Every day tradutor Turco
25,652 parallel translation
All day, every day.
- Bütün gün, her gün.
It's worse every day.
Her gün daha beter oluyor.
I suffer every day to keep you people safe.
Her gün acı çekiyorum sizleri güvende tutabileyim diye.
What if I told you I was talking to him every day?
Ya da sana onunla her gün konuştuğumu söylesem?
Every day you'll let me.
İzin verdiğin her gün geleceğim.
Every day after we got back, you were just... locked up in that bedroom.
Her gün geri döndüğümüzde, o yatak odasına kilitlenmiş gibiydin.
I can't keep bringing you your tests and assignments every day, and I'm afraid that you're gonna fall behind.
Sana her gün ödevleri ve sınavları getirmeye devam edemem ve korkarım geride kalacaksın.
- He was here every day.
- Her gün buradaydı.
I mean, I take it every day, so I'm used to it.
Her gün kullanıyorum o yüzden alışığım.
- Brave? I was fucking terrified every day.
Her gün ödüm kopuyordu be.
I feel that way every day with this shit clanging around in my head.
Aklımdan çıkmayan bu meretle ben de her gün öyle hissediyorum.
Oh, you go to those things every day?
Her gün gidiyor musun o toplantılara?
You know, the one I asked for yesterday and the day before yesterday, and pretty much every day this week?
Dün sormuştum, ondan önceki gün de sormuştum. Bu hafta her gün soracak mıyım?
You know, I put on this face for T.J. every day, and sometimes, I just can't.
TJ için her gün gülmeye çalışıyorum ama bazen yapamıyorum.
I mean... if you file a report you'll have to come down to the police station every day.
Yani... şikayetçi olursanız her gün karakola gelmeniz gerekecek.
You would've deleted my message and gone on with your life, but now you know that if you marry Jordan, you will spend every day thinking about me.
- Mesajımı siler ve hayatına devam ederdin ama şimdi Jordan'la evleneceğin zaman biliyorsun ki her gününü beni düşünerek geçireceksin.
I changed your diapers every day, baby.
Her gün bezini değiştiriyordum, bebeğim.
Pancakes every day.
- Her gün pankek.
So every day, you were afraid to live?
Yani her gün yaşamaktan mı korkuyordun?
Every day, I recover new memories of her, each one a gift.
Her geçen gün yeni anılarımız aklıma geliyor ve her biri de bir armağan.
I work hard every day to provide for this family, and this is what greets me? An empty table?
Eve ekmek getirmek için tüm gün didiniyorum beni böyle mi karşılıyorsunuz?
I saved you from the orphanage and I provide for you every day, so keep your mouth shut, Frankie, you got it?
Seni yetimhaneden kurtardım, yediğin yemeğin parasını da ben veriyorum. Bu yüzden çeneni kapalı tut, Frankie, anladın mı?
You know, the kids at my school, they tease me every day.
Okuldaki çocuklar her gün bana sataşıyor.
And to see you do that every day while all he can do is stand by and watch, it's hard being a bystander sometimes.
Sen bunu her gün yaparken kendisinin tek yapabildiği, kenara geçip izlemek. Bazen seyirci kalmak zordur.
I'm gonna have to live with that every day for the rest of my life, knowing that I cannot fix it and knowing that it's not the last mistake that I'm ever going to have to make.
Ve ben bunu düzeltemeyeceğimi bu hatayı bir daha asla yapmayacağımı bilerek hayatımın sonuna kadar yaşayacağım..
They remember every day of my life, ok?
Hayatımın her gününü hatırlıyorlar.
Listen, Laurel, you'll be hearing a million stories of heartbreak every day.
Dinle Laurel her gün milyonlarca kalp kırıklığı hikayeleri duyacaksın.
Just a little bit every day.
Her gün biraz biraz.
I'd come here every day.
Ben her gün gelirdim.
Look, I have to take shit every day, all day, from a high-school dropout who could buy and sell me,'cause that's my job.
