English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ S ] / Silahı at

Silahı at traduction Anglais

5,994 traduction parallèle
Silahı at.
Throw the gun. Get on your knees.
Silahı at.
Toss the gun.
Silahı at, Russell.
Lose the gun, Russell. Lose it.
Her an bu silahı ateşleyebilir.
PRIMED TO DETONATE AT ANY MOMENT,
Silahı at Jason.
Drop the weapon. Drop the weapon, jason.
Finoya bakar bakmaz, silahına davranmış.
One look at the poodle, pulls out his gun.
Bir bıçağın ucunda ya da bir silahın namlusunda.
It's at the edge of a blade or the barrel of a gun.
Şirketinizin, potansiyel kitle imha silahı kaybolacak... ve en asgari şekilde... örtbas edeceksiniz.
Your company lost a potential weapon of mass destruction, and then you covered it up, at the very least.
At lan şu silahı.
Drop the fucking gun.
Silah zoruyla götürdüm.
I took him at gunpoint.
- At o silahı.
Drop that gun.
Kocası Carl Egan eyaletler arası silah ticaretinden... -... Corcoran'da 5 yıl yatmış.
Her husband, Carl Egan, did a five-year stretch at Corcoran for running guns across state lines.
Çocuğa doğrultulmuş 5 silah var.
We got five guns pointed at a kid out here.
Country şarkısı, kaçık, olgun bir kadının kamyonumu silah zoruyla kaçırması hakkında olmadığı müddetçe seni götürürüm.
Well, as long as that country song isn't about a crazy cougar hijacking a truck at gunpoint, I'll give you that ride.
Ne yapmamı istiyordun, kafana silah mı dayasaydım?
What do you want me to do, point a gun at your head?
Bir park alanında liseli bir çocuğu öldürdü, çocuğun silah çektiğini söyledi, ama olay yerinde hiçbir silah bulunamadı.
He killed a teenager in a high-school parking lot, said the kid pulled a gun, but no weapon was recovered at the scene.
Sırtına doğru bir silah doğrultuyorum.
There's a gun aimed at your back.
Yoksa o adam da mı senin kankan? Ben Waller'ın sevmediği insanlara doğrulttuğu bir silahı mıyım yani şimdi?
Oh, so I'm just a gun that she can point at things she doesn't like?
Ne cüretle silahını bana doğrultursun?
How dare you to point your sword at me?
Evet, stres atıyorum Donna ve daha bitirmedim eline bir silah almayacaksan bir iyilik yap da beni yalnız bırak.
Well, I am blowing off steam, Donna, and I'm not finished, so unless you can handle a pistol, do me a favor please and just leave me alone.
Beyaz Saray'da kimyasal bir silahı patlatmak gibi.
Like setting off a chemical weapon at the White House.
Evet, kulaklarım hala çınlıyor ama en azından kafasına silah dayanan olmadım.
Yeah, my ears are still ringing but at least I wasn't the one who had a gun pointed at his head.
O silahı bana sallayacaksan salla, sorun değil.
Hey. You want to wave that gun at me, fine,
Yüzünde maskeyle bankaya giren kadın üç banka çalışanını silah zoruyla rehin aldı.
She entered the bank with a mask and held three bank employees at gunpoint.
Ellerini başının üstüne birleştir, at silahını!
Hands on your head and drop your weapons!
At silahı!
Empty your hands!
Silahının başına dön!
Back at your guns!
Silahına dön!
At your guns!
Dünyalılar katliamın intikamını her an alabilirler ve geldiklerinde eli silah tutan her adama ihtiyacımız olacak.
The Grounder retaliation for the massacre could happen at any time, and when it does, we need every available man to defend this camp.
Binanın kapısını tam açmıştı ki, silah seslerini duydum.
and opened the front door, and at that second I heard the gunshots.
Ashland'daki market için, silah dönüşümü görevine atandınız.
You're on gun buy-back duty at the grocery store over on Ashland.
Silahın yanında atılmış bir plastik poşet dolusu eski püskü giysi vardı,
Well, there was a plastic bottle full of rags falling off it...
At silahını!
Drop the weapon!
Silahını yere at!
Drop that weapon on the ground!
10 kilo tonluk nükleer bir silahın hasar alanı ne kadar?
What's the blast radius of a nuclear weapon with a ten-kiloton yield detonated at ground level?
Dün gece Isaac bana silah doğrulttuğunda ve arkadaşlarıma ateş ettiği sırada, çok korkmuş olmam gerekirdi.
Last night, when Isaac had me at gunpoint, when he was shooting at my friends I should have been so scared.
Silahınızı atın ve benimle gel Henrietta.. ... yoksa onu öldürürüm.
throw down your weapons and walk to me, Henrietta, or I'll kill her.
Katil muhtemelen obsidiyan bıçakta kalıp başka silah aramayacağımızı sandı.
The killer probably thought we were going to stop at the obsidian knife, and not search for another weapon.
O zaman neden bana silah doğrultuyorsun?
Then why are you pointing a gun at me?
Ascension'a o silahı sokan her kimse herkesi tehlikeye attı.
Whoever brought a gun on ascension Put everyone else at risk.
At silahını!
Drop it!
Silahı Murphy'ye doğrultursa oluruz.
Only if he points that gun at Murphy.
Bu sefer en azından, cinayet silahını geride bırakma nezaketini göstermiş. Bakabilir miyim?
At least this time she was gracious enough to leave behind the murder weapon.
Silahı at.
( tires squealing ) Steve :
Caldwell'in dairesinde ve arabasında cinayet silahıyla ilgili bir iz bulunmadı.
No sign of the murder weapon at Caldwell's apartment or in his car.
Evet, ama o MCC de mahkum, federal silah suçlamasıyla.
Yeah, but he's locked up at MCC on a federal weapons charge.
Olay yerinde bulunan silahın izi sana kadar geliyor.
Weapon found at the crime scene traces back to you.
Olay yerindeki silahım.
My gun at the crime scene?
Yavaş ve dikkatlice, silahını at.
Nice and easy, drop the gun.
Dedektif Ryan ve Esposito jipi buldular ve şüphelinin evinde cinayet silahını ele geçirdiler.
Detectives Ryan and Esposito found the g-wagon and the murder weapons at our suspect's place.
Sabahın erken saatlerinde Stockton, California'daki kampanya gezisinde... tek bir el silah atışı, az daha hayatına son veriyordu.
An early morning campaign rally in Stockton, California, when a single gunshot almost ended his life...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]