English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ O ] / Oraya bakın

Oraya bakın traduction Espagnol

298 traduction parallèle
İşte oraya bakın babam.
Mira hacia allí. Es papá.
- Bakın, oraya bakın.
- Mirad allí.
Oraya bakın!
¡ Mirad!
Oraya bakın.
Mirad allí.
Oraya bakın.
Vigila aquí.
Teğmenim, oraya bakın.
Mi teniente, ¿ ve el cuarto?
Oraya bakın!
¡ Por allá!
- Harry Monroe. Oraya bakın.
Harry Monroe.
Oraya bakın!
Mira allí!
Domuz çobanı kaçtı. Oraya bakın!
El muchacho escapo, búsquenlo.
Nedry'yi bulun. Kantinin oraya bakın.
Busca a Nedry, revisa en las máquinas de soda.
Çocuklar, orada biri var. - Ne? - Oraya bakın.
- Miren, hay alguien mas aquí, ¡ Miren allá!
Bana ters bakıp oraya kimseyi sokmadığını söyledi.
Me miró furioso y dijo que no dejaba entrar a nadie.
Onlardan önce oraya varmaya bak. Böylece en tecrübelileri sen olacaksın. Ve ne yapacaklarını söyleyebileceksin.
Tú llega allá primero que ellos... y serás el que tiene más experiencia, entonces les dices que hacer.
Oraya dönüp onların filmlerinden biri olup olmadığına bakıver.
- Vaya a ver si es su película.
İhtiyarın oraya bak.
- Mira en casa del Abuelo
Bak buraya, sürücü, bu arabayı Lordsburg'e gitmek üzere yola çıkardın ve oraya vardırmak da görevindir!
Escuche, mayoral, Ud. Comenzó este viaje a Lordsburg y es su deber llegar allá.
Talihsizliğe bakın ki, elinizi oraya koymuş olmalısınız.
Ah, desafortunadamente había metido su mano en ella.
Ben gidince, kasabanın merkezindeki meydana git. Oraya iyice bak.
Cuando me vaya, ve a la plaza y mírala bien.
Şu cebine bak önce. Genelde oraya saklarsın. Evet.
Mira en este bolsillo, donde la escondes siempre.
Belki inanmayacaksınız ama oraya çok insan gidiyor. Bir çoğu iskeletlerden birini seçiyor parçalarını birleştiriyor, sevgiyle bakımını üstleniyor ona taze çiçekler getiriyor, başucunda mum yakıyor.
Cada uno escoge a un muerto... lo recompone, lo coloca bien... le lleva flores y le enciende unas velas.
Bak, Ona birşey olmasını istemiyorsan Bize oyun oynamadan, doğruca paraların olduğu yere götüreceksin günlerce tepelerde oradan oraya boşuna dolaştırmadan.
Si sabes que podría pasarle algo si intentas dártelas de listo, puede que nos lleves directos al dinero en vez de tenernos varios días recorriendo las colinas.
Oraya dikkatlice bak ve kararını ver ya da toplum kurallarını sadakatle uygulamada dikkatsizlik yapmayın.
Echen un vistazo y decidan si desean respetar nuestras normas al pie de la letra.
Bakın, Bligh'ın çoktan ulaştığını düşünürsek biz oraya gittiğimizde dava çoktan görülmüş ve Bligh aklanmış olacaktır.
Mire, supongamos que a Bligh ya lo recogieron. Supongamos que cuando llegamos ya lo juzgaron y absolvieron.
Bagaja bakıyordunuz çünkü cesedi oraya attınız.
Revisaba el baúl porque ahí escondió el cadáver.
Şu pisliğe bakın. Oraya oturup da, bunun hakkında bana nasıl bir şeyler söyleyebiliyorsunuz?
Miradlo. ¿ Cómo podéis estar ahí sentados y hablarme de esto?
Bana bak, yumru ayak! Gelirsem oraya... seni parçalarım, parçalarını da havaya saçarım.
