English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ K ] / Kırk iki

Kırk iki traduction Anglais

228 traduction parallèle
- Kırk iki.
- Forty-two.
Kırk iki, altmış ne?
Forty-two sixty what?
- Kırk iki, altmış-on.
- Forty-two sixty-ten.
24 Nisanda kırk iki oldu.
Forty-two the 24th of last April.
Yanılmıyorsam, kırk iki ya da kırk üç.
Forty-two or 43, I believe.
Kırk iki, kırk üç.
Forty-two, forty-three.
Altı kere yedi, kırk iki.
Six times seven, forty-two.
Kırk iki 15 daha 57 eder.
Forty-two plus 15 makes 57.
Kırk iki araba bu sayı çok şey ifade etmeli.
Forty-two cars these figures speak for themselves.
Kırk iki.
Forty-two.
Kırk iki yıl önce.
Forty-two years ago.
Maden ocaklarında kırk iki yıl, havada yankısı bile kalmadı.
Forty-two years in the pits, not even an echo left hanging in the air.
- Kırk iki. 42 yaşındayım.
- Forty-two. I'm 42.
Kırk iki!
Forty two!
Kırk iki kere beş, neredeyse bir kitap, doğru mu?
Forty two times five, almost a book, right?
Oh, kırk iki.
Oh, forty two.
Kırk iki yıldır ordudayım ve bu sözü hiç duymadım.
42 years I've been in the regular army And I've never heard that phrase.
Amerikalılar geldiğinde, kırk iki kiloya düşmüştüm.
( translator ) When the Americans entered, I weighed 42 kilos.
oniki. Kırk iki.
Twelve forty two.
Üç yüz ve kırk iki.
Three hundred and forty-two.
Kırk iki milyon.
Forty-two million.
Kırk iki milyon dolar vergisiz kazanç.
Forty-two million dollars, tax free.
Tekerlekler tarafından bırakılan kırk iki izi çok iyi bilirim.
I'm familiar with forty-two different impressions left by tires.
... otuz üç, otuz dört otuz beş, otuz altı otuz yedi, otuz sekiz otuz dokuz, kırk kırk bir, kırk iki kırk üç...
Thirty three, thirty four, thirty five, thirty six, thirty seven, thirty eight, thirty nine, forty, forty one, forty two, forty three- -
Ben kırk iki giyerim.
I wear a forty-two.
Kırk iki tutuklama. Evet efendim.
Forty-two arrests, sir.
Kırk iki.
Thirty-eight.
Kırk iki!
- Forty-two!
Kırk iki yıldır buradayız, mahallemiz o kadar da kötü değil.
Forty-two years here, the neighborhood is not so bad.
Kırk iki.
Forty-two regular.
Beş kızdan iki kız çıkarsa... gürültü yüzde kırk azalır.
Two daughters out of five, that represents - forty percent of the noise.
Bir, iki, üç, dört, beş yirmi, kırk, altmış, seksen.
One, two, three, four, five twenty, forty, sixty, eighty.
Bir, iki, üç, yirmi, kırk, altmış.
One, two, three, twenty, forty, sixty.
Horace'a gerçekte hak ettiği yüzde otuz üç payın yerine yüzde kırk vereceğim. Tabii iki hafta içinde parası hazır halde eve dönmesi şartıyla.
I'll give Horace 40 percent... instead of the thirty-three and a third he really should get... provided he's home and his money is up within two weeks.
İki yüz elli kişi, on iki saat kırk üç dakika...
Two hundred and fifty people, twelve hours, forty-three minutes...
Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Bus Stop-F'tang-F'tang - Olé-Biscuit Barrel... Salak. ... on iki bin dört yüz kırk bir.
- Olé - Biscuitbarrel... ( Silly ) 12 441.
İki yüz kırk altı, Kalkstadt.
Two hundred and forty-six knots.
Kırk üç tümeni ve iki bin tankı saf dışı kalmıştı.
43 divisions had been smashed, and 2,000 tanks.
Alex Haley'nin, ırkının yedi kuşağı üzerinde yaptığı on iki yıllık bir araştırma sonucu ortaya çıkardığı gerçek bir hikaye.
Roots. rhe tr _ e story Alex Haley uncovered......ín hís 12-year search across seven generatíons of hís ancestry.
Şimdiye kadar kırk iki kuyu açtım.
I've drilled forty-two wells already.
Kırk iki yıllık.
42 years old.
İki cinayet, bir sülfirik asit püskürtme vakası, bir intihar ve çok sayıda hırsızlık olayı ; bu kırk greyn ağırlığındaki kristalize kömürün hatırı için yaşananlar.
There have been two murders, a vitriol-throwing, a suicide, and several robberies brought about for the sake of this forty-grain weight of crystallized charcoal.
Düşün, iki yıl içinde kırk, on iki yıl içinde elli olacağım.
Just think, in two years I'll be forty, in twelve I'll be fifty.
Yüzde iki onlara, yüzde kırk sana.
2 % for them and 40 % for you.
Bir, iki, üç dört, beş, altı yedi, sekiz, dokuz on, on bir, kırk üç kırk dört kırk beş...
One, two, three four, five, six seven, eight, nine ten, eleven, forty-three forty-four forty-five...
Bir, iki, üç, dört beş, altı, yedi, sekiz, dokuz... -... on, on bir, kırk üç... - Baştan say, amca.
One, two, three, four five, six, seven, eight, nine ten, eleven, forty-three...
Dört yüz kırk dokuz dolar ve yetmiiş bir, iki, üç sent.
Four hundred and forty-nine dollars and seventy-one, two, three cents.
Seyahat süremizin yüz yirmi iki dakika kırk yedi saniye olduğunu göz önünde bulundurursak ve bir de rüzgarın saatte on dört nokta yedi mil şiddetinde estiğini diğer etkenleri ele alıp, sabit verileri bileşkelerine ayırırsak, ki bu iki derece çarpı iki kilometre demek yani iki artı iki eşittir...
Well, given our travel time of 122 minutes and 47 seconds, and a headwind of 14.7 knots, if we take the crossvariables, factor out the constants, that's two degrees times by two kilometres. That'd be two plus two. That would be...
İki yüz kırk dönüm ha?
Eighty acres?
Sadece iki dakika kırk sekiz saniyen kaldı.
Only 2 minutes and 48 seconds to go.
Dört kırk-iki.
- Four fifty-two.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]