At a bar tradutor Turco
2,380 parallel translation
Of you and Marshall at a bar.
Bir barda, sen ve Marshall'ın fotoğrafını.
- Cute guy came up to me at a bar, said, "how'd you like to make a little money?"
- Barda, yakışıklı bir adam geldi "biraz para kazanmaya ne dersin" dedi.
I met her at a bar.
Onunla barda tanıştım.
The hotel records show he signed for drinks at a bar this morning.
Otel kayıtlarına göre bu sabah barda içki için imza atmış.
What if we met these guys at a bar?
Ya bu adamları barda falan görürsek.
I'm already working doubles at a bar to put myself through grad school.
Çifte vardiya ile bir barda çalışıyorum da.
And the last time she was at a bar was ballet class.
Ayrıca Masters en son bara gittiğinde bale kursundaydı.
About a month later I see this Milwaukee's Brew guy at a bar.
Bir ay sonra, Milwaukee'nin adamını bir barda gördüm.
At a bar at 12 : 30 on a Wednesday night?
Çarşamba gecesi 12 : 30'da bir barda mı?
The Morello brokers hang out at a bar called the Closing Bell.
Morello brokerları closing bell diye bir bara takılıyorlarmış.
She's undercover... she targets him, picks him up at a bar or the gym... starts dating him.
Gizli görevde... Hedefi saptar,... bir bardan ya da spor salonundan alır ve çıkmaya başlar.
Back in 2008, he was cited for drunken misconduct at a bar.
2008 yılında bir barda kavgaya karışmış.
Every month we would meet in the hotel bar at the Lamont and pretend to be strangers and spend the night together under a false name, and he was Mr. Ross.
Her ay, Lamont'daki bir otelde buluşur birbirimize yabancıymış gibi davranır ve geceyi, sahte isimler altında birlikte geçirirdik. Onun da sahte ismi Bay Ross'tu.
This man's a bartender at the Ale House.
Bu adam, bar'da barmenlik yapıyor.
To see what kind of music she likes, so I could serenade her with one at a karaoke bar after dinner.
Böylece yemekten sonra karaoke barda sevdiği şarkıyla ona serenat yapacaktım.
You walk in here, buy a cup of chocolate and sit at the bar here.
Buraya gel, sıcak çikolata al ve bara otur.
Alright, a horse walks into - No, a whore walks into a bar.
Tamam, bir at hayır, bir fahişe bara gider.
You see, what Cosworth is really good at is taking ordinary, boring family saloons and turning them into street-fighting, come-on-if-you-think-you're hard-enough road racers with fiery nostrils and a Geordie Saturday night attitude to peace and love.
Cosworth'ün en iyi yaptığı şeylerden biri, sıradan ve sıkıcı aile arabalarını alıp sokaklarda savaşan, "sıkıysa kapışalım" dedirten yarış arabalarına dönüştürmek. Burnundan ateşler püskürten, barış ve aşka meydan okuyan arabalar.
According to the pastor of his church, at the time of the blast, Gonzales had volunteered to feed the homeless at a shelter downtown, nowhere near the food festival.
Sürekli gittiği kilisenin papazına göre, patlama sırasında yiyecek festivalinden uzakta, şehir merkezinde ki bir barınakta evsiz insanlara yemek dağıtıyormuş.
I just want a drink at the bar.
Yalnızca barda bir içecek istiyorum.
Picked her up, was taking her to the shelter when she tried to rob him with a knife at a red light.
Kız onu ışıklarda bıçakla soymaya kalktıktan sonra onu alıp barınağa getirmek istiyor.
We hit it off at the bar, a few drinks, few laughs.
Barda takıldık, birkaç kadeh içtik, biraz güldük.
But the girl at the bar isn't bad either, and she appears to have a very loose admissions policy.
Ama bardaki kadın da fena değil, ve gevşek bir kabul politikası var gibi görünüyor.
Then I graduate to beach lifeguard, then Hawaiian tropic judge, then rapper, so if you want a shout-out at the Grammys, keep it down!
Arkasından Havaili bar korumasına, sonra rapçıya Grammy ödüllerinde bağırmak istiyorsanız, sesini alçaltın!
I just... Look, imagine we're at the store, and you see me sneak a candy bar into my purse, right?
Bak, farz-ı mahal biz marketteyiz ve çantama gizlice çikolata attığımı görüyorsun, tamam mı?
I look forward to hammering out a peace agreement together.
Beraber bir barış sözleşmesi çakmak için can atıyorum.
The bar he worked at was facing a crossroads.
Çalışıtığı bar bir döryol ağzının önündeydi.
Or me at a lesbian bar.
Ya da benim lezbiyen bara gitmiş hâlim gibi.
