Zor değil traduction Anglais
4,643 traduction parallèle
İyi insanların yerini bulmak çok zor değil.
It's not difficult to find where a nice people stays.
Bana 45'lik silahla ilgili doğruyu söylüyor olsan bile silahın daha sonradan eline geçtiğini hayal etmek çok zor değil..
Even if by some remote chance in hell, you are telling me the truth about the.45, it's no stretch to imagine that it came into your possession at a later time.
Revolveri nereden bulduğunu sorduğumuzda... "Silah bulmak düşündüğünüz kadar zor değil" dedi.
When asked how she got the gun, she said buying one was easier than she imagined.
Seni çıplak ve mermerden şekil verilmiş bir halde hayal etmek zor değil.
It's not hard to imagine you naked and cast in marble.
O kadar da zor değildi, değil mi?
That wasn't so hard, was it?
- Öyle aman aman zor değil.
Inertia?
Akşam haberlerinde bunun nasıl yankılanacağını tahmin etmek zor değil.
Imagine how that would've played out on the evening news :
O kadar zor değil ki, kırıyorsun, çırpıyorsun o kadar, sana iyi günler.
It's not that hard ; you just crack'em, and you mix'em up, and then... Well, you have a great day.
- Zor değil, imkansız.
It's not hard ; it's impossible.
Göründüğü kadar zor değil.
It's not as hard as it looks.
Bayan Yoon, hayatın zor değil mi?
Miss Yoon, your life is hard, right?
Bu zor değil.
It isn't hard.
Bunu kaldırmak benim için zor değil.
It's not hard for me to get over that.
Tamam, hiçte zor değil.
Well, it's no big deal.
Bunu anlamak çok ta zor değil.
It wasn't hard to figure out.
O kadar da zor değil.
It's not that difficult.
İç İşlerinde çalışmaktan bile daha zor değil mi?
Even tougher than working Internal Affairs, huh?
Ve bunu yapmak için de cesedi ve ölüm nedenini bulmak zorunda olduğunuzu tahmin etmek zor değil.
And that would be pretty hard to do, Seeing as how you would have to provide the victim's body And the cause of death.
- Hiç de zor değil.
Not at all.
Bunu görmek çok zor değil.
It wasn't hard to see.
Omni'nin beyaz fosfor sevkiyatını çaldığını öğrenmek çok zor değil.
It wouldn't take much research to find out that Omni just stole a shipment of white phosphorus.
# Bunu yapmak zor değil #
♪ It isn't hard to do
Davetiye istemek için bize ulaştığınız şifreli kanallara girmek kadar zor değil.
Not as hard to get into as the encrypted back channel you contacted us through to request the invite.
O kadar da zor değil.
This is not that difficult.
O kadarda zor değil.
It's not that hard.
İzini sürmek düşündüğün kadar zor değil.
You're not as hard to track as you think.
Bu biraz zor olur. Adam ülkede bile değil.
That's a pretty tall order'cause he's not even in the country.
Ve soruşturma benim için hiç zor bir şey değil.
And handling the inquiry commission is easy for me.
Sonuç olarak, zor bir iş değil.
After all, it's easy.
Pilleri değiştirmek o kadar zor olmasa gerek, değil mi?
Well, it's not that difficult to change a battery, is it?
Zor, değil mi?
Are you doing well?
Şu an, buranın yasal bir yer olmadığını biliyorum, ama kız arkadaşım gerçekten gelmek istedi.. ve ona hayır demek zor, biliyorsun değil mi?
Now, I know this place isn't aboveboard, but my girlfriend really wanted to come, and she's hard to say no to, you know?
- Zor falan değil.
It's not too hard.
Zor iş değil Jen.
Well, Jen, it's not that tough.
Birkaç gün zor geçecek, öyle değil mi?
Tough few days, huh?
Ama sebebi hile yapmamak değil zor olması.
But the reason it isn't cheating is that it's hard.
Parmaklıklar ardında birini öldürmek zor sayılır değil mi?
Kind of hard to kill somebody when you're behind bars, isn't it?
Oldukça zor bir durum değil mi?
It's quite a process, isn't it?
Yaşamak zor, değil mi?
It's hard being alive, ain't it?
Zor ama imkansız değil.
It's difficult, but it's not impossible.
İnsanın kendi dişini çıkarması zor bir iş değil.
It's not hard to lose teeth.
- Senin için zor olduğundan değil de.
Not that it's difficult for you.
- Hadi ama, anlaşılması zor bir şey değil.
Come on. Shit ain't gotta be that complicated.
Zor olan, şapkayı önüne koyup, herşeyi itiraf etmek, yada daha zor olan, sadece seni değil sevdiğin herkesi bitirecek yol.
The hard one where you put on the white hat and admit everything up front, or the harder one, the one that could destroy not only you, but everyone you hold dear.
Yürümek zor iş, değil mi?
Walking's tough, huh?
Ama bu değişiklikler kadar bir ömürlük emeği bırakmak da zor. Hiç kolay değil.
But as difficult as those changes are... letting go of a lifetime's work, that isn't easy.
Onun için zor bir şey değil. Bu onun işi.
It is not that loaded for her.
Biri köfte tezgahlarını deviriyormuş. Asrın suç olayı değil ve çözmesi de o kadar zor olmamalı.
Someone's knocking over falafel carts, and it's not the crime of the century and it shouldn't be that hard to clear...
Şu hasta gelişmemiş bebek, iyileştirmek zor iş, değil mi?
That premature infant patient, it's hard to recover, right?
Sadece Kore'de değil, diğer başka ülkelerde de, zor olacaktır. ( Bebeği kurtarmak ).
Not only in Korea, but all in other contries, it will be hard ( to revive that baby ).
Park cezası yazmak ve kapkaççıları yakalamak... eski işimden sonra çok da zor şeyler değil Bay Quinn.
Well, parking tickets and purse snatchers aren't exactly a challenge after my old job, Mr. Quinn.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56