English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ D ] / Do you like her

Do you like her tradutor Turco

2,111 parallel translation
Do you like her?
Ondan hoşlandın mı?
Do you like her?
Hoşlandın mı?
Do you like her?
Sevdin mi onu?
Do you like her?
Ondan hoşIanıyor musun?
I-I can't believe I actually have to ask you this, but do you like her?
Sana bunu sormak zorunda olduğuma inanamıyorum, ama ondan hoşlandın mı?
And what were you gonna do to her? Oh, I was just gonna give her a ride home, like a good Samaritan.
Onu evine bırakacaktım, hiçbir çıkar gözetmeksizin.
If you like her so much, do something about it.
Ondan bu kadar çok hoşlanıyorsan, bir şeyler yap.
As you like... as you always do... without anybody noticing...
Hani senin sevdiğin gibi her zaman yaptığın gibi. Kimseye haber vermeden.
See, I could always work with the Italians, but how you gonna do business with people like that?
İtalyanlarla her zaman iş yapabilirim ama böyle insanlarla nasıl çalışırsın ki?
Chasing my brother and I around the world for five years, like a little doggy looking for a bone. You don't think we'd do our homework on you?
Beni ve ağabeyimi dünyanın her yerinde kemik arayan bir köpek gibi aradıktan sonra ev ödevimizi yapmadığımızı sanmıyorsun herhalde?
It's guys like you, they think they know how to do everything better, and that only makes my job harder.
Sizin gibi adamlar, her şeyi daha iyi yapacaklarını bildiğini sanır ve bu da işimi zorlaştırmaktan başka işe yaramıyor.
You know I like her, right? I do.
- Severim onu, biliyorsun.
Look, I do like her, But we just work together and I talk about you a lot.
Bak, onu seviyorum, ama aynı yerde çalışıyoruz ve ona senden çok bahsettim.
Actually we can do it like this I will tell my father and we will send you a few cases of wine regularly each year and you give me that aging bottle.
Aslında şöyle yapsak, ben babama söylesem her sene size bir kaç kasa şarap yollasak, siz de alt dolapta yıllanan şarabı bana verseniz.
Now, Sam, don't slouch like you do.
Sam, her zamanki gibi hımbıl olma.
And with our hiring freeze, I need every work hour to be well spent, even if I have to move people to do it - - like, say, uh, you.
Ve göstermelik hareketlerimiz, çalışıyor gibi yapmalarımız, her çalışma saatinin iyi değerlendirilmesi gerek, eğer ki bunu yapacak...
which was a cumbersome thing to do, we approached her straight and the bed was on electronic things, and as you tracked in, the bed would come up like this, so that you'd have a big close-up without the camera going too high.
Oldukça zahmetli bir işti. Doğruca ona yaklaştık. Yatak elektrikli bir düzeneğin üstündeydi.
So I took his position and Marilyn put her arms round me like that, and later on she wrote, "Jack, I'll tell you what we'll do,"
Onun yerine geçtim ve Marilyn bu şekilde kollarını boynuma sardı. Sonra bu fotoğrafın üstüne "Jack, sana ne yapacağımızı söyleyeceğim," yazdı.
Just tell her she looks pretty when she shows up, and if you do need a break, like to watch a movie on your phone, tell her you have an urgent personal matter.
Geldiğinde ona harika göründüğünü söyle,... ve mesela telefonundan bir film seyretmek için molaya ihtiyacın olursa,... ona halletmen gereken "çok acil kişisel bir meselen" olduğunu söyle.
You can't always do what you like in life.
Hayatta her zaman her istediğini yapamazsın.
Do you think it's possible that I was so angry with Charlotte because I felt like a replacement for her first husband like I was with my parents?
Charlotte'a kızgın olmamın nedeni ailemde olduğu gibi beni ilk kocasının yerine koyduğunu hissetmem olabilir mi?
What do you guys like about her?
Wendy'nin nesini beğeniyorsunuz?
If you do not get my sister her stories and a new room as soon as possible, then I will come down on this hospital like the hammer of Thor.
Kardeşime derhâl programlarını ve yeni bir oda vermezseniz bu hastanenin tepesine Thor'un çekici gibi düşeceğim.
She turned it into her craft studio where she makes terrible sweatshirts... out of cats, or puts cats in sweatshirts... and then I'm, like, dude, what the hell did you do?
Bir şey yok, dostum. Atölyesini kedilerden berbat uzun kollu tişörtler yaptığı kedileri tişörtlere koyduğu bir yere çevirdi. Ben de "Dostum, ne yaptın sen öyle?" oldum.
Do you have any idea what it's like to see your daughter crippled because some jackass on a cell phone was too busy dialing a number to see her crossing the street?
Cep telefonunda numara çevirmekle meşgul bir ahmak yüzünden kızının karşıdan karşıya geçerken kötürüm kaldığını görmek nasıl bir şeydir bilir misin?
I took care of her like you do.
Onun icabına baktım. Tıpkı senin gibi.
Every time we do this, you act like I can shoot around corners.
Bu her yapışımızda, dar açılardan atış yapabilirmişim gibi pozisyon alıyorsun.
