Have a word tradutor Turco
4,140 parallel translation
I thought I'd have a word with you.
Seninle konuşabileceğimi düşündüm.
I can have someone go around, have a word.
Onunla gidip konuşması için birini ayarlayabilirim.
Wonder if we might come in and have a word, please.
Rica etsem içeri girip konuşuabilirmiyiz acaba?
I just wanna have a word with you, Colin. Occupied.
Seninle konuşmam lazım, Colin.
Um, can we have a word out of the way, please?
Biraz konuşabilir miyiz, lütfen?
May I have a word with you, Mr. Fucci?
Sizinle iki kelime edebilir miyiz, Bay Fucci?
What I remember Is a feeling I didn't have a word for yet.
Hatırladığım kadarıyla kelime bulamadığım bir duyguydu.
Now I'm gonna go have a word.
- Gidip konuşacağım.
Baby. Can I have a word?
Bebeğim, biraz konuşabilir miyiz?
Wang Bu Er, I'd like to have a word with you.
Wang Bu Er, seninle bir iki kelime konuşmak istiyorum.
Um... dear lady, may I have a word?
Sevgili Hanımefendi, biraz konuşabilir miyiz?
the French have a word for everything. Mm-hmm.
Fransızların her şey için bir sözü var.
Can I have a word?
- Konuşabilir miyiz?
If I could, I'd have a word with Marge and say,
Ben olsam Marge'a,
Well, I should have a word with him.
Onunla konuşmalıyım o zaman.
I wonder if I might have a word.
Bir çift lâf edebilir miyiz.
We even have a word for it - home.
Bunun için bir kelimemiz bile var - yuva.
Can I have a word?
Konuşabilir miyiz?
Can I have a word with you?
Molly? Seninle konuşabilir miyim?
Can I have a word?
- Efendim? - Seninle bir konuşabilir miyim?
Mr Carson, can I have a word?
- Bay Carson, konuşabilir miyiz?
I was wondering if I could have a word with the housemaid Rose.
- Acaba ev hizmetçisi Rose ile konuşabilir miyim?
May I have a word, your lordship?
Sizinle konuşabilir miyim Lord Hazretleri?
I don't think I have a word for what this is.
Bunun ne olduğuna dair ise bir kelime olduğunu sanmıyorum.
May I have a word?
Dikkat et.
Might I have a word, Mr Carson?
- Konuşabilir miyiz Bay Carson?
Mrs Hughes, can I have a word?
Bayan Hughes konuşabilir miyiz?
Can I have a word?
Biraz konuşabilir miyiz?
Can I have a word with you, please?
Seninle bir dakika konuşabilir miyim lütfen?
Xiao Bei, can I have a word?
Xiao-Bei, bir bakar mısın?
Didn't have a word of English.
Tek kelime İngilizce bilmiyordu.
May I have a word alone with shredder?
Bizi biraz Kağıt Parçalayıcısı ile yalnız bırakır mısın?
Have a word with him, he thinks he's on his holidays.
Söyle ona, kendisini tatilde sanıyor.
Um, let's try it again, and this time, I want you to say the line and have a word in your mind as you say it.
Tekrar deneyelim. Ve bu kez repliği söylemeni ve söylerken de aklında bir kelime bulundurmanı istiyorum.
I have a word for you.
Sana iki çift sözüm var.
I guess I could give you my word, but at the end of the day you'll just have to take a leap.
Sanırım sana söz verebilirim ama sonuçta senin risk alıp bana güvenmen gerekecek.
I need to have a word with you, please.
Seninle konuşmamız gerek.
Oh, you don't have to imagine it, let me paint you a word picture.
Sen de bu esnada eski karımla hayal edebileceğimin de ötesinde bir çılgınlıkla sevişiyorsun. Hayal etmenin lüzumu yok. Gözünde bir canlandırma yapayım.
I'm just gonna have a quick word with our hostess and then I'm gonna be right back to, top you up.
Hemen ev sahibimizle birkaç şey konuşup sizi uçurmak için burada olacağım. Tamam mı?
Now unfortunately, my son no longer listens to me, let alone trusts a word I have to say.
Maalesef ki oğlum artık beni dinlemiyor.. .. söylediğim tek kelimeye güvenmesini beklemiyorum bile.
I might have a quick word.
Onunla kısa bir konuşma yapabilirim.
Word at a time the accused, Lee Yong Goo have you kidnapped Choi Ji Young to revenge on the chief of the commissioner who hit you?
Tek seferde. Sanık, Lee Yong Gu... Choi Ji Young'u kendisine vuran... savcıdan intikam almak için mi kaçırmıştır?
Well... I'll have a quiet word with my successor.
Halefimle sessiz bir konuşma yapacağım.
Great, also concerning the "R" word, we have demanded a school policy forbidding students and faculty from using that word.
Harika, bir de "Ö" lü kelimenin kullanımı konusunda öğrencilere ve tüm fakülteye yasak getiren yeni bir okul ilkesi de eklettik.
It's like a code word we have.
Aramızda öyle renklerle ifade ettiğimiz bir durum.
Can I have a word, Detective?
Biraz konuşabilir miyiz Dedektif?
Can I have a word with you?
Biraz konuşabilir miyiz?
Do you have a minute, Peter needs a word.
Vaktin var mı, Peter konuşmak istiyor.
Okay, besides the fact that we got it off a Web site that misspelled both the words "fertility" and the word "spell," it's way too fast for that to have worked.
Tamam ama, "Doğurganlık" ve "büyü" kelimelerini yanlış yazan bir web sitesinden aldığımızı düşünürsek işe yaraması için üzerinden çok az zaman geçti.
I don't have to say a word when I show a property like this, because it's...
Böyle bir mülkü gösterirken bir şey söylemek zorunda kalmıyorum. Çünkü bu...
Good luck. You don't have to say a word if you just show the judge those knees.
Yargıca bacaklarını gösterirsen bir kelime bile etmene gerek kalmaz.
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good week 16
have a good weekend 70
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good week 16
have a good weekend 70
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a good night 530
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a good one 237
have a nice trip 114
have a nice night 84
have a good evening 130
have a nice time 67
have a nice life 101
have a good journey 16
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a good one 237
have a nice trip 114
have a nice night 84
have a good evening 130
have a nice time 67
have a nice life 101
have a good journey 16