But there tradutor Turco
75,105 parallel translation
But there's still things I haven't told her.
Ama hala ona söylemediğim şeyler var.
But there is no way in hell I'm getting into business with a career legal secretary.
Ama hayatta bir hukuk sekreteriyle iş yapmam.
But there's a problem, and I need your help with it.
- Ama bir sıkıntı var. Bu konuda yardımın gerek. - Ne olursa.
But there's no Quiet Room in Sioux Falls, is there?
Ancak Sioux Falls'da "Sessiz Oda" yok, değil mi?
Hollow Sky was directly responsible, but there's gotta be a connection, right?
Hollow Sky'la alakalı olduğunu söylemiyorum ama bir bağlantı olmalı değil mi?
I topped off the tank and we got some ammo but there are patrols on the highway. We should move on. Okay.
Depoyu doldurdum, biraz cephanemiz var ama... yolun her yerinde devriyeler var.
But there is a verse about idleness making the house fall apart.
Ama yuva yıkmakla ilgili böyle bir söz var.
Ah. I would normally volunteer to be his bodyguard, but there's only so much of me... to go around.
Normalde onun arkasını kollamak için burada kalırdım ama maalesef benden sadece bir tane var.
It's a little... It's a little cheesy... but there's something really satisfying about it.
Biraz bayattı ama çok tatminkar bir yanı vardı.
- But there was a statue...
- Ama bir heykel...
Dr. Morgan, I'm afraid this is gonna come as a shock to you, but there's somebody here who's been waiting to talk to you.
Dr. Morgan, korkarım bu sizi şok edecek ama... orada birisi sizinle... konuşmak için bekliyor.
I know you wanna get back to the ship, but there's really nothing we can do right now except wait.
Gemiye dönmek istediğini biliyorum. Ama şu anda beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
But there's always room for a pretty little thing like you.
Ama senin gibi güzel bir şey için her zaman yerimiz vardır.
But there is no way you're getting in the way of me and bacon!
Fakat benimle pastırmanın arasına girmenin imkanı yok!
I know it's easy to let emotions get involved, but there's a protocol.
Duyguların karışmasına izin vermenin... kolay olduğunu biliyorum fakat bir protokol var.
But there will be a wedding, and you will produce an heir...
Ama bu düğün olacak ve bir veliaht yapacaksınız.
But there are people you do care for.
Ama senin de önemsediğin kişiler var.
- There's a guy I know who I thought might invest, but he's not really in this business so I brought the Donna over to him and I gave him our pitch.
- Yatırım yapacağını düşündüğüm bir tanıdığım vardı ama aslında bu işlerle ilgilenmiyor, "Donna'yı" ona götürdüm, tanıttım.
But I'm not sure I want to be with a man who thinks there's ever a reason to treat me that way.
Bana bu şekilde davranmaya sebebi olan biriyle yaşamak istediğimden emin değilim. - Tara...
I was just gonna ask you where the law library was, but then I realized you've never set foot in there.
Hukuk kütüphanesinin ne tarafta olduğunu soracaktım. Ama sonra oraya hiç ayak basmadığını hatırladım.
An opportunity presented itself for me to become one and I turned it down, but then I had to sit there and watch a woman get put on the street because I couldn't help her.
Olabilme fırsatı ayağıma geldi ama elimin tersiyle ittim. Ama sonra sırf yardım edemediğim için bir kadının evsiz kalmasını öylece izledim.
But I didn't want to tell you until there was something to tell. You weren't going to tell me until you got away with it.
Ama söylenecek bir şey olmadan haber vermek istemedim.
Everybody knows you're great with people, so it'll play out there, but, between you and me... no, Harvey, I didn't ask for partner just so I could keep being a superwoman behind closed doors,
Herkes insanlarla aranın iyi olduğunu biliyor, bu yüzden burada faydalı olacaksın. Seninle benim aramda ise... Hayır, Harvey.
But then you start to see threats where there aren't any.
Ama sonrasında aslında olmayan tehditler görmeye başlamışsın.
But it'll be worse if you don't get there before Connor.
Eğer Connor'dan önce oraya gitmezsen daha beteri olacak.
I know, but I'm not there.
Biliyorum, ama evde olmayacağım.
But you said there was an Eye in the house.
Bilmiyorum. Evde bir Göz olduğunu söylemiştin.
Yeah, there's a wood burning stove in the corner, but it sucks.
Evet, köşede bir... odun sobası var ama işe yaramaz.
