English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But there is

But there is tradutor Turco

14,140 parallel translation
Diego is following Elena but there is no sign of Pablo.
Diego, Elena'yı takip ediyor, ancak Pablo'dan hiçbir iz yok.
He wouldn't say so himself, but there is a righteousness to him.
O kendi için böyle düşünmez ama onda büyük bir dürüstlük var. - Bay Renfield!
Hayley, this family comes with many, many hardships, but there is at least one benefit.
Hayley bu aile bir sürü zorlukla uğraşıyor ama en azından bunun bir güzel yanı var.
Oliver's speaking with Merlyn right now, and Merlyn--he is a bastard, but there is nothing that he wouldn't do to save his daughter.
Oliver şu an Merlyn'le konuşuyor ve Merlyn piçin dik gidenidir ama kızını kurtarmak için yapmayacağı şey yoktur.
It's where the League of Assassins hang their black hoods. That's right, but there is no Lazarus Pit and no League in there. No.
Suikastçılar Birliği'nin siyah kapüşonlarını astığı yer burası.
I hacked Kuttler's server to see if there was anything in there that could point us to where he would run to, and he cleared the cache, so I can't recover any files, but there is a root directory called Ravenspur.
Ben olmadığını görmek için Kuttler sunucu kesmek Herhangi bir şey onun için aday olacağını bize nerede noktası olabilir orada, Ve o, önbellek temizlenir Yüzden herhangi dosyaları kurtarmak, olamaz Ama Ravenspur adında bir kök dizini vardır.
But there is only one, only one woman amongst all the rest, only one who has the strength and a caring heart above all other hearts, and a goodness born of this mountain.
Ama yalnızca biri diğerleri arasında yalnızca bir kadın diğerlerinden daha şefkatli bir kalbi, gücü ve bu dağda doğmuş bir erdemi olan yalnızca bir kadın var.
But there is some good news.
Ama iyi haberler de var.
But there is something that you should know.
Ama bilmeniz gereken bir şey var.
But there is a right time.
Ama doğru bir zaman var.
But there is a way back, Uncle.
Geri dönüş yolu var, dayı.
The event wasn't sanctioned by the school, but there is some liability.
Olay okul tarafından onaylanmadı, ancak bazı yükümlülükler var.
But there is another truth, Michael.
Bir gerçek daha var, Michael.
Now, I have tried to always be there for her, and I have been a very good son, but there is just something wrong with my mother, an... and she does things, and then she blames me,
Hep yanında olmaya çalıştım ve layığıyla bir oğul oldum ama annemin bir şeyi var bir şeyler yapıyor ve hep beni suçluyor.
But there is something I want to say.
Ama söylemek istediğim bir şey var.
But there is none of that in this man.
Fakat bu adamda bunların hiç biri yok.
But there is another way.
Ama başka bir yol daha var.
But there is light in you.
Ama senin de içinde.. .. ışık var.
Ha. But there is the small matter of a 300-foot Wall standing in our way.
Ama yolumuzun üstünde duran 100 metrelik ufak bir duvar sorunu var.
But there is one thing that should never take us by surprise, because we know it is there, always lurking', ready to seize us in our moments of weakness.
Ama bize asla sürpriz olmaması gereken bir şey vardır. Çünkü her zaman orada durup pusuda beklediğini ve aciz düştüğümüz anlarda bizi ele geçirmeye hazır olduğunu biliriz.
Okay, so we went to the bank, and the house is being sold at auction, but there's a chance that we could buy it.
Bankaya gittik ve evi açık arttırmada satacaklar. Ama alabilme şansımız var.
The curtain falls on a stage bedecked with bodies and there is nothing but silence.
Perde, cesetlerle bezeli bir sahnenin üstüne kapanır ve sessizlikten başka bir şey olmaz.
Not that my French is perfect, but there are some odd word choices here and verbs conjugated incorrectly.
Fransızcam çok iyi değil ama bazı kelime seçimleri ve fiil çekimleri hatalı.
I can take you there, but I can't let you see where it is.
Seni ameliyathaneye götürebilirim ama yerini görmene izin veremem.
Heh. But there is no going back to normal.
- Normal olmayacak ama bir daha.
I don't know how much you remember of my father, but he was not a good man, he threw in with Malcolm Merlyn, and all of that being said, there is nothing that I wouldn't do to have him back.
Babamı ne kadar hatırlıyorsun bilmiyorum ama iyi bir adam değildi. Malcolm Merlyn'le birlik oldu. Bunlar bir yana, şu an hayatta olması için yapmayacağım şey yok.
There is no getting out, but with your deaths, I might yet just live.
Buradan çıkış yok....... ama ölürseniz ben yaşayabilirim.
But now there is.
- Ancak artık bir çözüm var.
- There is nothing but damage.
- Zarardan başka bir şey yok.
But one thing we won't accomplish tonight is find a way to get the Farrells off the mountain so we can get up there, get coal, and get jobs.
