Oradan değil traduction Anglais
429 traduction parallèle
Buraya, oradan değil!
Here, not that way!
Oradan değil!
Not that way!
- Oradan değil.
Not that way.
- Oradan değil, buradan.
- This way, not that way.
Yok, oradan değil. Sağınızdan.
No, no, to your right.
Oradan değil, öbür kapıdan.
Not that way, the other door. - Report.
Oradan değil.
Don't come through there.
Oradan değil, diğer yoldan.
Oh, no, not that way. The other way.
- Ama bunun dışında hoşlandın oradan değil mi?
- Did you like it there otherwise?
Oradan değil! Şuradan!
That way!
Oradan değil. O taraf yıllardır kapalı.
Not that way, that wing's been closed off for years
Oradan değil. Buraya!
Not there.
Oradan değil.
Not that way.
Beyefendi, çıkış oradan değil.
This is not the exit. It's over there.
Oradan değil.
'Not that way.
Oradan değil, oradan değil.
Now come here.
- Affedersiniz, oradan değil.
- Excuse me, not that way.
Hey bayan, oradan değil.
Hey, lady, not through there. The other way.
Salak oradan değil, mikrofona.
You idiot, not out there, on the microphone.
Oradan değil, bu taraftan!
Not through there, through there.
- Hayır, oradan değil.
No! Not that way.
Denizci hemen in oradan, güvenli değil.
Sailor, you get down out of that contraption. It ain't safe.
Oradan atlamayacağız, değil mi?
We don't jump from there, do we?
Sanırım oradan Catalina görünüyor ama bugün değil.
I guess that's the one you can see Catalina from. Only this isn't the day.
Yine de oradan indik, değil mi Charlie?
We came down it, though, didn't we, Charlie?
Hala oradan geçmeye çalışıyorlar, değil mi?
They don't still try to come through, do they?
Sonuçta oradan çıkacak, değil mi?
It'll get her out of there, won't it?
İstiridyeler oradan geliyor, değil mi?
That's where the oysters come from, isn't it?
Halkın oradan çok uzakta değil, ve onlarla duvar arasında, sadece senin yeteneğin duruyor.
Your people are not far from there. And only your talent stands between them and the wall.
Hiç de değil! Sissi çok işiniz olduğunu, oradan ayrılamayacağınızı söyledi.
No, Sissy said that you were too busy.
Oradan görebileceğiniz bir şey değil.
YOU'RE NOT GONNA BE ABLE TO SEE ANYTHING
Eczane. Sargı bezini hep oradan alırdın, değil mi?
Hongou 3rd street, you always bought medicine there, didn't you?
Pekâlâ cesaretin varsa kalk oradan ve bunu bana da göster, sadece kadınlara değil!
Well, if you've got any guts, my young cock, get up and show'em, and not just to the ladies.
Eğer bir kömür madenine girerse yüzüne biraz kömür bulaşarak oradan çıkar, değil mi?
You know, if he went down into a coal mine on a disaster story... he'd come up with a little coal dirt on his face, wouldn't he?
Oradan değil.
You can't go there.
İlahi değil, insani kanunlar. Bunları çiğnersen... ki sen bunu yapacak adamsın... o zaman rüzgar bizi oradan oraya savururken ayakta durabileceğini mi sanıyorsun?
Man's laws, not God's, and if you cut them down... and you're just the man to do it... do you really think you could stand upright in the wind that would blow then?
Seni bir kez bizim sürünün arasında görmüştüm. Hemen oradan tüydün, kardeşim, değil mi?
But you've found yourself a nice sheepfold!
Oradan da değil.
'Nor that.
Oradan değil. Buradan!
No, not that way.
Oradan bir tavşan çekip çıkarmayacaksın, değil mi?
Shh. You're not going to pull a rabbit out of there, are you?
Hadi oradan Andrew, Tanrı aşkına. - Artık komik falan değil. - Komik değil mi?
Knock it off, Andrew, for God's sake.
Ama aşağıda nehir pek derin değil, arabayı oradan geçirebiliriz.
But there's a shallow down river to take the wagon across.
Oradan hemen çıkmak istiyorsun değil mi?
You're in a hurry to get out there, aren't you?
Kuş oradan çıkamaz, değil mi?
That bird can't get out, can it?
Treni gerçekten durdurup, onu oradan çıkarmamız mümkün değil mi?
Can't we simply stop the train and remove the patient?
Başka bir çıkış kapısı yok ve bir şekilde oradan çıkacaksın, değil mi?
You haven't got a back door, or some way... you're gonna get out, are you?
Oradan kurtulduk değil mi?
We got out of that, all right.
Ritz oteli değil, ama en azından, oradan daha iyi, değil mi?
It ain't the Ritz, but at least you get a little womb service here, huh?
Önemli değil, oradan buradan.
Nothing much, this and that.
Oradan çıkıp bunun olduğunu unutman için hala geç değil.
It's still not too late to come out of there and forget it ever happened.
Beni oradan çıkarmaya hiç niyetin yoktu, değil mi?
You never intended to get me out, did you?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56