English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / For a price

For a price tradutor Turco

1,710 parallel translation
A cop will sell any information for a price.
Bir polis paraya her türlü bilgiyi satar.
Everything for a price.
Her şeyin bir bedeli var.
Randy and Catalina got Josh's old place for a price they could afford.
Randy ve Catalina, Josh'un eski evini, makul bir fiyata kiraladılar.
I don't doubt that for a price one could come to hand.
Ücretini verirsen, elime bir tane daha geçirebilirim sanırım.
MM, FOR A PRICE.
belli bir ücret karşılığında....
You know, I don't want to be difficult here, but I did acquire merchandise for a price, and while I really don't mind gifting you with an item, from a purely business standpoint, it really doesn't make sense for me to part
Bilirsin, burada zorluk çıkarmak istemem, ama bu ürünleri bir bedel karşılığı aldım, ve sana birşeyi hediye etmeyi pek umursamasam da,.. ... bütün ticaret stoğumu açmak...
I bought two pretty trays for serving coffee and cigarettes. Handmade, at a very good price.
Kahveleri servis etmek için iki tepsi aldım, el yapımı işlemelerle bezeli, üstelik kelepirdi.
My wife bought it for herself... but considering the price, I decided to take advantage of it a little.
Karım kendisi için satın almış ama fiyatına baktığım zaman ben de biraz kullanayım dedim.
You know when we arrived, I mistook little Miss Price for a servant. I gave her my hat.
Biliyor musun geldiğimizde küçük Bayan Price'ı uşak sandım ve şapkamı verdim.
See, if you put a person into this procedure, and keep them there for more than the six or eight days that I would think might be the maximum tolerability, then the price is pretty high. The price is someone's sanity? Presumably, it could be.
Eğer bir kişi bu sürece, altı ila sekiz günden fazla maruz kalırsa, ki bu bana göre dayanma gücünün en uç noktasıdır işte o zaman bedeli çok ağır olur.
It'll fetch a good price when we trade it for something useful.
Satabilse iyi para ederdi doğrusu.
The President has paid a high price for Mr. Bauer's freedom.
Başkan, Bauer'ın özgürlüğü için yüksek bir bedel ödedi.
I'm sure my friend could get you a decent price for this place, you know.
Hem adım gibi biliyorum ki arkadaşım bu evini de gayet iyi bir fiyata satmanı sağlayacak.
My severe head injury is a small price to pay for the pleasure of having you move into my humble is "rat trap" accurate?
Kafama aldığım darbe, buraya taşınmanı sağlamanın verdiği zevk uğruna ödediğim küçük bir bedel sadece. Bu "fare kapanına" mı desem?
like too steep a price, even for the promise of security.
Güvenlik sağlanması karşılığında olsa bile.
You are paying a very high price for doing this.
Bunu yaparak çok büyük bir bedel ödüyorsunuz.
Sir, a guilty conscience is a fair price to pay for the survival of this country.
Efendim, rahat olmayan bir vicdan bu ülkenin kurtuluşu için makul bir bedeldir.
Not that knocking me off the wagon would be a small price to pay for saving the world.
Dünyayı kurtarmak için bir iki tek atmam ufak bir bedel sayılabilir.
Yiu Yiu, for the price offered by our group, it's really a very high price.
Seni gidi seni, grubumuzun teklif ettiği fiyat, gerçekten yüksek bir tutar.
Price you pay for a good place to hide and refuel the fleet.
Saklanmak ve filoya yakıt ikmali yapmak için ödediğimiz bedel.
Chagawa san, there's a price for everything
Chagawa san, her şeyin bir karşılığı vardır.
I-if you're looking for an architect, uh, I think we might be a little out of your price range.
Eğer bir mimar arıyorsanız, sizin karşılayabileceğiniz ücretin biraz üzerindeyiz.
It's a rather high price for a tactically insignificant victory.
Önemsiz bir taktiksel zafere nazaran ödenen ağır bir bedel.
The fact that he's married seems a small price to pay for being happy.
Aslında, evli olması mutlu olmak için ödenen küçük bir ücret, anlıyor musunuz?
- They're all here for a mob money launderer with a $ 2 million price on his head.
- Mafyanın para aklayan bir adamı için buradalar. Başına iki milyon Dolar ödül kondu.
We cashed it in for the price of a bowl of milk and a blanket.