Ama bu gece üstesinden gelemeyeceğimiz tek şey Farrelllar'ı dağdan indirmenin bir yolunu bulmak ki..... bu sayede oraya çıkıp, kömüre ulaşıp işlerimizi alabilelim.
Well, this is purely hypothetical, and there are a lot of unknown variables, but... Based on what Daisy told us about Hive's new pathogen...
Şey, bu tamamen varsayıma dayalı ve bir sürü bilinmez değişken var ama Daisy'nin Hive'ın yeni patojeni hakkında söylediklerine dayanarak...
I don't really know where to start with this, but I have some things that I have to tell you, and I don't know if this is the right place, or if there will ever be a right place but...
Sana bir şey söylemem lazım ama nereden başlayacağımı bilemiyorum. Ve burası doğru yer mi ya da doğru bir yer var mı onu da bilmiyorum. ... ama...
Right, so there was no way that he could have been involved with the journey to the Catacombs, but here is the thing about Key.
Yeraltı Mezarlığı'na yapılan yolculuğa katılmış olamaz. İşte asıl nokta da bu.
But why is there a 42 foot statue of Orpheus on the grounds?
13 metrelik bu Orpheus heykelinin burada işi ne?
Which Sol used to do, but now I'm doing it'cause there's no more Sol, just Frankie.
Eskiden olsa Sol hallederdi ama şimdi iş başa düştü, Sol devri kapandı Frankie devri açıldı.
But then there's some... tiny, terrible little piece of me that just needs to have been right about him... that he actually is a good person, that he is that man I fell in love with.
Fakat sonra içimden ufak, korkunç bir parçam onun hakkında yanılıp yanılmadığımı öğrenmek istiyor. Gerçekten iyi bir insan olup olmadığını aşık olduğum adamın gerçek olup olmadığını öğrenmek istiyor.
There is a void, in each of us, that we struggle to fill, but one that can only be filled by God.
Her birimizin içinde bir boşluk vardır ve biz onu doldurmaya çabalar dururuz. ... Ama orası sadece Tanrı ile dolabilir.
You're right, there is no need to remind me, but you did it anyway.
Haklısın, gerek yoktu ama sen yine de hatırlattın.
But the other part is, you're gonna be loaded with sacrifices, and you're gonna have hard choices to make, and there's gonna be a lot of things where eventually you'll have to let'em go.
Ama getirdiği diğer şeylerden biri de sürekli fedakârlık yapmak zorunda olman zor kararlarla karşı karşıya kalman ve eninde sonunda gitmesine izin vermek zorunda kalacağın bir sürü şey olacağı olması.
But God is there now.
Ama Tanrı şu anda orada.
I'm sorry to be the bearer of unpleasant truths, Katie... but I'm the best there is. And I really am trying to help you.
Acı gerçekleri benden duyduğun için üzgünüm Katie ama elinizdeki en iyi vekil benim ve size gerçekten yardım etmeye çalışıyorum.
I appreciate you helping me rescue the wolves, but if there is any chance of making Finn an ally, you should take it.
I teşekkür ederiz. Sen, ben kurt kurtarma yardım Ama Finn ve müttefik yapma şansı varsa,
Do whatever you have to do, but make sure there is no one around when this thing goes down.
Yapman gereken neyse onu yap.. .. ama bu olurken kimsenin orada olmadığından emin ol.
I am a suspect, but so is everyone who was there.
Ben bir şüpheliyim, fakat orada olan herkes de öyle.
They show up late every other day, do substandard work when they're there, ignore every single warning you give them, but the minute they're in trouble Out comes the black card.
Gün aşırı geç gelirler, yeterli iş yapmazlar, yapılan uyarıları önemsemezler ama sorun yaşadıkları anda hemen iyi kartlarını çıkarırlar.
If there's an emergency, you can call me on that number, but this is just between you and me.
Acil bir durum olursa bana bu numaradan ulaşabilirsin. Ama bu ikimizin arasında.
What we do know is, in 20 years time, Kasnia is the foothold from which Savage takes over the world, so we hardly want to take him on there, but if we can figure out how his actions here lead to his rise to power, then we won't need to.
Bildiğimiz şey, 20 yıl içerisinde Kasnia'nın Savage'ın dünyayı ele geçirmesinde başlangıç noktası olacağı bu yüzden onunla orada karşılaşmak istemeyiz ama eğer yaptığı hamlelerin onu gücüne nasıl kavuşturduğunu çözebilirsek o zaman buna gerek kalmayacaktır.
I've said to myself time and time again that there is nothing that I wouldn't do to save my wife and son, but now I know that there is.
Kendime defalarca oğlumu ve karımı kurtarmak için yapmayacağım bir şey olmadığını söyledim, ama artık olduğunu biliyorum.
You can't really hear it inside the head, but you can hear that there is a sound.
Başın içinde duyulmuyor ama ses olduğu duyuluyor.
There is work, but you only got it for the OG inmates.
İş var da, sadece eskilere veriliyor.
Its goal is to make me look guilty by association, but there are the way things look and the way things actually are.
Burada amaç yardım ve yataklık etmişim gibi göstermektir ama her şey göründüğü gibi değildir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]