Watched a hockey game at a lesbian bar, Bob.
Lezbiyen barında hokey izledim Bob.
- Okay, there shouldn't be a question mark at the end of that sentence.
- Bu cümle içinde hiçbir soru işareti barındırmamalı.
It's a little bit as if you're in a supermarket drunk, looking at the bar code, and the pattern has changed.
Süper markette barkoda sarhoş gibi bakmaya benziyor.
I mean, who would have guessed when I woke up this morning that I would end up here at a Bear bar with my wife and her friend with his very particular aesthetic requirements.
Sakın. Sabah uyandığım zaman, karım ve çok estetik ihtiyaçları olan arkadaşıyla beraber akşamleyin bir ayı barına gideceğim hayatta aklıma gelmezdi.
You volunteering at a homeless shelter or mentoring homeless youth Or something else heroic?
Bir evsiz barınağında gönüllü olarak mı çalışacaksın evsiz gençlere akıl hocalığı mı yapacaksın yoksa başka tür kahramanca bir şey mi yapacaksın?
I'm meeting him at the bar... a guy named Mackal. Once it's confirmed by boss'wire transfer, he'll give me instructions how to get the package out of the hotel.
Patronumun banka havalesini onayladığı an paketi otelin dışına çıkarmam için gerekli talimatları alacağım.
Why are we at a bar?
Barda ne işimiz var?
According to Hanson's deposition, he had a power lunch every Tuesday at the Oyster Bar at Grand Central Station with a man he considered his mentor.
Hanson'ın ifadesine göre, her salı Büyük Sentral Durağının orada ki... Oyster Barda akıl hocası dediği bir adamla görüşme yemeği yiyiyorlarmış.
You don't care what we eat as long as you have a chocolate bar at the bottom of your plate.
Tabağında çikolatan olduktan sonra ne yediğimiz umurunda değil.
You told him to meet you at a singles bar again?
Onunla yine bekarlar barında mı buluşacaktın?
He was a guy I met at a peace rally.
Barış rallisinde tanıştığım bir adam.
Can you imagine going to a bar and telling a babe, "Yeah, you know, I got a dragon at my house"?
Barda kızlara "Benim evde ejder var" dediğimi düşünsenize.
Well, we'll do a whip-around down at the bar.
Bara bir göz atacağız.
I can't be this close to having all my dreams come true only to have them yanked away by one transgression at a stranger's Bar Mitzvah.
Bütün dileklerimin, bir yabancının Bar Mitzvah'ında... sadece bir günahla aniden elimden alınabilecekken gerçekleşmesine bu kadar yaklaşmış olamam.
Oh, I'm just sitting at the bar, enjoying a bit of sherry and some udon noodles.
Barda oturmuş şarabımın keyfini çıkartıyorum.
You lied to me, man, and now I find you at a sports bar with a bunch of very attractive black men, one who looks like Dwyane Wade.
Bana yalan söyledin adamım. Ve şimdi seni bir spor barında hem de bir gurup, oldukça çekici siyah erkekle buluyorum. Ki içlerinden biri Dwyane Wade'ye benziyordu.
Instead of sitting at the bar and crying like girls.. Take a look at yourselves in the mirror.
Barda kızlar gibi ağlayıp zırlayacağınıza aynada kendinize bir bakın.
I saw you a while back at earnestine and hazel's.
Earnestine ve Hazel barında vaktiyle izlemiştim seni.
- I know I sucked. - Well, actually, I'm just here for a drink, but the line at the bar is kind of long.
- aslında içki için gelmiştim ama barda uzunca bir kuyruk var
You're asking the idiot who thought that it was a good idea to surprise her globetrotting, womanizing boyfriend at a Vegas hotel bar.
Bunu sorduğun da, Vegas'ta barda kucağında bir kadınla oturan sevgilisine sürpriz yapmak isteyen aptal kız.
All I know is, one minute I'm at the bar, and the next, I get jumped, wake up in a damn courtroom.
Tek bildiğim bir süre önce barda olduğum ve sonra bir anda mahkeme odasında uyandım.
There's a hot redhead at the bar in a fallopian-length dress that I definitely want a piece of.
Olmaz, bardaki uzun elbiseli kızıl hatuna iş atacağım.
He picked Sophie up at 7 : 20, and they went to a, uh... Swank Bar on Third.
Sophie'yi 7 : 20'de aldı ve 3. caddedeki Swank Bar'a gittiler.
at all 631
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at a time 30
at a time like this 52
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at a time 30
at a time like this 52
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at any moment 23
at about 59
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a 21
a bar 51
a barn 19
at about 59
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a 21
a bar 51
a barn 19