Everybody tradutor Turco
74,298 parallel translation
Welcome, welcome back, everybody.
Hoş geldiniz. Tekrar hoş geldiniz millet.
Everybody ready to dive in?
Herkes başlamaya hazır mı? Harika!
So everybody pair up.
Bu yüzden herkes eşleşsin.
- Everybody Google searches.
- Herkes Google'da arama yapar.
Oh. Well, just trying to make sure everybody's stocked up so they'll stay in their home and out of the Quarter, at least for the next week, you know.
Yalnızca herkesin, evinde kalıp beladan uzak duracak kadar stoğu olsun istiyorum.
Um, now that everybody's coming back, I just...
Herkes dönmeye başlamışken...
Everybody's fine.
Kimsenin bir şeyi yok.
I want everybody on this ranch working on putting this out!
Çiftlikteki herkes burayı söndürmekle ilgilenecek!
There's no point in blaming everybody.
Herkesi suçlamanın bir anlamı yok.
And I'm guessing that you're worried about how you're gonna be burning it off, especially when everybody's here watching you?
Ve sanırım bunu nasıl yakacağın konusunda endişelisin... Özellikle de herkes seni izliyorken.
Okay, I want everybody to understand nobody's on trial here.
Herkesin anlamasını istiyorum ki burada hiç kimseyi yargılamıyoruz.
Well, everybody's waiting for you.
Herkes seni bekliyor.
- "Everybody"?
- Herkes mi? - Atlar.
- He just wanted everybody to be honest.
- Sadece herkesin dürüst olmasını istedi.
Everybody should have more breakdowns.
Herkes daha çok çöküntü yaşamalı.
No one wants the fat shame, and we all want everybody to be comfortable with our bodies, but, this movement to be comfortable with our bodies has made us comfortable with being sick. And that's a huge problem.
Kimse kilosundan utanmak istemez ve herkesin vücuduyla barışık olmasını isteriz fakat vücutlarımızla barışık olma akımı bizi hasta olmayla da barışık yapıyor ve bu büyük bir sorun.
But, you know, mostly everybody in this neighborhood got asthma or, either cancer.
Kalp pili takıldı. Bu civarda yaşayan hemen herkeste astım ya da kanser var.
And when the people come, everybody be closing their nose up saying how it stink.
Cenazeye gelen insanlar burunlarını kapatıyorlar ve koktuğunu söylüyorlar.
We can't prevent type two diabetes in everybody.
Tip 2 diyabeti henüz herkeste önleyemiyoruz.
So, right away, it shut up everybody.
Onlarla biz konuşuruz. "
I mean, everybody loves a smoothie made with fruit and even some vegetables.
Yani, herkes meyvelerle ve hatta biraz sebzeyle yapılmışiçecekleri sever.
My mission is to let everybody know you do not have to suffer from diabetes and cancer and heart disease because someone in your family had it or because the doctors are telling you this is what's gonna happen.
Burada olacağım. Benim misyonum, herkese, ailelerinde biri yaşadı diye, doktorlar olacağını söyledi diye, diyabet, kanser ya da kalp hastalıkları sorunu yaşamak zorunda olmadıklarını anlatmak.
I never thought that I could feel this good at this age. And I just want everybody to feel this way.
Bu yaşta kendimi bu kadar iyi hissedebileceğim hiç aklıma gelmezdi.
Everybody thinks Quinn died by your hand, and Jacobee, too.
Herkes Quinn'i senin ve Jacobee'nin öldürdüğünü düşünüyor.
Is everybody here?
Herkes burada mı?
If you would risk the lives of everybody here, everybody... Just to destroy one man.
Buradaki herkesin ama herkesin hayatını sırf bir adamı yok etmek için tehlikeye atarsan...
Come on, asshole. Everybody's here for you.
Hadi pislik Herkes senin için burada.
Thanks for taking the time to see us. Where is everybody?
Bizimle görüşmeye vakit ayırdığınız için sağ olun.
Now, everybody, back in the block.
Şimdi, herkes koğuşuna geri dönsün.
Everybody!
Millet!
Well, I guess they're from everybody at Mesa Verde.
Sanırım Mesa Verde'deki herkesten ayrıca.
Russians do it, Chinese, everybody.
Ruslar, Çinliler, herkes yapar.
If I break the rules for you, I have to break the rules for everybody.
Senin için kuralları çiğnersem diğer herkes için de çiğnemek durumunda kalırım.
Everybody tastes the same on the griddle.
Öğütücüden geçtikten sonra herkesin tadı aynı oluyor.
Everybody's got to eat, man.
Herkes karnını doyurabilmeli birader.
Everybody's got to eat.
Herkesin karnını doyurabilmeli.
- Let me, uh, gather everybody.
- Herkesi toplayıvereyim.
You fuck everybody.
Sik o herkesi.
Back at the car, you said everybody thinks you're a prophet.
Arabanın oradayken herkesin seni bir peygamber gibi gördüğünü söyledin.
We're gonna take Heart down, save your sister, save everybody.
Birlikte Heart'ın işini bitirip kardeşini de herkesi de kurtaracağız.
In the middle of a hard day's work... Everybody needs a little pickmeup.
Yorucu bir günün ortasında herkes enerji verici bir şeye ihtiyaç duyar.
You see right through everybody's bullshit.
Saçmalığa tahammülün yok.
Where'd everybody go?
Herkes nereye gitti?
Everybody's free here at majora.
Majora'da herkes özgürdür.
Where is everybody?
Herkes nerede?
Is everybody a psychopath?
Herkes mi psikopat burada?
Not everybody does.
Herkes bunu yapmaz.
When I was in college, I went to this party and I got, like, super wasted, and then everybody started daring me to...
Üniversitede okurken bir partiye gittim ve zilzurna sarhoş oldum.
Everybody, just back off!
Herkes işine baksın!
I hid in an empty classroom until everybody left, and, luckily, I found a band uniform to wear, but, in hindsight, it probably would've been less embarrassing to just be naked.
Herkes gidene kadar boş bir sınıfta saklandım ve şans eseri bir bando üniforması buldum ama şimdi düşünüyorum da çıplak olsam herhalde daha az utanırdım.
Everybody?
Herkes mi?
everybody lies 40
everybody say 39
everybody wins 119
everybody makes mistakes 47
everybody knows 130
everybody down 177
everybody out 505
everybody knows that 177
everybody happy 34
everybody does it 42
everybody say 39
everybody wins 119
everybody makes mistakes 47
everybody knows 130
everybody down 177
everybody out 505
everybody knows that 177
everybody happy 34
everybody does it 42