Onun değil traduction Anglais
11,469 traduction parallèle
Gözleri onun değil.
The, uh, the eyes aren't him.
Bu senin olmalı Ari, onun değil. Biliyorsun.
You know, this should be yours, not his, Ari.
Eğer onun değil de benim olduğuma inanıyorsanız neden fünyeyi bırakmıyorum?
If you really believe it's me and not him, then why don't I just let go of this trigger?
Bu pasaport onun değil.
This isn't his passport.
Bu onun gücü değil hayati zayıflığı.
Far from being her strength, it is her fatal weakness.
Onun babası olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?
You don't think that he's the father, do you?
- Onun adı yeni umut nihai umut değil. Biliyorsun bunu.
Her name is New Hope, not Final Hope.
Diğer taraftan..... tam olarak onun gibi değil.
Other than that... there was very little not to like.
Bu onun suçu değil.
It's not his fault.
Fakat onun çekiciliğinden değil.
But it's not without its charms.
Fakat onun vücudu için şeker yeterli değil.
But based on his symptoms, sugar is not enough.
Canavar adası kadar ilginç bir yer değil... -... fakat daha güvenli bir yer. - Onun oldukça iyi olduğunu duydum.
Not as picturesque as Monster Island but a little more secure.
Onun için çalışmıyorsun, değil mi?
You could be back in prison for good. You have to tell Kerry or the police.
Bunca yıldan sonra hala onun tadı dudaklarında duruyor, değil mi?
Oh. You still have his taste in your mouth after all these years, don't you?
- Sadece onun için değil.
- Not just for her.
Dino-Anne onun çocukları olduğumuzu sanıyor, hemen ayrılmak kabalık olur, değil mi?
I mean, Dino-Mom thinks we're her kids, and it'd be rude to just leave, right?
! Onun suçu değil.
These cubbies were donated by a former parent who fancied himself a carpenter.
Hm, onun adı, şey... Arapça değil mi?
Um, his name, he's... he's Arabic, no?
Onun yerine geçerim, sıkıntı değil.
I don't mind being her substitute.
Hayır, onun için durmayacağız değil mi?
No, no. You're not stopping for her, are you?
Bunca zamanı onun filmlerini toplayıp ona geri vermek için harcadığımızı düşünmüyorsun değil mi?
You don't think we'd waste all this time collecting his films to give them back to him, do you?
Bu şekilde paraları boşa harcamaya devam mı edelim? Bu onun problemi bizim değil.
Do we keep donating each just as he is in a problem.
- Bu onun, benim değil.
This is hers, not mine.
İlgilendiğim onun kanı değil.
Not his blood I'm interested in.
- Bu onun ak balinasıydı değil mi?
- Well, this was her white whale, wasn't it?
- Onun için sorun değil.
Get lost.
Bu konu hakkında daha fazla konuşmasak ancak onun bodrum katındaki odaya taşınmasını göz önüne aloyorum, değil mi?
I mean, I... We haven't even talked about this, but I'm assuming that he's... he's gonna just move down to that room in the basement, right?
Onun için değil kaçırdığım fırsat için üzgünüm
I mourn not for him, but for the missed opportunity.
- Onun bir foton güç kaynağı yok. - Hiç iyi değil!
- There's no photon power.
Prizma'nın gücünü arttırmak için değil, onun üzerinde kontrol kurmak için.
Not to amplify the Prism, to increase your control over it.
- Bugün onun için zordu, değil mi? - Evet.
It was tough for him today, huh?
- Onun yapacağı şey değil.
It is not like him.
Onun bir ölüm teşhisi var, değil mi?
He got diagnosed with a death sentence, all right?
Ama aynısı onun için geçerli değil.
But I can't say the same is true for him.
Onun gençliğine ve güzelliğine kapılan adamların paylaştıkları tek ortak nokta sadece olgun olmaları değil aynı zamanda güç sahibi olmalarıydı.
No doubt drawn to her youth and beauty, the men shared not just the fact that they were older, but they were powerful.
- Onun gibi bir çocuk için alışılmadık bir şey değil.
Oh, well, that's not unusual for a kid like him.
Onun için değil senin için savaşıyorum!
I'm not fighting for him! I'm fighting for you!
Bu onun seçimiydi ve üzgünüm ama kurban kelimesini kullandığınızda aklıma Mariana geliyor, müvekkiliniz değil.
That was a choice, and I'm sorry, but when you use the word "victim," I think of Mariana. Not your client.
Onun için değil. Onun için değil. Sana bunu göstermek istemiştim.
No, no, no, I just wanted to show you this.
Hayır, hayır, onun için değil.
No, no, nothing like that.
- Onun gibileri değil.
Not people like that.
Bu hiç onun tarzı değil.
That's not like her.
Çünkü çok çocukça davranır üstelik onun sahibi falan değil. - Yalnızca kardeşi.
Because he's like a four-year-old, and on top of that, he doesn't own her.
- Ama burada mesela onun kız kardeşiyle olan ilişkisi değil.
- She's his sister. - But this isn't about his relationship with his sister.
Hayır, Lordum bu onun mezarı değil.
No, Lord, this is not his grave.
Senin Jay'e öğretmen gerekiyor, onun sana değil.
I've calculated how fast you can run, and you should be teaching Jay, not the other way around.
Onun için değil. Onun için değil.
No, no, no, no.
Evet, burada değil. onun hakkında artık hiçbir kayıt yok.
Yeah, she's not here, there's no record of her anymore,
Sanıyorum ki onun eroin bağımlılığı kamuya duyurulmuş değil.
Well, I-it occurs to me that his heroin addiction may not have been a matter of public record.
Onun için kavga etmiyorduk değil mi?
We... We weren't about to fight over him, were we?
Onun zihni benimkisi gibi allak bullak değil.
His mind isn't tangled and confused like mine.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66