No one's made a move yet here, but I can't help feeling there's a target on my back.
Kimse hamle yapmadı ama hedef benmişim gibi hissediyorum.
Well, if it was Dollar Bill, I'd take it in a heartbeat, but he's over there with his thumb up his ass.
Eğer yanında Dollar Bill olsaydı, kalp atışlarım hızlanırdı ama o şurada bekleyip kıçını parmaklıyor.
Cramps are one reason, but in Lake Lachrymose, there's another.
Kramp bunun bir sebebi, evet, ama Ağlayan Göl'de bir sebebi daha var.
But again and again I remind myself that there was nothing I could do, just as the Baudelaires could do nothing to prevent that window from shattering.
Ama tekrar tekrar kendime söyledim, yapabileceğim bir şey yoktu, tıpkı Baudelaireların o camın kırılmasını asla önleyemeyecek olmaları gibi.
But one of their leaders is still out there.
Ama liderlerinden biri hala dışarıda.
I-I spent years chasing down every lead, hoping against hope that, that Mitch would still be out there and alive somewhere j-just waiting for us to find him, but you know what?
Orada her bir ipucunu araştırmakla... her umudun peşinde koşmakla... Mitch'in hala orada... canlı bir şekilde bizi bekliyor olduğunu umut etmekle yıllarımı harcadım.
But what's odd is that there's nothing to connect these disappearances.
Burada garip olansa bu kayıpları birbirine bağlayacak hiçbir şeyin olmaması.
Or you know, at a desk, but I can't go out there with you again.
Ya da masa başında, ama seninle beraber tekrar dışarı çıkamam.
Listen, Rip's out there too, but his brain's been scrambled by the Legion, so we need to bring him back.
Dinleyin, Rip de orada ama Legion beyniyle oynamış. Onu gemiye geri getirmeliyiz.
But, um... There's a lot more important things than having powers to being a hero.
Fakat kahraman olmak için güçlere sahip olmaktan çok daha önemli şeyler var.
But he hasn't had any visitors since he's been there.
Fakat orada olduğundan beri hiç ziyaretçisi olmamış.
Because there was only one visitor to the jail last night, but it was to visit Lillian Luthor.
Çünkü geçen gece hapishaneye gelen tek ziyaretçi vardı, ama o da Lillian Luthor'u ziyaret etmeye gelmişti.
But once it's out there, it's out there.
Fakat bir kere çıkarsa, çıkar.
There's enough here to sustain us for a long time if we need it, but I suspect we won't.
İhtiyacımız olursa uzun süre yaşamamıza yetecek yeterince şey var, fakat ihtiyacımız olacağına şüphem var.
I don't know how long we were rotting out there in the Amazon, but...
Amazonlarda ne kadar süredir çürüyorduk bilmiyorum ama...
But in the DEO armory, there's a magnetic field disrupter.
Ama DEO'nun cephaneliğinde, bir manyetik alan bozucu var.
I know none of us can stop you if you choose to go out there, but please, as the people who care about you, give us a day to try and get ahead of this thing.
Eğer gitmeyi seçersen hiçbirimizin seni durduramayacağını biliyorum, ama lütfen, sana değer veren insanlar olarak bize bu şeyin önüne geçmemiz ve denememiz için bir gün ver.
But why isn't there anything in our own archives?
Fakat neden kendi arşivlerimizde hiçbir şey yok?
Maybe, yeah, sure, I broke some walls, but I got everyone out of there safely, and that is a win.
Belkide evet, tabi ki, bazı duvarları kırdım fakat oradaki herkesi güvenli bir şekilde dışarı çıkardım ve bu bir galibiyettir.
I think I was there quite a few years before you, but I will take the compliment.
Galiba senden bir kaç yıl önce ordaydım, ama övgüyü ben alayım.
Well, he's safe, but his mother's still out there.
O güvende olabilir ama annesi hala dışarıda bir yerde.
But his mom is still out there. I could...
- Ama annesi hala dışarıda.
But whatever happened in our past, I'm asking you to leave it there.
Ama lütfen geçmişte her ne olduysa bırak geçmişte kalsın.
but there are 38
but there's more 55
but there was no answer 20
but there's a catch 20
but there's no 20
but there's a problem 45
but there's nothing here 17
but there's a 20
but there you go 27
but there's nothing i can do 29
but there's more 55
but there was no answer 20
but there's a catch 20
but there's no 20
but there's a problem 45
but there's nothing here 17
but there's a 20
but there you go 27
but there's nothing i can do 29