English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / And believe me

And believe me tradutor Turco

4,086 parallel translation
And believe me, I have been doing that a lot recently.
Ve inan bana, ben bunu son zamanlarda çok yapıyorum. - Öyle mi?
Hey, you do not know me and believe me, I'd never do anything like that. I just wanted to thank you for noticing the flowers.
Merhaba beni tanımıyorsun ve inan bana hayatım boyunca böyle bir şey yapmadım ama sana teşekkür etmek istedim.
You want revenge, and believe me, I am right there with you.
İntikam istiyorsun ve inan bana seninle aynı hisleri paylaşıyorum.
And believe me, they will become a liability.
İnan bana bu bir yükümlülük olacak.
It was, James, and believe me, what I'm about to say... well... it's not an easy thing to admit.
Evet James, inan bana söyleyeceklerim... şey... kabullenmesi hiç kolay değil.
And believe me, boy that you do not want.
Ve inan bana evlat bunu istemezsin.
And believe me, you don't want to come back.
İnan bana, geri gelmek istemezsin.
So I got a ride home with Mrs. Donahue, and she couldn't believe that you wouldn't have picked me up.
Sonunda eve Bayan Donahue ile geldim beni almaya gelmediğine inanamadı.
Sean McBride told me he didn't kill your husband, and I believe him.
Sean McBride kocanızı öldürmediğini söyledi ve ben ona inanıyorum.
Explain what you have been to me... and what I believe you can be to me.
Bana ne olduğunu ve benim ne olacağıma inandığını açıkla.
'Believe me, my dear, your future lies with David'and not with a silly old buffer like me.
İnan bana hayatım, senin geleceğin David'le benim gibi aptal yaşlı bir bunakla değil.
I allowed Green Beetle and his scarab to feed me exactly what The Reach wanted us to believe.
Yeşil Böcek ve onun böceğine Erişilenler'in tam olarak bizim bilmemizi istedikleri şeyleri göstermelerine izin verdim.
Well, I've been trying to tell you how I feel, and you wouldn't believe me, so... I needed a little help.
Sana hislerimi anlatmaya çalıştım ve bana inanmadın, o yüzden biraz yardım aldım.
- You wouldn't believe how many people I emailed asking for help, and they completely ignored me. Hmm.
- Yardım için kaç kişiye e-mail attığımı bilemezsiniz ve hepsi de beni yanıtsız bıraktı.
I can't believe it's me and you and we're talking about somebody else.
Başka biri hakkında konuştuğumuza inanamıyorum.
I just told my girlfriends it was you guys, and they didn't believe me.
Kız arkadaşlarıma siz olduğunuzu söyledim. Bana inanmadılar.
And when the locker room gets ahold of this, this dude is on his own, believe you me.
Soyunma odasında bunun kokusu alındıktan sonra bu adam, inan bana, kendi başına kalacak.
You say you don't believe me and yet your mind is spinning at the possibility.
Bana inanmadığını söylüyorsun ama kafan bu ihtimal hakkındaki düşüncelerle çalkalanıyor.
AND THIS IS WHAT I DIDN'T BELIEVE UNTIL THEY TOLD ME.
Ve bana söylediklere şeye inanamadım.
In my experience, that's just a polite name for another kind of congress altogether and I know who'll be on top, believe me.
Tecrübeme göre bu meclisin bir başka türüne verilmiş bir ad. Ve inan bana, o meclisin tepesine kimin oturacağını da biliyorum.
It says I have gullible friends who will believe anybody, and I need to make that anybody me.
Herhangi birine inanacak kadar ahmak arkadaşlarım olduğunu, ve o birisinin ben olmasını gerektiğini söyler.
And if you don't believe me i'll prove it.
Bana inanmıyorsanız, size kanıtlayayım.
I wasn't there, and you believe me, don't you?
Orada ben yoktum, sen de bana inanıyorsun, değil mi?
And, you, I believe you owe me some payment in the form of ice cream.
Ve sen, sanırım bana borcunu dondurma şeklinde ödemen gerekecek.
And I know you're telling me that there's nothing wrong with him and that I should believe you because you're a doctor and I'm just a waitress.
Bir şeyi olmadığını söylediğinizin ve siz bir doktor bense sadece bir garson olduğum için.. ... size inanmam gerektiğinin de farkındayım.
And you can see that there is nothing going on there, and you can believe me because I'm not that good of an actor.
Ve aramızda hiçbir şey olmadığını sen de görebilirsin, bana inanabilirsin, çünkü ben o kadar iyi bir oyuncu sayılmam.
We're on the rails with this thing, okay? And the only way out of it is through it believe me, I know.
Bu işin yolunda ilerliyoruz ve bundan çıkmanın tek yolu içinden geçmek.
And if it was under different circumstances, believe me... but Andy was one of my best friends.
