All that stuff tradutor Turco
4,024 parallel translation
We found all that stuff in your shop, Eddie, but it was a match to Marta Cuerto.
Tüm bunları senin dükkanında bulduk Eddie yalnız izler Marta Cuerto'ya ait çıktı.
Deb can help out with all that stuff.
Deb bu konularda yardımcı olur.
I made up all that stuff to impress you ;
Bütün o şeyleri seni etkilemek için uydurdum. Sıradan bir lise son öğrencisiyim.
The museum doesn't get all that stuff for free.
Müze bize her şeyi bedavaya sunmuyor.
All that stuff about a fresh, clean start, just killing'em and movin'on... it kinda touched me.
O yeniden başlama olayı, onları öldürüp, önümüze bakalım sözleri... Biraz olsun duygulanmıştım.
How do they know all that stuff?
Böyle şeyleri nereden biliyorlar?
You know, all that stuff I have in my room.
Odamdaki tüm bu eşyalar falan.
So what if all that stuff really has matured me?
Yani ya bunca olan şey beni gerçekten olgunlaştırdıysa?
And just so we're clear, you're mad at all that stuff and not being weird because we had sex last night.
Konuyu açıklığa kavuşturmak gerekirse bunlara kızdın ama dün gece seks yaptığımız için tuhaf davranmıyorsun.
And don't let all that stuff about you and your guitar player get to you.
Gitaristinle aranda olanların sana zarar vermesine izin verme.
You never heard us saying all that stuff.
Biz hiç böyle şeyler söylemezdik.
THEN WHEN YOU'RE DONE, YOU COME BACK, YOU TAKE ALL THAT STUFF OFF, YOU TAKE A SHOWER, PUT YOUR
Ders bttikten sonra, geri gelir ve o giydiğin her şeyi tekrar çıkartıp duş alırdın, okul kıyafetlerini giyer ve sınıfa giderdin.
I was at the front door, totally in control, and then I started thinking about all that stuff you said about messiness, and it threw me off my game.
Kapının önündeydim ve kontrol bendeydi sonra karmaşık durumlarla ilgili söylediğin şeyler aklıma düştü ve ayarımı bozdu.
Oh. And thank you for, uh, bringing - all that stuff.
Eşyaları getirdiğin için, teşekkürler.
So, what's up? You really believe in all that stuff?
- Tüm o şeylere gerçekten inanıyor musun?
Great, mom, but I'm pretty sure they have all that stuff in Sedona.
Harikasin anne ama eminim aynilarini Sedona'da da satiyorlardir.
All this stuff that I saved, that I'm so proud of... just reminds me of my failures.
Sakladığım tüm bu şeyler bu gurur duyduklarım bana hatalarımı hatırlatıyor.
Cooked food erodes your natural ability to fight infection and disease, but raw food is so rich in fiber and nutrients, and vitamins and all that good stuff, it actually gives to your body.
Pişmiş yemek enfeksiyona ve hastalıklara karşı doğal savaşma gücünü azaltıyor..... ama çiğ yiyecek lif ve besin değeri açısından çok zengin ayrıca vitamin ve diğer iyi şeyler de dahil aslında bunu vücuduna kazandırıyor.
You know, and I was reaching for all this stuff, but all I really needed was to look at someone and be like, "oh, that person wants to be there after I'm dead," you know?
Başka şeyleri ararken aslında tek yapmam gereken ben öldükten sonra beni hatırlayacak birini aramammış aslında.
So that I'm feeling all these big feelings and containing all this stuff for everybody else and it's like...
İçimde bu duygular var, başkaları görsün diye gitmesine izin vermiyorum. Zor geliyor.
You know, there's stuff in there that can bring us all down.
Biliyorsun, orada bizim işimizi bitirebilecek şeyler var.
So then that stuff's all going on with this Sitwell company.
Sonra Sitwell Şirketi ile ilgili bir dünya şey oldu.
- That loser. All my stuff.
- Kalan eşyalarım işte.
Look, all I hear you guys saying is a whole lot of stuff that you can't prove.
Tüm duyduğum, ispatlayamayacağınız bir sürü saçmalık.
Well, you know, I guess seeing you like this and all... It kinda scares the hell out of me, so... I wanna make sure you're all right... you're doing your program, going to your meetings, stuff like that.
Seni böyle görmek beni çok korkutuyor ben de iyi olduğundan programına uyduğundan, toplantılarına gittiğinden emin olmak istedim.
Okay, what we're trying to say is that you are a great guy, and someday, you're gonna meet somebody who's into all the same stuff that you are.
Peki, söylemeye çalıştığımız şey sen harika bir adamsın ve bir gün, seninle aynı şeylerle ilgilenen biriyle tanışacaksın.
Just because Jimmy and I are getting married doesn't mean you guys can't do all that cool stuff together.
