Senin için kolay değil.
This can't be easy for you.
Bugünlerde New York'ta izini kaybettirmek öyle kolay değil.
We've got this covered. People don't just disappear in New York these days.
Şu çekmecenin açılması ise hiç kolay değil.
That drawer, however, is the very opposite of convenient.
Burnumu sokmak gibi olmasın da duş teknesinde seni öyle görünce bir şeylerin ters gittiğini anladım. Eskiden yaptığımız gibi, başka birine anlatmak kolay değil tabi.
I don't mean to pry, I just... seeing you sitting in that shower stall, knowing that you're upset... it's hard, you know, not being able to talk to each other, like we used to.
Fakat görülmeyen bir şeyi yakalamak kolay değil.
But catching what you can't see is not easy.
Bunu atlatması kolay değil.
Instead you got him stitches! Uh, actually, it's a liquid band.
Araştırıyorum ama uzun süre geçtiği için o kadar da kolay değil.
I am looking into it, but it's been so long it's not as easy.
Bu pek öyle kolay bir şey değil, Jane.
This is not exactly an easy thing, Jane.
Ama hiçbir şey kolay veya mükemmel değil.
But nothing is and nothing's perfect.
Bu cüsse için kolay lokma değil.
Not an easy feat, given his size.
Hiç kolay olmadı, değil mi?
Nothing's ever simple, is it?
Atlatılması kolay bir şey değil.
Not an easy thing to go through.
- Sana göre çok kolay, değil mi?
- Oh, it's just nothing to you, isn't it?
Ve bana verdiğiniz parametrelerle, bu kolay bir görev değil efendim.
And with the parameters you have given me for the job, this is not an easy task, sir.
Archie'yi doğru besliyorum,... Saatine 11 dolar veren bir pedikürcüde çalışana göre, bunu yapması kolay bir şey değil.
I feed Archie right, which isn't easy to do on 11 bucks an hour at a nail salon.
Her hafta başka bir stüdyoya gidip yeni bir şarkı kaydetmek kolay iş değil.
It's a challenge to go into a different studio every week and bang out a song.
Çok da kolay bir şey değil.
It's not an easy thing to do.
Bunu söylemek senin için kolay, çünkü vücudun hiç güzel değil.
That's easy for you to say because you don't have a nice body!
Fotokopi çekmek kolay iş değil tabii.
It's not easy to make copying paper look sexy.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56