Kıs traduction Anglais
647,291 traduction parallèle
Bacaklarını kıstıramaz mısın?
Okay, can't you just cross your legs?
Bu hikayenin yalnızca ilk kısmı.
That's only the first part of the story.
Ama hikayenin ikinci kısmı ise önemli kısım ise, bugün ben bir kahraman oldum.
But the second part of the story... Like, the important part...
Gezegeni yeniden hayvanlara... vermek isteyen Shepherdlar adında... gizli bir grup, tüm insanlığı kısırlaştıran bir gaz yaydı.
In an attempt to return the planet to the animals, a secretive group called the Shepherds released a gas that sterilized all of humanity.
Birçok cephede savaşıyoruz... kısırlığa bir çözüm ararken... melezleri ve insan ırkının... sonunu getirmeye çalışan bir teröristi durdurmaya çalışıyoruz.
We battle on many fronts, searching for a cure to sterility while racing to stop the hybrids and a brutal terrorist who is using them to end the human race.
Isaac ve diğer çocuklar... TX kısırlığını çözmemizde önemli rol oynadı.
Isaac and the other children have been integral to our efforts to solve the TX-sterility.
Kızımla dans etmemin önüne kimse geçemez.
There's no way they're stopping'me from dancing with my daughter.
Bir kızın iki annesi iki babası var, bence abartmış.
And there's that one girl who's got two of each, which just seems like overkill.
Emma, bu artık problem olmayacak.
Hey, Emma, so it's not gonna be a problem anymore.
Bu babanın kalbini hiç kırmadı.
That doesn't break Daddy's heart into a million pieces at all.
Anlaştık. - Ne oldu?
What's wrong?
Küçük kız, birbirimize sahip olduğumuzu bilmek güzel bir şey.
Well, little girl, it's good to know that we have each other.
Demek istediğim, canın sıkılıyor, ama, birbirimizi izole etmeyelim, anlıyor musun?
I mean, like, I get that you're mad, but, like, let's not isolate each other, you know?
Şuna karar verdim, Nan'in en sevdiği yuvaya özen göstermeye, Yani, en rahat kıyafetler, İkimiz için harika bir andı.
One year, I decided to make this, like, elaborate nest out of all of Nan's favorite, most comfortable clothes, which was, like, a really great moment for both of us.
Bu yavrunun tartışmaya açık olduğunu biliyorum,... ama şunun yüzündeki ifadeye bir bak!
I know it's a controversial puppy and everything, but look at his face!
Galiba bana hala oldukça kızgın ha?
I guess he's still pretty mad at me, huh?
Bence... Artık Dan ile yetişkinlerin yapacağı konuşmayı yapmaktan kaçmanın bir sonu gelmiştir.
I think... maybe it's time for you to stop running away from that grown-up conversation with Dan.
Yumruğunuzu sıkın, lütfen.
Clench your fist, please.
Haydi gidelim artık.
Let's go, then.
Mankafa, ölüm cezalısı kırmızı takar.
You blockhead, death row is red.
Artık durun.
Let's stop this.
Kızın evleniyor diye duydum?
I heard your daughter's getting married?
Onun bir sıkıntısı var...
He has a situation...
Sen yokken burada sıkıldık.
We were fucking bored without you.
Gündoğumunu, kıçından sızan kanlarla izleyeceksin.
You'll watch the sunrise with blood seeping out your asshole.
Adamlarına başkalarına zorbalık yapmalarını emrediyorsun, bunu ancak bir zorba yapar.
Ordering your men to bully others, that's what a bully does.
Eğer kazanırsam, her hücre için kızarmış tavuk ve beni 8. koğuşa alacaksınız!
If I win, fried chicken for every cell, and put me in house 8!
- Birazmış, kıçımın kenarı.
- A bit, my ass.
Sıçtık.
We're fucked.
Bok herif, lk-ho'nun masasından da kırıntılar istiyorum!
Asshole, I want some crumbs off lk-ho's table, too!
Ona sık sık polisten birilerine ihtiyacımız olduğunu söyledim.
Dr. Kim I've told him often we need someone from the police.
Tanık yok, kanıt yok.
There's no witness, no evidence.
Sanırım sana çok sık ve çok fazla borçlanıyorum.
I owe you too much too often, I guess?
Sen de ağzını sıkı tut.
You keep your mouth zipped, too.
Sıkıldım ve biraz temiz hava almak istedim.
I was bored and wanted some fresh air.
Yeşil ışık yandı.
The light's green.
Aramızda bir fare var bu açık.
It's obvious there's a rat among us.
Kahrolası bir gazeteci beni çok sıkıştırıyordu.
A fucking reporter was bugging me so much.
Tüm çıkışları engelleyin ve kaçış yollarını kesin!
Blockade all exits and cut off escape routes!
Daha sıkı arayın göt herifler!
Search harder you assholes!
Bizi daha çok sıkıntıya sokan şey ise...
What troubles us more is...
Schultz eli sıkı, aptalın tekidir.
Schultz is a parsimonious fool.
Bay Beasley'e dizginleri çok sıkı yaptıklarını söyledim ama o bana münasebetsizlik ettiğimi söyledi.
I told Mr. Beasley he was being too rough with the reins, but he said I was being impertinent.
Phineas geri döndüğünde kızacaktır.
When Phineas gets back, he's gonna pitch a fit.
Beni burada böylece bırakmaktansa kafama sık daha iyi.
You leave me here like this, you may as well put one of those bullets in my head.
Kır Çiçeği nerede?
Where's Prairie Flower?
Kır Çiçeği'nin babasından iki at ödünç almak zorunda kalacak. Mesele at değil.
He'll have to borrow the horses from Prairie Flower's father.
Başka kızlar da var.
It's not about the horses.
Sıkı tut.
Hold it together.
Bana kızgın mısın?
You're mad at me?
Bilmem, belki de köşeye sıkıştıklarını anlamışlardır.
I don't know what to tell you. Maybe he felt cornered.
kısa 87
kişi 33
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kıskançlık 60
kişilik 16
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kısacası 154
kişi 33
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kıskançlık 60
kişilik 16
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kısacası 154
kısa boylu 32
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kışt 36
kişisel olarak 44
kısaca 78
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kışt 36
kişisel olarak 44
kısaca 78