Follow up tradutor Turco
2,652 parallel translation
I thought I'd use the time to follow up on what they learned at the club.
Onlar kulüpte bir şeyler öğrenirken ben de bu zamanı kullanabilirim diye düşündüm.
Look, let's just follow up on this boat.
Şu tekneyi araştıralım hadi.
Once the contact has been made, I'll follow up.
Bir kez bağlantı kurulsun ben konuyu takip edeceğim.
I'm going to follow up with a few of my patients today, and that's it. I'm gone.
Ameliyat ettiğim hastalarıma son bir kez bakıp gideceğim.
Your honor, we've only had 60 days to follow up on this newly discovered blood evidence.
Sayın yargıç, yeni bulunan delili araştırmak için yalnızca 60 günümüz vardı.
It happened, but I didn't follow up on it.
Bu oldu ama ben peşini bıraktım.
Did Detective Adams ever follow up with you?
Dedektif Adams sizinle hiç iletişim kurdu mu? Evet.
You guys have to follow up on this, all right?
Bu haberin peşini bırakmamalısınız, tamam mı?
Exactly- - that schmuck detective didn't even bother to follow up.
Aynen, o şapşal dedektif araştırmaya bile zahmet etmemiş.
- And you'll follow up?
- Devam sorularını soracak mısın?
You guys can follow up.
Haberleri kovalayabilirsiniz.
Mr. Queen, do you want to follow up?
Bay Queen, söylemek ister misiniz?
You and Cho follow up. Okay.
Sen, Cho ile peşine düşün.
I'm heading back down there to follow up.
Olayı araştırmak için oraya geri dönüyorum şu an.
He contacts Prescott PD every couple of weeks to follow up. I'll call the IO.
Birkaç haftada bir Prescott Polisi'ne başvurmuş.
And before you ask, yes, I did follow up with the police on Stone's murder.
Ve sormadan söyleyeyim. Evet, polis istasyonundan Stone cinayetinin takibini yaptım.
Plenty of leads to follow up on.
Araştırabileceğimiz bir sürü ipucu var.
There's something I need to follow up on.
Benim takip etmem gereken bir şey var.
Follow this for me. Up.
Bunu takip et.
In our follow-up, the lab found a familial match to the boy in our criminal database.
Araştırmamız sırasında, kriminal veri tabanlarımızda ailevi bir eşleşme bulundu.
We just have a quick follow-up.
- Çabucak bir kontrol yapmamız lazım.
Ms. Knope, I have a follow-up to what I'm now deciding to call "jerk-gate."
Bayan Knope, şu anda "jerk-gate" * diye adlandırmaya karar verdiğim bu olayın takibindeyim.
Hurry up and follow us
Acele et, bizi izle
Well, Ella Bowe left home to follow a band but the band split up.
- Ella Bowe müzik grubunu takip etmek için evini terk etti, grup ise dağıldı.
Captain's all over me to close out the Chapin case. I need Michael's follow-up.
Yüzbaşı Chapin davasını kapatmamı istedi.
Okay, I'll do the follow-up.
- Sence? Tamam, ben ilgilenirim.
The Health Department's gonna do a follow-up with everybody on the plane.
Sağlık Bakanlığı uçaktaki herkesi izlemeye alacak.
Okay, so there was no follow-up text?
Ne yazdığına bakmıyor muydun?
And that opened up a whole new trail to follow.
Bu da kapı üstüne kapı açtı.
Well, it's a good thing, because you are trained to follow a trail whether one exists or not, and if you can't come up with a trail, you have nothing to do.
Bu iyi bir şey çünkü öyle bir yol olsun olmasın takip etmek için eğitim almışsınız. Böyle bir yol bulamazsanız elinizden hiçbir şey gelmez.
Okay, well, let's call this a follow-up then, all right?
Üstünden geçiyoruz diyelim olur mu?
That was The Reality We Were Struggling with making the Follow-up to Dark Side, and We Rushed back in to the Studio to do That.
Dark Side sonrası ardından gelecek albüm için uğraşıyorduk ve bunun için aceleyle stüdyoya girdik
- Ask the follow-up.
- Devam sorusunu sor.
My follow-up, Mr. Fisher, is this...
Devam sorum, Bay Fisher, şudur...
The follow-up was "How much do they cost?"
Devam sorusu "Maliyeti ne kadar?" olmalıydı
- I'll follow up.
- Soracağım.
Ask the damn follow-up and then demonstrate with facts how the guest is lying.
Devamını getir yalan söylediğini gerçeklerle göster.
Of course there's no follow-up because this guy doesn't exist.
Tabii resmi olarak var olmadığı için... adamı takip edemiyoruz.
- an explosive follow-up to Suicide Boy.
- dair duyumlar aldım. - Belki.
You know, I hear rumors that you're writing an explosive follow-up to "Suicide Boy."
Suicide Boy'a tartışma yaratacak bir devam yazdığına... dair duyumlar aldım.
I get that surgery, there's follow-up exams.
Eğer bu ameliyatı olursam onunla bitmiyor.
I was going through your follow-up requests.
İsteklerinize bakıyordum da.
And if you love them and if you love me, you'll follow us up there.
Eğer onları ve beni seviyorsan bizimle oraya gelirsin.
Just a follow-up.
- Bir araştırma.
We have a follow-up question about the statement you gave the other night.
Önceki akşam verdiğiniz ifade hakkında bir sorumuz olacak.
Well, my class of'95 plan was to follow my girlfriend up to New York.
95 yılındaki planım, New York'a giden kız arkadaşımın peşinden gitmekti.
Follow it up.
- İzini sürün.
And a follow-up!
Ve takipte!
I just have a few follow-up questions and clarifications.
Bir kaç tamamlayıcı sorum ve açıklamam olacak.
♪ I'd follow you up the stairs ♪
# Merdivenleri seninle çıkardım #
We're due back in L.A. in six months for our follow-up appointments.
6 ay içinde bir sonraki randevularımız için L.A'e gelelim diyorduk.
upsy 47
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
uppercut 41
upstate 42
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50