Silahı vardı traduction Anglais
1,196 traduction parallèle
- Silahı vardı.
- Look, he had a gun.
- Elbette silahı vardı.
- Of course.
Pantolonuna takılı, siyah kabzalı gümüş bir silahı vardı.
He had a silver gun with a black grip tucked in the back of his pants.
Bir Hindu.Onun, bir silahı vardı.
He had a gun. You know him.
Silahı vardı.
Officer, he had a gun.
Silahı vardıysa hiç şansın olmazdı.
If he had a gun, you didn't have a chance.
- Silahı vardıysa, bıçak neden?
If he had a gun, why the knife?
- Sadece polislerin silahı vardır.
Only cops can have guns.
Kırmızı başın silahı vardı.
The redhead's got a gun.
Silahı vardı.
He had a gun. Let's just call the cops.
Fırsatı, sebebi, silahı vardı ama bilemiyorum.
Opportunity, motive, access to a weapon, but I don't know. What?
Adam Beyaz Saray bahçesine girdi. Silahı vardı.
The man jumped the White House fence.
Onun bir silahı vardı, peki niye onun yerine bıçağını kullandı?
He had a gun. Why not use that rather than the knife?
Darius'un silahı vardı.
He had a gun.
KOlunu dışarı çıkarıyordu ve elinde sadece dışarı sarkıttığı silahı vardı, Onu kolundan vurabilirlerdi.
Others said that the chief of police was in charge of the situation from afar.
Olan biteni bilmediğimi ve Dan'in beni tehdit... ettiğini anlat. Silahı vardı.
Tell them that I didn't know anything about what was goin'on and that Dan threatened me, he had a gun.
- Warren. Silahı vardı.
- Warren, he had a gun.
- Warren yaptı. Silahı vardı.
- Warren, he had a gun.
Catherine'in silahı vardı.
You know, Catherine had a gun. She could've used it.
- Onun bir silahı vardı.
- He owned a gun.
Bir karton çalıntı sigarası ve bana doğrultulmuş bir silahı vardı.
He had a carton of stolen cancer sticks on him and a gun pointed right at me.
Birinin silahı vardı.
One of them had a gun.
Eminim silahın bile vardır.
I reckon you got your own gun and all.
Çoğu silahın siyah veya gümüş kabzası vardır.
Most guns have a black or silver handle.
Bence yanında zaten bir silah vardı, ama cinayet yerindeki vitrinde duran hançeri gördüğünde, kuşku ağının daha da genişleyeceğini düşündü.
I believe he had a weapon with him already when it occurred to him that the dagger, which was actually on display at the scene of the crime, would cast the net of suspicion even wider.
"harika Şemsiye" nin 82 fonksiyonu vardır lav silahı onlardan biri
The Great Umbrella has 82 uses The gun is only one of them
Hani varya, her işte bi hayır vardır bilirsin. birisinin bir ayda bir silah'tan fazlasını almasını engellemek için.
You know, there's a proposal, different proposals to prohibit someone from purchasing more than one gun a month.
Silahın mı vardı?
- You own a gun?
Dolu bir silahın cebinde ne işi vardı kahrolası?
What are you doing with a loaded gun in your pants? Damn it! Goddamn it!
Adalet Bakanlığı ve FBl'ın sağduyu yerine silah kullanma... eğilimi sorgulanıyor. Bu kez belalı müdahale timinin başında FBI Özel Ajanı... Clarice Starling vardı.
This time it was FBI Special Agent Clarice Starling... heading up the calamitous strike force.
Bunun için silah arkadaşlarına ihtiyacımız vardı.
But such a mammoth plot requires brothers-in-arms.
Sanırım elinde silah olarak bir tava vardı.
I believe she had a skillet in her hand.
Her silahın bir ruhu vardır
All weapons have their own spirit.
Patron Anjo, hani silahını kaybeden polis vardı ya, bu işte.
Boss Anjo, he's the cop who lost his gun.
Silah testlerinde kullanılacak bir modülün içinde ne işiniz vardı?
What were you doing in a pod meant for weapons testing?
- Silahın vardı.
- You had a gun.
Vardığında silahını doldur.
Don't lock and load till you get there.
Bugün ayine gittim, tamam mı? Silahım vardı.
Went to mass this morning, right?
Yatan ölü bir adamla, elinde dumanı tüten bir silah vardı.
.. with our guy laying dead there with a smoking gun in his hand.
- Çünkü elinde bir silah vardır.
- Because a gun in your hand is a Ph.D.
Senin elinde silah vardı.
You were holding the gun
Bravo. - Herhalde evde silah vardır.
I assume you have guns in the house here?
Yoğun silah atışı vardı.
There was massive gunfire.
Her tarafta yaralı insanlar vardı. Yaşlı Bismarck'ın, burada sarfedilen cümleler gibi, korku, beraberinde, kan ve silahı getirmektedir.
There were wounded men everywhere and just like the old Bismarck saying states here, fear runs blood and iron, literally.
Silahın vardı.
You had a gun.
Elinde bir rehine ve 3 mermisi olan bir silah vardı, ve Marcelo yüzüne doğrulttuğu bir silahla ona saldırıyordu.
He was going to give himself in. There were lots of cameras. He'd come out alive.
Her yerde yönelik silah vardır.
There are guns aimed at you everywhere.
Her yerde de yönelik silah vardır!
There are guns aimed at you everywhere!
Silahı mı vardı?
- Wait a minute. He owned a gun?
- Babanın elinde silah vardı.
- Your father had a gun.
Adamın silahı vardı ve...
He had a gun and....
vardı 193
vardır 53
vardık 38
silah 252
silahlı 32
silahlar 165
silahı 22
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
vardır 53
vardık 38
silah 252
silahlı 32
silahlar 165
silahı 22
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
silahsız 29
silahın 28
silahlılar 19
silahım yok 37
silahı al 54
silah sesleri 29
silahlı soygun 46
silahsızım 41
silahı var 147
silahım var 52
silahın 28
silahlılar 19
silahım yok 37
silahı al 54
silah sesleri 29
silahlı soygun 46
silahsızım 41
silahı var 147
silahım var 52