English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Ş ] / Şar

Şar traduction Portugais

97,884 traduction parallèle
Bu yüzden dışarıdaydım.
Foi por isso que eu não estava no escritório.
Dışarıdan gelenler kabak gibi ortada görünürler.
Os estranhos estão de fora como um polegar ferido.
Tristan bir sempozyum için dışarıda olacaktı.
Tristan estava fora o fim de semana, num simpósio.
Ya da dışarıya kadar size eşlik ederiz.
Ou, se quiser, podemos escoltá-lo.
Ve onlardan biri dışarı çıkmış.
- E um deles saiu.
Ne yaptığını sandığını bilmiyorum, ama sigara için dışarı çıkıyorum, poponu gösterecek cesaret varsa, onu burdan Houston'a tekmeleyeceğim.
Não sei o que pensas que estás a fazer, mas vou lá fora fumar e se tiveres coragem de aparecer, vou dar-te uma sova.
Dışarı çıkacakmış gibi giyinmemiş.
Não se vestiu para sair.
- Ve biz de dışarıda olacağız.
- E nós estaremos lá fora.
Çevresel hasarlara tepki verir. Dışarı çıkıp biraz zarar verebilirsin.
Podes causar um pouco de dano ambiental.
- Dışarısı çok karanlık.
Está muito escuro.
Ruhu dışarı atmak için.
Para deixar o espírito sair.
Dışarıdan oraya git böylece Diana alabilir.
Sair de lá para cá, para apanhar a Diana.
Zerstoerer, Havana ve senin çatı katına bağlandı, Bu yüzden dışarı.
O Zerstoerer já se ligou com a Eve no teu apartamento... por isso, lá não pode ser.
Dışarı çıkıp ağzını yüzünü dağıtacağım.
Agora vou sair daqui e dar-lhe um ensaio de porrada.
Yani Gretchen hâlâ dışarıda ve Jeremy Cohen'la toplantı ayarlamana ihtiyacım var.
- A Gretchen ainda não chegou. Marca uma reunião com o Jeremy Cohen.
Peki niye onu dışarı çıkaran adama gitmiyorsun? Ne?
Porque não falas com a pessoa que o colocou naquela situação?
Çünkü Mike'ı içeri tıkan kadının bir sözü onu dışarı çıkartan adamın bin sözünden değerli.
Porque a palavra da mulher que o condenou vale mais do que a do homem que o libertou.
Çünkü dışarı çıkar çıkmaz jüriye verdiğim, iyi şeyler yapmaya çalışma sözünü tutmak istedim.
Porque depois de eu sair, cumpri a minha promessa e tentei fazer algo de bom.
Aklını kendine sakla çünkü ben insanlara yardım etmek için buradayım dışarıda zalim bir dünya olduğunu söylemek için değil.
Por isso, guarda a tua sabedoria para ti. Porque eu estou mesmo aqui para ajudar pessoas, não só para lhes lembrar do mundo cruel que há lá fora.
Ellerin havada yavaşça dışarı çık.
Saia lentamente com as mãos no ar.
Üstünü başını temizle. Benimle dışarıda buluş.
Limpe-se e venha ter comigo lá fora.
Herkes dışarı! Hemen!
Todos para a rua.
Bu yüzden mi beş dakikadır dışarıda durup içeri girip girmeme konusunda ve isteyip istememe konusunda kendinle mücadele ediyorsun?
É por isso que estiveste lá fora durante cinco minutos a decidir se entravas ou não e falavas sobre o que estás a passar? - Estava a falar ao telemóvel.
Muhtemelen bağırsağın, kas duvarından dışarı çıkmış.
Algum tecido, provavelmente o intestino, furou a parede abdominal.
İşte ben de yağmurda bağırsaklarım resmen dışarıda durmuş kirli çamaşır torbasında ölü bir kadının giysilerini tutuyorum.
Estou aqui fora, à chuva, com as entranhas penduradas, literalmente, com roupa de uma mulher morta num saco da roupa suja.
Sanki onu kesip açsak, dışarı mor yapışkan sıvı çıkacak gibi.
Se a abríssemos, saía gosma roxa de dentro.
- Indio, 10 doğudan dışarı.
- Indio, para oriente na 10.
Ne yani, bizi öylece dışarı mı atacaksın?
Então vai expulsar-nos?
Benim dışarıda, tutkumun peşinde gidiyor olmam lazım.
Preciso de estar lá fora, a seguir a minha paixão.
Adamla yine dışarı çık ki bana bir ofis satın alsın.
Volta a sair com ele e obriga-o a comprar-me um prédio de escritórios.
Teknik olarak eBay kurallarına göre, dışarıdaki bir siteye bağlanmamamız gerekir.
Tecnicamente, as regras do eBay dizem que não devemos colar links de sites externos.
Bu durumda, dışarıdaki bir sitenin linkini paylaşan tek kişi Sophia olur.
Assim, a Sophia seria a única com links para sites externos.
Dışarı çıkıp... - Hayır!
Vamos lá fora...
Sanırım dışarıda foyası ortaya çıkmış gizli bir ajan var.
Acho que anda por aí um agente secreto sem disfarce.
"Çık dışarı."
"Sai."
Kamyonetim hemen dışarıda.
A minha pickup está mesmo à porta.
- Bir daha konuşursan dışarı çıkarılacaksın.
Se volta a abrir a boca nesta sala, será retirado.
Oraya tek başıma gidersem gülerek kapı dışarı edecektir.
Se vou sozinho, rir-se-á de mim.
Dışarı böyle çıkamazsın.
- Como é que me livro disto?
Sana sarılmak isterim, ama bu şekilde değil.
Quero abraçar-te, mas não posso abraçar isso.
Hala, o çubuğu yanımda taşımam gerektiğini düşünüyorum ve sarılı olduğu kumaşta ne yazdığını öğrenmek istiyorum.
Ainda penso que preciso de andar com a varinha e quero saber o que há no tecido que a envolve.
Sarı gözleri vardı... saç her yerde, ve... Bana bir tür yabani köpek gibi dişlerle geldi.
Tinha olhos amarelos, pêlos em todos os lados e... atacou-me com os dentes, como um cão selvagem.
Ve sonra sarıldılar.
Depois, eles abraçaram-se.
Selam, sana sarılırdım ama...
Olá. - Dava-te um abraço, mas... - Não é preciso.
Anladım ama dışarıda intihar yeleği giymiş bir adam var.
- Percebido.
Artık sarılabilirim.
Agora, aceito o abraço.
Kalan yemekleri onlara sarıyorum.
Uso-os para conservar restos de comida.
Sonra da, eğer benim gibiysen orijinal parçayı, asitsiz bir kağıda sarıp gelecek jenerasyonlara verilmek üzere bir kutuya kaldırırdın.
E, se fosses como eu, devias ter embrulhado o original em papel alcalino, tê-lo posto numa caixa e guardado para futuras gerações.
Sonsuza kadar bir kağıda sarılmış halde.
Embrulhado em papel para sempre.
Onları tabii ki asitsiz kağıda sarıp, kutulara kaldırdım.
Fiz questão de embrulhá-las em papel alcalino e guardá-las em caixas.
Sarışının başrolü kapmaya çalışmadığına emin misin?
Achas que a loura não quer o papel principal?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]