Alicia, here's the thing : You like to think you're a good person, and maybe at one time you were, but we both know you'll do whatever it takes.
Alicia, olay şu iyi biri olduğuna inanıyorsun ve belki bir zamanlar öyleydin ama ikimizde ne gerekiyorsa her şeyi yapacağını biliyoruz.
Okay, that whole talking about Samantha like you know her better than I do thing is gonna stop right now.
Tamam, tüm bu Samantha'yı benden daha iyi tanıdığın konuşma olayını hemen kesiyorsun.
You know, like he could do anything.
Sanki her şeyi yapabilecekmiş gibi.
The people who are behind this, they took her just like they took you for the same reason, to force your dad to do what he did.
Bu olayın arkasındaki kişiler onu da seni kaçırdıkları sebeple kaçırmışlar. Babanı bu yaptığı şeye zorlamak için.
Does she try to look like you, or do you try to look like her?
Kızınız mı size benzemeye çalışıyor, yoksa siz mi ona benzemeye çalışıyorsunuz?
- You don't like her, do you?
Ondan hoşlanmıyorsun, değil mi?
I'll take down a baked good that I will be choosing momentarily and a latte that your fine establishment will be paying for once I nail the trivia question that you put on that board just like I do every morning.
Biraz sonra seçeceğim bir hamur işi ve her sabah yaptığım gibi o ilan tahtasına eklediğin işe yaramaz soruyu çaktığımda parasını güzel işletmenin ödeyeceği bir latte alacağım.
Do you always eat like this?
Her zaman böyle mi yersin?
Because when you do, I promise you'll fall in love with her just like I did.
Çünkü tanıyınca, eminim sen de benim gibi, ona aşık olacaksın.
Right, because you know how to do my job better than me, Just like always.
Haklısın, çünkü işimi nasıl yapacağımı benden iyi biliyorsun her zamanki gibi.
Look, Cheryl, I know we're not seeing eye to eye these days, But I would like to think you believe me when I tell you, I had nothing to do with this.
Biliyorum bugünlerde her konuda anlaşamıyoruz ama sana "benim bir ilgim yok" dediğimde bana inanmanı istiyorum.
Something about the way a kid like you is able to sit here sawing away at Robbie's chicken-fried steak just doesn't say to me that three days ago you killed a woman and fed her to an alligator. Now, what I do see you doing is spray-painting "okeechobee whatever the hell"
Şu anda karşımda Robbie'nin tavuk ızgarasını iştahla yiyen çocuk 3 gün önce bir kadını öldürüp timsahlara yem olsun diye atmış gibi gelmiyor bana.Neyse, duvarlara okeechobee yerlileri....... ne boksa artık yazdıysan ne olmuş.
- Just using people... Like you always do.
Her zaman yaptığın gibi insanları kullanıyorsun.
I mean, do you not like her or something?
Ne yani ondan hoşlanmıyor musun?
To show you what I mean, to show you both order and chaos can emerge on the their own from a simple system with feedback, I'm going to do what seems at first glance like a rather trivial experiment.
Size ne demek istediğimi göstermek için, düzen ve kaosun her ikisinin kendi basit sistemlerinden geri-besleme yoluyla çıkabileceğini göstermek için ilk bakışta fasa fiso görünen bir deney yapacağım.
You're just using people like you always do.
Sadece insanlar istimal her zaman yaptığın gibi.
We could do like the high school days, and I could call her on three-way, only she doesn't know you're on the line, and then I say, "hey, sis. Remember when I called you this morning?"
Lise zamanlarında olduğu gibi yapalım ben kız kardeşimi arayayım ama o telefonu senin de dinlediğini bilmesin sonra ben derim ki, "merhaba kardeş" "bu sabah yaptığımız konuşmayı hatırlıyor musun?"
I don't know what I meant to do, but I don't want you to feel like you have to do anything or take care of me or be my dad or whatever.
Ne düşündüğümü bilmiyorum. Ama, her hangi bir şey yapmak zorunda olduğunu,... benimle ilgilenmen gerektiğini ya da babalık yapman gerektiğini falan düşünmeni istemiyorum.
Why do you always look like you're about to do a photo shoot?
Neden her zaman fotoğraf çekimine katılacakmışsın gibi görünüyorsun?
What did you do to her for her to treat you like that?
Sana böyle davranmasına neden olacak ne yaptın?
Yell like you always do!
Her zaman yaptığın gibi bağır!
I feel like no matter what they have to offer with, like, either, you know, weight or quit smoking or grief, they do have something to offer that's worth it.
Bana kalırsa sundukları şey her neyse mesela kilo, sigarayı bırakma veya matem olabilir, hepsi buna değecek şeyler.
I could do my usual thing of pretending I like watching monster truck rallies, if that would make you feel better.
Her zamanki rutinimi yapabilirim daha iyi hissetmeni sağlayacaksa canavar araba yarışını izliyor gibi yapabilirim.
And you come around this way a little bit, and you look in her eyes and smile, and then you come around this way a little bit, and then the music picks up and you do something fancy, - and you go out like that.
Biraz bu tarafa dön, ve onun gözlerine bak, gülümse, ve biraz da bu tarafa dön, ve müziğe uygun hareket et, ve böyle devam et.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]