English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Z ] / Zamanında

Zamanında traduction Anglais

29,549 traduction parallèle
Tam zamanında, her zamanki gibi.
Right on time, as usual.
Tam zamanında yetiştin, Melvin.
You're cutting it close, Melvin.
Onlara de ki bu adam zamanında Rus mafyasının parasını... engelli çocuklar vakfında sakladı.
Tell them, this is a guy who once stashed Russian mob money in a non-profit for disabled kids.
Tam zamanında.
Right on time.
Sovyetler zamanında kurtlar için ödül vardı.
During Soviet era, there was a bounty on wolves.
- Tam zamanında dostum.
- Right on time, buddy.
D.C. senden tam zamanında gelmeni ve de tam zamanında gitmeni bekler.
D.C. expects you on time and to leave on time.
Zamanında son kurbanımızı öldüren cinayet silahının sahibiydi, cinayet silahının çıkartıldığı alana erişimi vardı ve Gunther Holtzmann'ın suçu üstlenmesi için ona ödeme yapabilecek durumu vardı.
He was at one time in possession of the murder weapon used to kill our last victim, he had access to the site where the weapon was discarded and he had the means to pay off Gunther Holzmann to take the fall, so we need to talk to Cam.
- Tam zamanında ayrılmışsın etkinlikten.
It seems you left dinner just in time.
Bugün zamanında çıkarsan, ki çıkacağından eminim 44,5 saatliğine gitmiş olacaksın.
If you leave on time today, which I'm sure that you will... Mm-hmm. You'll be gone for 44 and one half hours.
Tam zamanında.
Just in time.
Zamanında varacağız.
We'll make it in time.
Dört saatten az bir zaman içinde onun radarında gözükmüş olacağız.
We're gonna be on his radar in under four hours.
14 yaşında bile o deliğe istediğim zaman sahip olabilirdim.
I could get that coo hole anytime I wanted to, ever since she was 14.
Her dışarı çıktığında onu merak ettiğim halde eve her zaman geç dönerdi.
Even though I worried about him every time he went out..... every night he was late home.
Yaptığım şeyi beğenmedin ve yaptığım zaman parmağında yüzüğümün olması seni utandırdı.
This is about you disagreeing with what I did and being embarrassed that you were wearing my ring when I did it.
Ben haklıyım ve her zaman haklı olduğumu hatırladığında sorunumuz çözülecek.
I'm right, and once he remembers that's always the case, we'll be fine.
Ne zaman bir katil serbest kalsa, her nedense arkasında delirmiş bir Duval oluyor!
Anytime there's a killer loose, somehow, there's always a crazy Duval left standing!
Bu kasaba ailem hakkında her zaman en kötüsüne inanıyor... -... ve bu doğru oluyor.
Well, this town always believes the worst about my family and this happens to be true.
Telefonunu yakında tut ki ne zaman geleceğini haber vereyim, tamam mı?
Just keep your phone close, and I'll let you know when to come in, okay?
GenCoin'i o zaman yaratmış olsaydım... parayı yurtdışında veya yurtiçinde fark edilmeden dolaştırabilirlerdi.
If I had created GenCoin back then, they would have been moving money internationally, locally, completely undetected.
Zorlukla yüzleşmek hiçbir zaman senin ülkenin sınırlarında olmadı.
Facing hardship was never your line of country.
Her zaman başının üstünde bir çatı, karnında yemeğin vardı.
You always had a roof over your head and dinner in your belly.
O zaman anne, kanıtın ikinci dereceden, ki bu kanıtın yetersiz olduğu hukuk davalarında özellikle sorun teşkil eder.
Well, Mom, then your evidence is just circumstantial, which is especially problematic in civil cases where evidence is lacking.
Aden bahçesi insanlığın başlangıcını simgelemekle kalmıyor. Tanrıyla olan iletişimimizin de başlangıcı. Bunun ne zaman ve nerede başladığını öğrenmek bize kim olduğumuz hakkında çok bilgi verecek.
The garden of Eden doesn't just represent the beginning of humanity, it is the beginning of our conversation with god and finding out when and where that took place would tell us an awful lot about who we are.
Hikaye düş zamanı denilen bir dönemde geçiyor. Gök muhafızları Samanyolu'nda yaşarken.
The story takes place in an era called the dreaming, when the sky guards lived in the milky way.