Başka bir şekilde olsaydı inan ki... Ama Andy en iyi arkadaşlarımdandı.
I didn't kill my wife, and you believe me, don't you?
Eşimi ben öldürmedim, bana inanıyorsun değil mi?
A friend of my husband told me something then, and I didn't believe him.
Kocamın bir arkadaşı bana birşey söylemişti o zaman, ve ben ona inanmamıştım.
And you believe... she should have told me.
Ve bana söylemesi gerektiğine inanıyorsunuz.
All right, and he opened up to me, started giving me this speech about how a man needs something to believe in, something to fight for.
Bana açıldı ve bir adamın bir şeylere inanması ve onun için savaşması gerektiği konusunda konuşmaya başladı.
And I truly believe God wants me to fuck you.
İnanıyorum ki Tanrı seninle sikişmemi istiyor.
Danny, I can't believe that you would sacrifice the use of your legs to come and find me on my birthday.
Danny, doğum günümde beni bulmak için bacaklarını kullanma kabiliyetini feda edebildiğine inanamıyorum.
Seduce me, and... lead me to believe that you'd been murdered?
Beni baştan çıkardın ve... öldürüldüğüne inandırdın?
I can't believe that I have to ask you to be my friend and... trust me that the person that I have fallen in love with, he... he isn't a monster.
Senden arkadaşım olmanı ve aşık olduğum adamın bir canavar olmadığı konusunda bana güvenmeni istemek zorunda kaldığıma inanamıyorum.
You made me believe it, and I believe it still.
Beni buna inandırdın ve hala inanıyorum.
And if they don't believe that, they can call me.
Ve, eğer onlar buna inanmıyorsa beni arayabilirler.
I believe I was 13 when my mother pulled me out of French literature class in Geneva and whisked us out of the country to keep us from being murdered...
Sanıyorum annem beni Cenevre'deki Fransız Edebiyatı dersinden alıp öldürülmemizi engellemek için ülkeden çıkarttığında 13 yaşındaydım.
You always taught me to fight for what I believe in, to fight to make the world the place I want it to be, and now that I'm putting that into practice, you want me to stop.
- Sen herzaman dersin ya hani "inandığın şeyler uğruna şavaşmalısın" şimdi, benden başlamışken bundan, vazgeçmemi mi istiyorsun.
But the one thing I can't understand is how the one person who always encouraged me to have convictions and stand up for what I believe in is now being so critical.
- Ama anlamadığım bişey var. Nasıl oluyorda, beni hep destekleyen kararlarımın ve inandığım şeylerin arkasında durmamı sağlayan kişi böyle kritik bi durumda arkamda durmuyor! .
I know you want me to accept what you're saying on faith- - because you're a man of faith- - but I believe in patterns and sequences, and... this sequence doesn't end well unless something disrupts the pattern.
Bana inançtan bahsettiğin zaman kabul etmemi istediğini biliyorum çünkü sen inançlı bir adamsın- - fakat ben örneklere, mantıklara inanan biri olarak ; bir şeyler örneği bozarsa, mantık orada biter.
And this... Believe me this is our moment.
Ve inanın bana fırsat bu fırsat.
And, Arlene, I never told you this back then, but when me and you and Terry were together at the pass-through with that one waitress whose name we refused to learn'cause we couldn't believe that Sam had hired her... well, I was... listening in on Terry's thoughts that night.
Arlene, bunu sana geçmişte söylemedim ama sen, ben ve Terry Sam'in onu işe aldığına inanamadığımız adını bile öğrenmeyi reddettiğimiz garsonu birlikte düşünürken ben o akşam Terry'nin düşüncelerini dinliyordum.
And Alec, believe me.
Ve Alec, inan bana.
And he didn't believe me.
Ve o bana inanmadı.
Well, believe me, I have charted every aqueduct and escape route that Rome has to offer.
İnan bana, Roma'nın bütün su yollarını ve kaçış güzergahlarını ezberledim.
I have cashed in all of my "get out of hell free" cards, so if you don't believe me and you still think I'm keeping secrets, go out there and search that RV for yourselves.
"Hapisten çıkma kartı" için tüm emeğimi harcadım. Eğer hala bana inanmıyor ve sırlarım olduğunu düşünüyorsanız oraya gidin ve karavanı kendiniz arayın.
And if you don't believe me, you can look it up.
İnanmıyorsan, oku öğren.
I mean, I've got two sons who are like babies anyway, so I've got plenty to deal with, believe me, and then there's you.
Bu bebeği gerçekten istiyordun, değil mi? İstiyordum. Zaten hala bebek gibi olan iki oğlum var. İnan bana uğraşacak çok şeyim var.
I know you don't believe me, and that's fine.
Ve bana inanmadığını biliyorum, önemi yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]