English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ I ] / Iki üç

Iki üç traduction Portugais

9,399 traduction parallèle
Hala iki üç şey üzerinde oynuyorum.
Ainda estou a considerar umas coisas.
Bir iki üç... - Lütfen yapma.
1... 2... 3...
Bakın tek bildiğim, iki üç kere geldi. Dışarıdaki telefonu kullandı.
Só sei que há um sujeito que veio aqui duas ou três vezes, e usou o telefone lá de fora.
Beni dinle, bilim bize gösteriyor ki C-22 kullanmak sana iki üç ay kazandıracak.
Ouve-me, a ciência está a mostrar-nos que o C-22 vai dar-te mais dois, três meses.
Bir iki üç, bir iki üç.
Um, dois, três. Um, dois, três.
Bir iki üç, bir...
Um, dois, três. Um, dois, três.
Bir iki üç.
Um, dois, três.
Ona maaşının iki katını... Hayır, üç katını vereceğimi ve direkt benim için çalışacağın bir görev vermesini söyle.
Que ofereci o dobro... não, o triplo do seu ordenado e que lhe vou dar uma posição de trabalhar directamente comigo.
İki, üç, dört, beş, altı.
2, 3, 4, 5, 6.
Dört, üç iki...
4, 3, 2, 1.
... altı, beş dört üç iki, bir...
6... 5... 4... 3... 2... 1.
Yukarıda iki, aşağıda üç oda.
Dois quartos lá em cima, três em baixo.
İki... hayır üç.
Dois... não, três.
Beş, dört, üç, iki, bir.
Em 5, 4, 3, 2, 1.
Asansörde iki, personel girişinden girip çıkan üç adam var burada.
Estão dois a vigiar os elevadores e mais três a patrulhar a entrada de serviço.
- İki tane tamam da üç bizleri sürü yapar.
Dois é companhia, três é uma multidão.
İki yıl, üç?
Dois, três anos?
Bir, iki, üç, baykuş oynayabilir miyiz?
Podemos fazer o "um, dois, três, coruja"?
Bir, iki, üç, baykuş.
"Um, dois, três, coruja".
.. ama bizimle birlikte görülmemesi gerekiyor. Ailesi Kabil'de yaşıyor ve son iki yıldır.. .. üç geceden fazla onları göremiyor, birlikte kalamıyor.
A família dele está em Cabul e ele não os tem visto nem dormido na mesma cama há mais de três noites nos últimos dois anos.
Dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, yeşil ışık.
Nove, oito, sete, seis, cinco, quatro, três, dois, luz verde.
Bir... iki... üç!
Um, dois, três!
Tamam, Huckleberry Finn evine hoş geldin partisini başlatıyoruz üç, iki, bir...
Vamos começar a festa de boas-vindas ao Huckleberry Finn, dentro de três, dois, um...
37, 50, 750. Bir, iki, üç, dört, beþ.
37, 50, 750, 1, 2, 3, 4, 5.
En fazla iki, üç gece.
Duas, três noites no máximo.
Ben de orospu çocuğunu bıçakladım. Bir kere, iki kere, üç kere.
Esfaqueei o cabrão uma, duas, três vezes.
Bazen bunu günde iki, üç defa yaptığımı düşünüyorum.
Às vezes, penso em fazer isto duas ou três vezes por dia.
Bir, iki, üç, dört, beş.
Um, dois, três, quatro, cinco.
Bir, iki, üç.
Um, dois, três.
Bu arada bizim enerji nakil hatlarımızı patoz etmişsin yani, dünya üzerinde bunu yapabilecek iki bilemeden üç kişi vardır, onlar da Çin'de yaşıyorlar.
Mas a maneira como burlaste a nossa rede energética... Há talvez dois ou três outros hackers que faziam isso mas vivem na China.
Bir, iki, üç ve...
Um, dois, três e...
- En ufak uçaklar bile iki veya üç kilometre yükseklikte uçar.
Até os aviões mais pequenos tem de voar entre os 6 e 10 mil pés.
Hunter, Jawbreaker iki ya da üç, bir kilometreden yakınız.
Hunter, Jawbreaker 2-3, estamos a menos de 1km.
- Üç, iki, üç.
Três, dois, três, eu tive... eu tive...
Bir, iki, üç.
Um, dois, três...
- İki ölü, üç kişi de kritik durumda.
- Dois mortos. Três em estado grave.
Şeker taneleri, vanilya çekirdeği iki farklı eyaletten gelme üç farklı çiftliğin sütü periyodik cetvelden gelme birtakım kimyasallar ve sana servis yapan adamın elinden toprak.
Grãos de açúcar, vagem de baunilha, leite de três leitarias diferentes de dois estados, um punhado de produtos químicos directos da tabela periódica e terra da mão do tipo que te o serviu.
- Bir, iki, üç.
- Um, dois, três.
Bir daha deneyeceğim. Bir, iki, üç.
Um, dois, três.
Son listenin hazırlandığını ve önümüzdeki iki, üç hafta içinde bir aday gösterme niyetinde olduğumu söylemek isterim.
Posso dizer-vos que a lista restrita está a ser feita e que é minha intenção nomear alguém nas próximas duas ou três semanas.
Pekala. Ve üç, iki, bir.
Tudo bem, em três, dois, um.
Tom on üç yaşında ve Bertie de neredeyse iki.
O Tom, de 13 anos e a Bertie, que tem quase dois.
- İki, üç?
- Duas, três?
On, dokuz, sekiz, yedi, altı... beş, dört, üç, iki, bir.
Dez, nove, oito, sete, seis, cinco, quatro, três, dois, um.
İki, üç yıl içinde oyunculuk kariyerimi sonlandıracağım.
Daqui a dois ou três anos terei chegado ao fim da minha carreira.
Canlı yayına son üç, iki...
No ar em três, dois...
# Biliyorum, biliyorum, şöyle gidiyor, bir, iki, üç, dört... #
É assim um, dois, três, quatro.
# Biliyorum, biliyorum, gidiyor, bir, iki, üç, dört... #
Sim, conheço. É assim um, dois, três, quatro.
İki, üç dakika kadar.
Dois ou três minutos.
Kendi isimlerini dahi bilmeyen ve kim olduklarının çıkarılması imkansız iki, üç, dört yaşında çocuklar vardı.
Havia crianças de dois, três ou quatro anos, Não sei os nomes delas, e era impossível identificá-las.
Bir, iki, üç...
- Um, dois, três...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]