Düş zamanı her şeyin başlangıç halinde olduğu yaratılış süreci. İçlerinden birinin kucağında küçük bir bebek varmış.
The dreaming is a period of creation when everything was beginning, when the ladies were dancing at a ceremony and one of them had a little baby in her arms.
Tanrı'nın uzay ve zamanın dışında var oluğunu söylemedi bence.
Think what he was saying is god does not exist outside space and time.
Karışmak için çok kötü bir zaman seçtiğinin farkında değil misin?
Don't you think this is a really bad time for you to interfere?
Elbette lise mezuniyeti kadar büyük değil. O zaman kesinlikle yanında olurdum.
Of course, not as big as your high-school graduation, which I will definitely be there for.
Aslında bunu düşününce gözlerine baktığım ilk andan beri her zaman inanılmaz olmuştu.
You know, come to think of it, he's always been amazing ever since the day I laid eyes on him.
Metresler hakkında çok hikaye okudum, ve onlar hiçbir zaman ön planda olmayı sevmezler.
And I've read so many stories about mistresses, and they like never come out on top.
Bak şimdi ne oldu, bongun yapısal bütünlüğü değişti bu yüzden evde değiliz, ve gideceğimiz yeri kontrol etme. yetisi elimizde değil, bizi belirsiz olarak zorla uzay-zaman sürekliliğinde etrafında sıçratıyor mu?
So now what, the structural integrity of the bong has changed, so we can't get home and we have no ability to control where we go, forcing us to bounce around the space-time continuum indefinitely?
Ve korktuğun zaman unutma ki senin arkadaşım her zaman yanında.
And whenever you're scared just remember that your friend is always with you.
Kış zamanı ay çıktığında
♪'Twas in the moon of wintertime ♪
Eminim kapısında kendi adı yazan kocaman bir şirket kurmak baya zamanını almıştır.
Well, I'm sure it took a lot of nights and weekends to build a firm with her name on the door.
Bu arada tavan arası... Her zaman halkın yanında olacağız.
Oh yes, the attic... = We will always on the people's side. =
Düşman provoke edecek kadar cesur davrandığında ne zaman ve ne koşulda olursa olsun elimden gelen tüm imkanlarla bu toplumu savunup koruyacağım.
= When the enemy brave enough to provoke, = = whenever and in whatever situation, = = I will defend and protect this society with whatever way I can. =
Her zaman geçmişi rüyasında görürdü.
Because he always dreamt of the past.
Aslında, hepinizin zamanı doldu Banner.
In fact, all your time is up, Banner.
Seni seviyorum ve acil bir durumda her zaman yanında olacağım ama Schmidt ve benim bunu kendi başımıza yapmamız gerekiyor.
You know I love you and I will always be there for you in an emergency, but Schmidt and I need to do this by ourselves.
Tamamladığı zaman, Akdeniz'de baraj olacak Cebelitarık ve Fas arasında.
When completed, it will dam the Mediterranean Sea between Gibraltar and Morocco.
Bulaştın hotel odamdan çalmaya karar verdiğinde, dolabımda saklandığında beni takip ettiğinde, benimle yattığında, yalan söylediğinde, paramı aldığın zaman bulaştın.
You got involved when you decided to steal from my hotel room. When you hid in my closet, when you followed me, when you slept with me, when you lied, when you took my money!
Bu aslında ikinci randevularımda her zaman yaptığım şeydir.
So this is actually a pretty typical second date for me, you know.
O zaman onları aklında resmet.
Then picture them in your mind.
Ne zaman bir şeye ihtiyacın olsa buraya gelmen hoşuma gitmiyor aslında.
You know, I'm not sure I like this new thing of you storming in here every time you need something.
Çoğu zaman hipnoz kırıldığında her şey biter.
Most of the time, once the trance is broken, that's it.
Yani eğer sen seçmeyeceksen, o zaman çocukların kendi aralarında karar vermesine izin vereceğiz.
So, if you're not gonna choose, then I guess we'll just let the boys settle it amongst themselves.
Ama her zaman senin yanında olacağım.
But I'll be there for you.
Onlar öldüğü zaman Cade adında bir adam onların ruhlarını almak için gelir.
And when they die, a man named Cade comes to take their soul away.
Lucifer hastalar çoğu zaman en çok ihtiyaçları olduklarında seanslara gelmeyi bırakırlar. Hayır.
Whiskey?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]