English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Can i see it

Can i see it tradutor Turco

6,812 parallel translation
Can I see it?
Görebilir miyim?
Can I see it?
Bakabilir miyim?
You're fuckin'lying to me'cause I can see it in your eyes.
Palavra atıyorsun çünkü gözlerinden okunuyor.
It's something that happened and I can never see Swat again.
Yaşanmış bir hikayeymiş ve bir daha Swat'ı göremeyecekmişim gibi hissediyorum.
♪ I can see it all
# Hepsini görebiliyorum
I can see in your eyes you're gonna do it.
Gözlerinde görebiliyorum. Başaracaksın.
You're going through hell out there but you're hurting him, too. I can see it in his eyes.
Ringde çok zor durumdasın ama sen de onun canını yakıyorsun, gözlerinde görüyorum.
I can see it.
Nasıl olurdu görebiliyorum.
I can see it.
Bu belli.
I can see it.
Görebiliyorum.
♪ I can see it all ♪
Uzayalım!
Can you let John know that I've been thinking about it, and, I wanted to check and see if the job was still available.
John'a bunu düşündüğümü söyleyebilir misiniz ve işin hâlâ uygun olup olmadığını bir kontrol etmek istediğimi söyler misin?
¶ it's time to see what i can do ¶
* Ne yapabileceğimi görmenin vakti geldi *
I can see it, I can hear it, but nobody knows I'm there.
Görebiliyorum ve duyabiliyorum, ama kimse yerimi bilmiyor.
And I hope that when I die you can see it again.
Ve ben öldüğüm zaman sen tekrar görmek umuyoruz.
"I can't look into your house." I'm trying to look into your house, "but I see this black shadow over it."
"Evinin içine bakamıyorum bakmaya çalışıyorum ama siyah gölgelerden başka bir şey göremiyorum."
And I can kind of see it out of the corner of my eyes, that there was this man standing down at the end of my bed, kind of like this schlumpy old man.
Sonra da göz ucumdan yatağımın ucunda duran bu adamı görebilirdim. Takâtsiz yaşIı adam gibi.
I can see it just as easily there's the commonality of human experience, like, how our brains and our hearts and our personalities function, like, we're all people.
İnsan deneyimin ortaklığı olduğunu aynen görebiliyorum. Mesela nasıI beynimiz, kalbimiz ve kişiliğimiz fonksiyonlarını icra ediyorsa. Yani, hepimiz insanız.
There's... I can see my now ex-girlfriend's dresser, her little vanity, and there's nothing on it.
Eski kız arkadaşımın makyaj masasını görebiliyorum ama üzerinde hiçbir şey yoktu.
But I can see it for that half a second.
Fakat onu yarım saniyeliğine görebiliyordum.
- I can't see it!
- Göremiyorum!
I can't see it!
Göremiyorum!
I can see it.
Bunu görebiliyorum.
I can't see it.
Göremiyorum.
- Okay fella', you keep holdin that lantern in that one hand, and you keep that other hand where I can see it.
- Pekâlâ... Bir elinle o feneri tutmaya devam et diğer elini de görebileceğim bir yerde tut.
And I can see by yer face, it's a serious matter.
Yüzünden anladığıma göre ciddi bir mesele.
And then I would come and see you and it was like, "okay, I can breathe again."
Sonra gelip seni görüyordum ve "Tamam, artık nefes alabilirim." diyordum kendi kendime.
Look, the way I see it, you got two choices, okay? You can run.
Dinle, benim gördüğüm kadarıyla elinde iki seçenek var, tamam mı?
I can see it on your faces.
Suratından bunu anlayabiliyorum.
And if I could see your little face as well, then... I have another wish, I can't help it.
Ve eğer o küçük yüzünü görebilirsem başka bir dileğim daha var, bunu istiyorum.
I can see it now. Jakey boy's gonna go off, win the Heisman, go pro and become a big, big star. Oops.
Jakey, Amerikan Futbolu'nda başarılı olup, Heisman kupasını kazanacak profesyonel olup çok büyük bir yıldız olacaktır.
So, it's two children, I can see that.
Görebiliyorum, iki tane çocuk var.
I can't see it.
- Bence olamaz.
- I can see it.
Görüyorum.
I can't throw it out and I can't keep it because every time I see it...
Çöpe atamam, yanıma da alamam çünkü bunu ne zaman görsem...
I'm gonna take you up there so you can see it with your own eyes. - But we don't have time for that now.
Kendi gözünle görmen için seni oraya götüreceğim ama şu an buna vaktimiz yok.
- Is it a sprig of mint I see?
- Bu bir nane filizi mi? - Vay canına.
It's so weird I can't see you.
Sizi görememem çok garip.
You can't see it but I can feel it!
Görünmüyor ama hissediyorum!
But after all this time, I can see how much it hurt you.
Ama bunca zaman sonra bunun seni ne kadar incittiğini görüyorum.
I can't think why I didn't see it before.
Daha önce neden anlamadığımı düşünemiyorum.
Now, if you can see a way, an effective, credible way out of this that doesn't involve disabling the fort, I would love to hear it.
Hisarı devre dışı bırakmadan bu işi çözmenin etkili bir yolunu biliyorsan seve seve kulak veririm.
And can I ever see it?
Peki onu görebilir miyim?
That's true, but I don't see how we can do anything about it.
Haklısınız da ne yapabileceğimizi bilmiyorum.
Of course I can see it.
Tabii ki farkındayım.
~ I can see it upsets you.
- Seni rahatsız ettiğimi görebiliyorum.
- I can see it fine from here.
- Buradan gayet iyi görebiliyorum.
I can see it
Görebiliyorum
I can see it now.
Şimdi anlayabiliyorum.
Yeah, I still can't see it.
Hâlâ göremiyorum.
I can see it in your eyes.
* I can see it in your eyes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]