Her gün, gün boyunca beni alıp satabilecek lise terk birinin kahrını çekiyorum, çünkü benim işim bu.
Someone works with a woman every day, enjoys her company, is attracted to her, thinks of what-what she'll be doing when he sees her at work, and what she'll be doing at night when she goes back home.
Birisi her gün birlikte çalıştığı kadının eşliğinden zevk alır ondan hoşlanır, onu işyerinde gördüğünde ne yapacağını düşünür, gece evine döndüğünde ne yapacağını düşünür.
That's what I say every day.
Hergün kendime bunu söylüyorum.
There were gangs, fights after school almost every day.
Çeteler vardı, her okul çıkışında kavga olurdu.
Because every day as we rise and... and see the sun and feel its warmth, every day when we look to The Light, Steve is looking back at us.
Çünkü her sabah kalkıp güneşi gördüğümüzde onun sıcaklığını hissettiğimizde, ve her gün Aydınlık'a baktığımızda Steve de bize bakıyor.
Every day.
Her gün.
That's not something you see every day.
Bu her gün gördüğün bir şey değil.
I mean, they wake your ass up at 6 : 00 a. m. sharp every day.
Yani, her gün sabahın altısında seni kaldırıyorlar.
Now you know that if you marry Jordan, you will spend every day thinking about me.
Eğer Jordan ile evlenmiş olsaydın her gününü beni düşünerek geçireceğini biliyorsun.
♪ Is changing every day ♪
♪... her gün değişiyor... ♪
I watch Mason practically every day.
Hemen hemen hergün Mason'a bakıyorum.
And I take it every day, so don't even try to compel me.
Ve her gün içiyorum bu yüzden beni etki altına almaya çalışma.
Every moment of every day.
Her gün her dakika.
Every day, remembering how the light went out of my daughter's eyes.
Her gün, kızımın gözlerindeki ışığın sönüşünü hatırlamakla geçti.
Big part of it is when she starts telling me about how her day is goin', I... I turn my bad ear toward her... and every once in a while say, " Yep.
En çok da, bana gününün nasıl geçtiğinden söz etmeye başlayınca... duymayan kulağımı ona verip... arada bir " Evet.
And I-I hurt you, and I see that every single day.
Kalbini kırdım. Bunu her gün görebiliyordum.
Brick thinks he can get away with showering every other day.
- Brick iki günde bir banyo yapsa yeter sanıyor.
You been telling us every damn day like a skinny cuckoo clock.
Cılız bir guguklu saat gibi her lanet gün söylüyorsun zaten.
I mean, why do anything at all if The Flash is gonna save the day every time?
Her seferinde günü Flash kurtaracaksa neden bir şey yapasın ki?
and I swear to God I'm gonna work every single day to be the man you fell in love with.
Queen Konsolide'deki işi kabul edeceğim ve yemin ederim ki her gün senin aşık olduğun adam olmak için çalışacağım.
You want to... do an honest day's work at the construction site, come home to Rita every night, and drink a beer in front of the TV?
Şantiyede alın terinle çalışıp her akşam Rita'nın yanına gelip televizyonun karşısında biranı içmek istiyorsun, değil mi?
And after every 16-hour day, you have nothing left to give to anybody.
Ve hergün, 16 saatlik bir günden sonra birine ayıracak vaktin kalmıyor hiç.
days 2668
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
days ago 298
days remain 20
day off 18
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
days ago 298
days remain 20
day off 18
days a year 35
days now 26
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85
day before yesterday 18
days and 46
day in and day out 25
day one 66
days now 26
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85
day before yesterday 18
days and 46
day in and day out 25
day one 66
day in 57
day by day 66
day basis 16
day suspension 16
day weekend 17
day after tomorrow 77
day three 20
day and night 151
day or night 97
day after day 123
day by day 66
day basis 16
day suspension 16
day weekend 17
day after tomorrow 77
day three 20
day and night 151
day or night 97
day after day 123