Cuando baje de mi calentita cama, brincaré, saltaré y te daré una paliza, Oso, que sólo quedarán mechones de pelo volando en el viento!
Bakın, hüviyetimi selde kaybettim de... nasıl olsa oraya girdiğinize göre, belki... bana biraz Old Harper alır mısınız... alkollü içki?
Verá, perdí mi identificación en una inundación y me preguntaba, ya que va a entrar de todos modos, ¿ podría comprarme un poco de whisky Old Harper? ¿ Del fuerte?
Bakın, sizi oraya arabamla bırakıp sonra eve dönebilirim.
Yo podría llevarte hasta allá y luego irme a casa.
Şimdi dinle bak, oraya gidip Bay Christopher'ı bulacaksın.
Bien, escucha, es simple, vé y encuentra al Sr. Christopher.
Oraya bak, Ayaklar odanın dışında!
¡ Mira esas piernas fuera de la habitación!
Bakın bayım, ailenizi boşuna oraya götürmeyin.
Mire señor, no llevar a su familia volver ahí.
Mektup sonra, ağaçların oraya bak.
Más tarde lee el correo. Vigila los árboles.
Bir ailede iki öğretim üyesi... Bakın, Maine'de bir yerimiz var, yazın oraya gidebiliriz.
Tenemos una casa en Maine que puedes usar en verano.
Hayır. Bakın, o heykeli oraya beni aptal durumuna düşürmek için koydu.
Mire, él puso ahí esa escultura para ponerme en ridículo.
Bakın bayan, orası açık. Eğer birini görmek istiyorsanız oraya gitmelisiniz.
Si quiere saber si el consulado está abierto, vaya usted misma.
Bakın oraya.
Mirad.
Bak, biliyorum şarkı söylemek için falan gezip duracaksın ama ben oradan oraya gitarını taşıyabilecek bir adam değilim.
Sé que irás a muchos lugares con tus canciones y todo eso... y... yo no soy el tipo de hombre que te llevará las guitarras.
Öyleyse girin içeri. Oraya o aptal robottan başka birinin girmesini istiyorum. Bakın, her ne olduysa, sonuna kadar araştıracağız.
- Solo me reflejan
Bak, oraya gidip, onunla kapışacaksın, değil mi?
Mira, sé que irás allí y le darás una paliza, ¿ no?
Şey, sen hala kahyasın. Şimdi oraya git ve işine bak.
Sigues siendo el mayordomo así que entra a trabajar.
Bak. Oraya vardığın zaman, onu pencereden ya da yan kapıdan içeriye sok.
Mira, cuando vuelvas allí, métela por la ventana o la puerta lateral.
Oraya gidip bakın. Hayır, hayır.
- Baja y echa un vistazo.
- Gidin bakın oraya.
- ld y buscadlo allí.
Bakın ya oraya gideriz ve o istediği şeyi söyler ya da bu işi unuturuz.
O ella pide lo que quiera u olvidamos todo el asunto.
Bak, yarın Anchorage'den uçağının kalkacağını biliyorum. Ve seni oraya ben götüreceğim.
Sé que tiene que coger un avión en Anchorage el sábado.
Dailieslerim gibi, bakın oraya, Clar?
¿ Como mi diario, allí, Clar?
- Oraya geri dönmem gerek. - Sıraya geri dönmelisiniz. - Bakın, kızın tehlikede olabilir.
Señor, tengo que entrar, mi hija...
Burt ve Carson'ın oraya bak.
Y mira por allí entre Burt y Carson.
Bakım ekibi oraya "B5 Şeytan Üçgeni" adını taktı.
Los de mantenimiento lo apodaron el "Triángulo de Babylon 5".
Ne zaman başla dersem, buzdolabının oraya gidip kameraya bakıp...
Cuando diga acción, quiero que voltees desde la nevera Mires a la cámara, y digas :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]