Bunlar sahte traduction Français
200 traduction parallèle
Tam düşündüğüm gibi, bunlar sahte.
C'est ce que je pensais, faux.
- Bunlar sahte, Bay Leamas. Norveç malı.
C'est de l'imitation, M. Leamas.
Bunlar sahte.
Ce sont des faux.
Bunlar sahte!
Ils sont faux!
- Yani bunlar sahte mi?
- Tu dis que c'est un faux?
Bunlar sahte! Paraları sokaktan topladım.
Oui, ils sont faux!
Bunlar sahte. Taklit. Kalp para.
Ce sont des faux.
Bunlar sahte!
Lls sont faux!
Ama bunlar sahte, plastikten
Ils sont en plastique.
İşe yaramıyor. Bunlar sahte bağlantılar.
Pas de réactions... elle n'est pas activée.
Bunlar sahte.
Ca c'est de la contre-façon!
Bunlar sahte.
Ce sont des pseudos.
Bunlar sahte mi gerçek mi?
Ce sont des vrais?
Bunlar sahte.
C'est nul.
Bunlar sahte.
Ils sont faux.
FBI'a başvurmadılar, çünkü bunlar sahte çek değil.
Parce qu'ils ne sont pas falsifiés. C'est autre chose.
- Bunlar sahte. - Biliyorum.
- Ce sont des faux.
Evet, bunlar sahte.
- Oui, ce sont des contrefaçons.
- Bunlar sahte.
- Ces jetons sont faux.
- Bunlar sahte!
Ils sont faux!
Ama bunları eritip, sahte referans numaraları bulmak zorunda kalacağım. Hepsi ayrı bir masraf.
Mais je dois les faire fondre et leur trouver des matricules bidon.
Bunlar sahte.
C'est à nous d'en décider.
Başka köylerin de dağları, sahte patikaları ve zeki liderleri vardı... ancak bunlar o köyleri kurtaramadı.
D'autres villages avaient montagnes, faux sentiers et chefs rusés, mais ça ne les a pas sauvés.
Sahte bunlar!
Ils ont l'air faux!
Bunların sahte olduğunu söylemeyeceksin, değil mi?
Il est pas faux, quand même?
- Alenen sahte bunlar!
- Quelle honte! - C'est évident qu'ils sont faux!
bunların sahte olmadığı ne malum *
Ces billets sont faux.
Bunların hepsi sahte.
Ceux-ci sont faux.
Ordunun bunları ayarladığını bana kendin söylemiştin. Bazılarının sahte vizeleri olduğunuı söylemiştin.
Tu m'as dit que l'Armée organisait des alibis qu'ils ont de faux visas
Bakın, yalan söylediğinizi sahte bir iddiada bulunduğunuzu kastetmiyorum. Ama ne yazık ki tüm bunlar bana saçmalık gibi geliyor.
Je n'ai pas suggéré que vous mentiez, ni que vous êtes sur le point de rédiger une réclamation frauduleuse... mais pardonner moi, ça ressemble... un peu à de la connerie pour moi.
Bunlar sahte.
Ils sont faux!
Bekle. Bunların hepsi sahte hafıza aktarımları olamaz.
Ça n'est pas que de la fausse mémoire implantée?
Garez, pırıltı, mavi proje kitabı, muhteşem 12 gibi isimlerle resmi soruşturmalar açtılar. Kolej profesörleri, milletvekilleri getirdiler ve bunları sahte gerçeklerle belirsiz fotoğraflarla ve bunlara inanan görgü tanıkları ile beslediler.
On a ouvert des enquêtes appelées Rancoeur, Livre Bleu, Majestic 12, convié des professeurs et des députés qu'on a convaincus à l'aide de photos floues et de témoignages bidon.
Bunların sahte ya da işaretli para olabileceğini düşünmüştüm. Hâlâ işaretli olma ihtimali var.
Je craignais qu'ils soient faux, ou marqués.
Sense sokaklarda geziyorsun Dostoyevski'nin Ölüler Diyarı'ndaki yaralı gölge figürler gibi kendini sürüklüyorsun. Ama bunların hepsi sahte romantik pozlar. Empati mi?
c'est une afféterie romantique vide de la compassion?
Bunlar aptalca, sahte bağrışmalar.
Ce sont des pseudo sanglots nunuches.
Sahte bunlar, koca bebek.
C'est des faux, gros bêta.
Niye biri bana sahte Kate Jones'u gönderip de bunları duymamı istesin?
On avance. Pourquoi m'envoyer une fausse Kate Jones, puis cette bande?
Bu deliğe gerçek birşey koyarsan hemen ölür, işte böyle : - Bunlar sahte. - Evet.
- Elles sont fausses.
Bunların kaynağı benim. Ne Vanity Fair, ne de annem. Bunun sahte olduğunu nasıl söyleyebilirsin?
Lorsqu'on a filmé ça, il y avait un appel à la grève en Amérique.
daha çok bu anı hafızalarına kazınmış gibi. soruşturma birimi bile bunların sahte anılar olduğunu söyleyemez.
Même la cyberpolice s'y tromperait. Alors ce n'est pas la brigade d'enquête qui allait repérer une altération d'une telle finesse. Bien joué.
"Bırak yeminleri, sahte gözyaşlarını, pohpohlamayı, kalp katılaştı mı, bunların hiçbiri etkili olmaz" Bu dizeleri biliyor musunuz?
'Congédiez vos serments, larmes feintes, flatteries 'Car lorsqu'un coeur est ferme, ils n'y font point de brèches Connaissez-vous ces vers?
Bunlar bir tür sahte şeyler olmalı.
Ça doit être une sorte de mutation.
Bunların sahte olduğunu biliyorum.
Que tout ça, c'est bidon.
Bunlar 100 dolarlık banknot. Sahte falan da değiller.
C'est des billets de 100 $, pas des faux.
Bunların hepsi sahte.
Il n'y a pas que du bluff soeurette.
Sahte hap işi olmasa bunların hiçbiri başıma gelmezdi.
Muay, prends cette came et va la vendre chez Yai Lao.
Bunların hepsi sahte.
- Si, c'est vrai. - C'est des histoires.
İzindeydi. Resmi bir eksper olmasa da bunların sahte olduğunu anlardı. Öyle değil mi?
Elle était en vacances... mais même si elle n'est pas un commissaire priseur officiel, elle aurait dû être capable de dire que ceci était des faux, ne pensez-vous pas?
Sahte bunlar.
Ils sont faux.
Bunlar tamamen sahte.
De vulgaires faux.
sahtekar 85
sahtekâr 21
sahte 81
sahte mi 16
sahtekarlık 26
bunları 71
bunlar 630
bunlar nedir 69
bunlar kim 49
bunlar harika 40
sahtekâr 21
sahte 81
sahte mi 16
sahtekarlık 26
bunları 71
bunlar 630
bunlar nedir 69
bunlar kim 49
bunlar harika 40
bunlara 19
bunlar onlar 52
bunlar ne 151
bunlar benim 43
bunlar da ne 95
bunları nereden aldın 21
bunlar senin mi 36
bunlar senin 30
bunlar çok güzel 39
bunların 20
bunlar onlar 52
bunlar ne 151
bunlar benim 43
bunlar da ne 95
bunları nereden aldın 21
bunlar senin mi 36
bunlar senin 30
bunlar çok güzel 39
bunların 20