Everything's gone tradutor Turco
454 parallel translation
Everything's gone.
Her şey gitti.
But everything's gone wrong.
Ama her şey ters gidiyor.
Everything's gone.
Hepsi bitti.
But before I could really grab it and throw it down on paper... the drinks would wear off and everything would be gone... like a mirage.
Ama onu tam anlamıyla kavrayana ve kağıda dökene kadar içkilerin etkisi geçer ve her şey bir serapmış gibi ortadan kayboluverirdi.
Everything's gone badly today since Lupo died.
Bugün Lupo öldüğünden beri her şey kötü gidiyor.
Everything's gone wrong.
Her şey ters gitti.
Everything's gone.
Her şey gitmiş.
I would have gone with you to Egypt left everything behind, lived only for you.
Her şeyi bırakıp. Sırf senin için yaşayacaktım.
He's gone ashore to destroy everything,
Her şeyi yok etmek için kıyıya çıktı.
But everything's gone wrong.
Fakat herşey istemediğim şekilde ilerliyor.
You mean to say you can explain everything that's gone on over there, and is still going on?
Yani orada olup biten ve olmaya devam eden her şeyi açıklayabilir misin?
Since the war, we've been so busy, everything's gone to pot.
Savaştan beri çok meşgulüz. Her şey azıttı.
I'm tellin'you, everything that's gone on has been twisted and turned!
Size söylüyorum, burada geçen her şey çarpıtıldı ve çevrildi!
- Gone with everything!
- Herşeyi almış!
Everything's gone wrong this morning. If you didn't run all the time...
- Bu sabah her şey ters gidiyor.
From the minute you strayed in here... everything's gone wrong in my life.
Buraya geldiğinden beri hayatımda her şey ters gitti.
And instead, because of you, everything has gone up in smoke!
Ama sayende sıçtık. Herşey uçtu gitti!
Everything's gone.
Heryer dolu.
But now, everything's gone wrong.
Tek nedeni oğlumun başarılı olması.
Everything's gone to the dogs nowadays.
Bugünlerde her şey köpeklere gitmiş.
But now, as you see, everything's gone.
Fakat görüyorsun ki, artık hepsi bitti.
He reminds me of everything that's gone.
Bana, yitip giden her şeyi hatırlatıyor.
It says clearly that if big ranchers north of the Picketwire River win their fight to keep this territory in open reign, then all your truck farms and your corn, the small shopkeepers and everything, your kids'future, it will all be all over, be gone!
Burada, Picketwire Nehri'nin kuzeyindeki büyük çiftçilerin bu bölgeyi açık rejimde tutma mücadeleleri başarıya ulaşırsa tüm sebze çiftliklerinizin, mısırınızın, küçük dükkanların, her şeyin, çocuklarınızın geleceğinin sona ereceği açıkça yazılı!
Everything's gone to pot!
Her şey mahvoldu!
Ever since my father died, five years ago, everything's gone to the dogs.
Beş yıl önce babam öldüğünden beri her şey daha da kötüye gitti.
Everything's gone wrong from the first day.
İlk günden itibaren her şey ters gitti.
Everything's gone black. What is it?
Her yer karardı!
Everything ´ s gone wrong.
Herşey ters gitti.
Everything's gone to plan.
Herşey planlandığı gibi gitti.
Everything is gone! Somebody's taken it out of my bag!
Biri çantamdan çalmış!
"Tell him it's gone up, tell him everything's going up!"
"Fiyatın arttığını söyle. Herşeyin fiyatı artıyor de!"
So, everything's gone according to plan.
Yani, her şey plana göre işledi.
Everything I've got by working tirelessly, everything is gone!
Dişimle tırnağımla çalışıp kazandığım her şey gitmiş.
But it's gone now, because you got to forfeit your pay and everything.
Ama şimdi yok, çünkü parama ve her şeyime el koydular.
Everything's gone like clockwork.
Her şey kusursuz düzenlenmişti. Her şey mekanikleşmişti.
Everything's gone.
Herşey gitmiş.
Turn them over to friends, as a reward for the friends he's had and to make sure that everything goes well after he's gone.
Dostlarına ödül olarak devretmek istiyor, ölümünden sonra her şeyin yolunda gideceğinden emin olmak için.
Everything's gone to sleep
Her şey uykuya dalmış.
Everything's gone swell. - Just swell.
- Şu ana kadar her şey mükemmeldi.
It's not too difficult, and everything had gone well.
çok zor değildir, herşey çok güzel gitmişti.
She's gone to the place where everything is so cheap.
Herşeyin çok ucuz olduğu bir yere gitti o.
All she has is the mansion ; property's gone they've spent everything They're rich?
Onlar zengin mi?
Well, you know, I've done the right-hand side for five days in a row, and almost everything's gone wrong.
Aslına bakarsan,... beş gündür sağ tarafı alıyorum ve neredeyse her şey ters gitti.
Well, I've kept up with everything that's gone on in your life.
Hayatında olup biten her şeyi takip ettim.
Everything's gone crazy.
Herkes çıldırmış.
Everything's gone.
Herkes mahvoldu.
A few years from now, all this, this whole place, everything, it's gone, just gone.
Bugünden bir kaç yıl sonra, bütün bunlar, bütün her yer, her şey, yok oldu, sadece yok oldu.
Almost everything gone, except old cannery.
Neredeyse her şey yok olmuş. Eski konserve imalathanesi dışında.
Yes, he's gone... but everything is screwed up!
Evet gitti ama her şeyin de içine etti.
Everyone and everything is gone.
Şimdi normal çalışıyorlar.
But it's gone cold, like everything else in this world.
Bu dünyadaki her şey gibi.
gone 1510
gone with the wind 52
gone forever 35
gone where 80
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
gone with the wind 52
gone forever 35
gone where 80
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26