English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yapabileceğim bir şey yok

Yapabileceğim bir şey yok traduction Anglais

1,360 traduction parallèle
"Senin peşindeler ; yapabileceğim bir şey yok."
They're after you ; nothing I can do.
Üzgünüm. Yapabileceğim bir şey yok.
I'm sorry, there's nothing I can do.
Gibbons, bu benim de canımı sıktı ama yapabileceğim bir şey yok.
Gibbons, I'm sick about this, but my hands are tied.
Yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do.
Yapabileceğim bir şey yok
Nothing I can do
Yapabileceğim bir şey yok ki.
There's nothing I can do, really.
Yapabileceğim bir şey yok.
I won't have anything to do with it.
Ama hayır demeye bu kadar meraklıysan yapabileceğim bir şey yok.
There's no sense in me arguing the point if you're so eager to refute it.
Ve bu konuda yapabileceğim bir şey yok.
- There's nothing I can do about it.
Joey, yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do.
Sanırım yapabileceğim bir şey yok.
But I don't suppose there's much I can do about it.
Restoranın sahibi suçlamada bulundu, yapabileceğim bir şey yok.
Four or five days? I have to start a logging job and I'm late as it is!
- Yapabileceğim bir şey yok.
- There's nothing I can do.
Her neyse şimdi yapabileceğim bir şey yok.
AND I'LL BE HOME TOMORROW, OKAY?
Bunun için yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do about that.
Biliyorsun ne yaptığın ya da kendini neyin içine attığın hakkında yapabileceğim bir şey yok.
You do know that there's nothing you could do or think that I have not done or thought of myself?
Yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing more I can do.
Nygean beyin yapısını buna neden olmuştur ama burada mukayese yapabileceğim bir şey yok.
We applied the Borg technology. It's possible there were some unforeseen side effects.
Senin için yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do for you.
Bunun için yapabileceğim bir şey yok.
And there's nothing I can do about it.
Olabilir. Daha iyi yapabileceğim bir şey yok.
Maybe it is... but there's nothing I can do about it now, you know?
Yapabileceğim bir şey yok.
Nothing I could do.
Bunu anlıyorum ama benim yapabileceğim bir şey yok.
I understand that, but there's nothing I can do.
Artık yapabileceğim bir şey yok.
Nothing I can do about it now.
Yanlış! İmzalamamamın tek nedeni... senin hoppa Kuzeyli bir fahişeye dönüşmüş olman... ve şimdi seni defetmekten başka yapabileceğim bir şey yok!
The only reason I ain't signing'... is'cause you've turned into some hoity-toity Yankee bitch... and I'd like nothin'better right now than to piss you off!
Yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do about it.
Benim yapabileceğim bir şey yok.
It's out of my hands.
Sadece... bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Ben sadece, uh...
Just--nothing I can do about that, I just, uh- -
Tamam ama bana niye kızıyorsun? Bu konuda yapabileceğim bir şey yok ki.
OK, but don't take it out on me, I've got nothing to do with it.
- Tabii ama dediğim gibi, yapabileceğim bir şey yok.
- Sure, but I can't do anything.
- Senin için yapabileceğim bir şey yok mu?
- Isn't there, um, anything I can do for you?
Yapabileceğim bir şey yok.
But I can't do anything against it.
Çünkü asit soluyan bir masuma karşılık yapabileceğim bir şey yok anladın mı?
Because there's not a lot I could do against an acid-breathing innocent, you know?
Yapabileceğim bir şey yok, beyefendi.
There's nothing I can do, sir.
Bana inanmak istemiyorsanız, bunun için yapabileceğim bir şey yok.
Now if you don't want to believe me, there's nothing I can do about that.
Sustur şunu. - Yapabileceğim bir şey yok.
- There's nothing I can do.
Yapabileceğim bir şey yok.
Nothing I can do.
O konuda yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing I can do about that.
O yüzden yapabileceğim bir şey yok. - Sadece şunu düşünmenizi istiyorum. Bir çocuğum var ve başının üstünde bir çatı olmasına çok alıştı.
Just think about this, because I have a kid... and she's gotten used to the concept of having a roof over her head.
Üzgünüm, yapabileceğim bir şey yok.
I'm sorry. There's nothing I can do.
Gram-negatif, gram-pozitif, Cocci, spyrokeets gibi... bilinen birçok tür. Ama burada onlarla yapabileceğim fazla bir şey yok. Sadece yanımda götürüp sonra inceleyebilmek için dondurabilirim.
gram negative, gram positive, cocci, spyrokeets... all kinds of cool looking stuff, and the thing is there's not much I can do with them here in the field, the only thing I can do this freeze them down and take them back with me.
yoksulluk... yok olmayacaktır belki de... yine de benim elimden gelecek bir şey varsa... şu anda yapabileceğim tek şey yukarıdan ellerimi aşağıya doğru uzatmak değil... biraz olsun yaşamaya teşvik etmek olur.
illnesses and poverty... I think these won't disappear no matter how times change. if there is anything I can do...
Üzgünüm yapabileceğim fazla bir şey yok.
I'm sorry, but there's just not much I can do about it.
Öyleyse maalesef benim yapabileceğim çok bir şey yok.
Well, then unfortunately there's not much I can do.
Yapabileceğim hiç bir şey yok.
There's nothing I can do.
Nygean onu öldürmekte ısrar ederse yapabileceğim çok fazla bir şey yok ama bunu Voyager'da yapmasınlar.
The Nygeans decided to make an example of him. Did you call me here to make a point about Nygean barbarity?
Bir adamım dış dünyada sıkışıp kaldı ve bu işin sonunu bulana kadar onun için yapabileceğim hiç bir şey yok.
I have an officer trapped off world and there's nothing I can do for him until I get to the bottom of this.
dışarı çıkıp, takımlarımı dondurmaktan başka yapabileceğim daha iyi bir şey yok mu?
You think I got nothing better to do than stand in a field freezing my'nads off?
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
Nothing I can do about it.
- Sahiden mi? - Sınavlara girdim, elimden geleni yaptım ve yapabileceğim başka bir şey de yok, bu yüzden hayatıma devam ediyorum.
I mean, I took my tests, I did my best and there's nothing more I can do, so I'm moving on.
- Yapabileceğim hiç bir şey yok.
- There's nothing I can do.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]