Bir kase süt ve bir battaniye için gücümüzü kaybettik.
- I'll get a price for you.
- Sizin için bir fiyat çıkarırım.
She made me learn how frustrating it was to pay full price for a pair of shoes when you knew you were only gonna wear one.
Yalnızca bir tanesini giyeceğin halde bir çift ayakkabıya tam para vermenin ne kadar sinir bozucu olduğunu anlamamı sağladı.
Sometimes justice comes at too high a price - like sacrificing my relationship with Clark... because I wanted to see Lex pay for his sins.
Adalet için bazen çok yüksek bir bedel ödemek gerekiyor. Tıpkı Lex'in, işlediği günahların bedelini ödediğini görmek için.. ... Clark'la olan ilişkimi feda etmem gibi.
Maybe for a reduced price.
Belki de fiyat kırıyorlardır.
JR charges an arm and a leg for stuff but I can't raise my prices because of Cheyenne's price freeze.
JR fahiş fiyatla satış yapıyor ama ben fiyatları yükseltemiyorum çünkü Cheyenne fiyatları dondurdu.
Not 1, not 3, but 2 glorious dimensions for the price of a single ticket!
Tek bilet fiyatına, ne bir ne de üç, sadece iki muhteşem boyuta gelin.
Might make that a small price for freedom.
Özgürlüğünüzün bedeli diyelim buna.
Today, for the very low price of one for $ 6 and two for $ 10 we are launching our flavored lip gloss which comes in four flavors : mint, cherry vanilla and raspberry.
Bugün, çok düşük bir fiyatla tanesi 6 $, ikisi 10 $'a dört farklı aromalı dudak parlatıcılarımızı sunuyoruz :
Without hindrance or questions. Just call me the current address. And I know of an apartment on Broadway 8 rooms... we would rent for a ridiculous price.
Hiçbişey sorulmuyor ona, tek istedikleri adres bu arada.. ben oraya yakın çok iyi bir ev biliyorum
I can make your life easier... a lot easier for the right price.
Hayatınızı kolaylaştırabilirim... Doğru ücrete pek çok kolaylık.
No fucking way. For the same price, you can have a shark cage for life.
O paraya yeni bir kafes yaptırırsın.
Well, for the right price, they can make a man into a woman... filet and fold your penis right up inside.
Şey, yeteri kadar parayla senin penisini ters düz edip seni bir kadına bile çevirebilirler.
If so, I'm giving them five business days to try to impress us with a price for controlling interest in the agency.
Öyleyse onlara ajansin kontrolu icin bir fiyat vererek bizi etkilemek uzere bes is gunu taniyacagim.
And yet astronauts agree that enduring the myriad of risks... is a small price to pay for the chance... to witness the wonder of the cosmos in person.
Bütün bu tehlikeler ve sıkıntılar evrenin harikalarına şahitlik etmek için ödenecek küçük bir bedel. Ve bütün astronotlar da bu konuda hemfikir.
A few small scrapes and nicks is a very small price to pay for what you gain in the end.
Birkaç ufak sıyrık ve çentik, sonuçtaki kazancın için çok ufak bir bedel.
He offered me a fair price for the whole collection.
Tüm koleksiyonum için güzel bir fiyat önerdi.
Probably get a good price for it though.
Muhtemelen uygun bir fiyata alınır.
He might have the information you're looking for, but there would be a price.
Sana lazım olan bilgilere ulaşabilir, ama bunun bir bedeli olacaktır.
This is the price you are paying for letting her behave like a son, instead of the princess she should be!
Bedeli bu, prenses olması gerektiği yerde, bir oğul gibi davranmasına izin verdiğin için bedelini ödüyorsun.
" For we pay a price for everything we get or take in this world,
" Bu dünyada aldığımız veya kazandığımız her şeyin bedelini öderiz...
I can't think of a smaller price to pay for everything else you bring me.
Senin bana kattıklarının yanında bu kadar bedel ödemişim çok mu?
That's a three-week course of pills for the special price of £ 45.
Üç haftalık hap paketi için özel fiyatımız 45 pound.
You gotta love the price, you know, five people for a night its 3 dollars.
Fıyatı seveceksiniz, 1 gecelik 5 kişilik fiyat 3 dolar.
They will pay a handsome price for her.
Onun için yüklü miktarda karşılık verirler.
It should sell for a decent price.
İyi bir fiyata satılabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]