Jimmy'yle benim evlenmemiz bu güzel şeyleri beraber yapamayacak olmanız anlamına gelmez.
I'm selling all the stuff we got from that storage unit we won along with some of your crap.
Açık arttırmadan aldığımız her şeyi ve senin birkaç zırvalarını satıyorum.
Yeah, but on the upside, uh, now we know that Lucy didn't get all that violent, murdery stuff from my gene pool.
Evet, ama iyi tarafından bakarsak Lucy'nin bütün o vahşi tarafını benim gen havuzumdan almadığını biliyoruz.
All this stuff I was taught about evolution and big bang theory and all that is lies straight from the pit of hell.
Evrim ve büyük patlama kuramıyla ilgili öğrendiğim her şey direkt cehennem çukurundan çıkma yalanlardır.
You need to get rid of all the stuff that you don't need, or I'll do it for you.
İhtiyacın olmayan tüm eşyaları atacaksın yoksa ben senin yerine yaparım.
It made it all worth it, so to speak, cause that's how we were able to open the offices and stuff.
- Ooo, evet, bu harika. Doğruyu söylemek gerekirse, hepsine değdi. bunun anlamı şu ki, ofisleri, işleri falan böyle açabildik.
- Yeah, but, you know, I bet under all that black stuff is somebody who wants to bust out and have a good time.
Evet, ama eminim o siyah kıyafetlerin altında açılmak ve iyi vakit geçirmek isteyen birisi var.
Every time they answer correctly, she's all, "how do they know that stuff?"
Her doğru cevap verdiklerinde "bunları nereden biliyorlar?" der.
You're still into all that stupid AV stuff, right?
Hâlâ şu aptal AV şeyleriyle ilgileniyorsun değil mi?
We can see if he's into all that freaky gender-reversal stuff.
Bakalım Archer o sapık şeylerle ilgili mi?
I didn't really come to rehash all that stuff.
Ben-
All I'm asking is that you run stuff by me.
Tek istediğim benimle aynı tarafta olman.
Emily used to say stuff like that all the time, that I could change.
Emily de her zaman böyle şeyler söylerdi. Değişebileceğimi.
Anyway, that's when I realized I need this kind of stuff to happen all the time.
Her neyse, o zaman anladım ki hayatımda böyle şeyler olmasını seviyorum.
That's why none of y'all can get nothing over on me. Because I've done all the dumb stuff that y'all have done twice.
Çünkü yaptığınız bütün aptallıkların iki mislini yaptım.
The stuff that she collected all helped me understand her a little better.
Sakladığı her şey onu daha iyi anlamama yardımcı oluyordu.
So I started looking up all the stuff that she had from France,
Fransa'ya ait bütün malzemelerini incelemeye başladım.
Forget all that shelf stuff.
Şu raf olayını unut gitsin artık.
I'm looking out for you because one day, you will flip that switch back on, and all the bad stuff that you did is gonna come rushing back, and it is going to suck.
Sana göz kulak oluyorum çünkü bir gün, şalteri çevirip açacaksın ve yaptığın tüm o kötü şeyler geri gelecek ve berbat hissettirecek.
It was happening when all that Jack Marshall stuff was kicking off.
Bu Jack Marshall olayı başladığı sıralar oldu.
Which means I've got to learn that stuff all over again.
Bu yüzden de o konuyu tekrar hatırlamam gerekecek.
Yeah, but it has all that other stuff on it.
Evet ama onun içinde başka şeyler de var.
How could that stuff... be hidden in my head all these years?
Bu kadar şey bunca yıl zihnimde nasıl saklanabilir?
Jack, how about we go look at all that cool stuff you got at the museum today, huh?
Jack, bugün müzeden aldığın o harika şeylere bakalım mı?
Showing Hannah and Maya all that scary stuff?
Hannah ve Maya'ya o korkutucu görüntüleri niye gösterdin?
all that matters 18
all that shit 30
all that 276
all that money 36
all that time 39
all that sort of thing 17
all that crap 20
that stuff 41
stuff 485
stuffed 27
all that shit 30
all that 276
all that money 36
all that time 39
all that sort of thing 17
all that crap 20
that stuff 41
stuff 485
stuffed 27
stuffing 22
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20
all the world's a stage 17
all this time 373
all the way up 39
all the time in the world 18
all the way home 19
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20
all the world's a stage 17
all this time 373
all the way up 39
all the time in the world 18
all the way home 19
all things are possible 16
all the time 1146
all the way down 60
all the way back 32
all things considered 154
all these years 280
all the while 44
all the single ladies 21
all those years ago 44
all these years later 16
all the time 1146
all the way down 60
all the way back 32
all things considered 154
all these years 280
all the while 44
all the single ladies 21
all those years ago 44
all these years later 16