English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I really can't say

I really can't say tradutor Turco

319 parallel translation
I really can't say, though I saw him quite often in Paris.
Paris'te onu oldukça sık gördüğüm halde bilemiyorum.
I can't really say.
Pek bilmiyorum.
No, I'm saying that... when I look myself in the mirror... you are so sweet... but really, you can't say I have exactly a pretty face.
Hayır, diyorum ki... Aynada kendime baktığımda çok tatlısın ama gerçekten çok güzel bir yüzüm olduğunu söyleyemezsin.
- I really can't say.
- Söylemek zor. - Neden?
Well, I can't really say about that.
Bundan tam olarak emin değilim.
I really can't say.
Gerçekten bilmiyorum.
This will be the pinnacle of my art, so I can't really say.
Bu benim sanatımın doruk noktası olacak, o yüzden bir şey diyemem.
I could say I've forgotten him, but you can't ever really forget someone you've loved.
Onu unuttuğumu söyleyebilirim ama insan âşık olduğu birini gerçekten unutamıyor.
I really can't say how many teachers supported him.
Onu kaç muallimin desteklediğini gerçekten söyleyemem.
I can't really say who.
Kim olduklarını söyleyemem.
I really can't say that's true.
Gerçekten söyleyemem.
Can't say I really understand it myself.
Ben de kendimi gerçekten anlayabildiğimi söyleyemem.
Hi. I just wanted to say that... I'm very embarrassed by the way I behaved tonight and I... well, I don't know quite what to say now, except... the thing about love is that you can really make an ass of yourself.
Merhaba, söylemek istediğim... bu geceki davranışım için özür dilerim... ve aslında ne söyleyeceğimi tam olarak bilemiyorum... aşkın insana salakça şeyler yaptırdığını söylemek dışında.
I mean, uh, because, uh, you know that the awful thing is... if you really say that it's-it's necessary... to, uh, take everybody to, uh, Everest... it's really tough, because everybody can't be taken to Everest.
Çünkü... işin kötü olan tarafı, eğer herkesi Everest'e götürmemiz gerektiğini söyleyecek olursan, bu oldukça zor olacaktır, çünkü herkesi birden Everest'e götüremeyiz.
I can't really say, but I don't think so.
Bir şey diyemem ama pek sanmıyorum.
Well, I can't really talk now, but what does he say the next step is?
Şu anda konuşamıyorum. Bir sonraki adım neymiş?
I can't really say I don't like it, but... The village is nice, but... The fat lady is a bit...
Hoşuma gitmedi demeyeyim de mesela köy çok hoş kadın sanki biraz abartılı olmuş.
I really can't say anything.
Gerçekten bir şey söyleyemem.
Really, I can't say.
Gerçekten, söyleyemem.
Can't say I blame him really.
Onu suçladığımı da söyleyemem.
Well, I can't really say, can I?
Yapacağız diyemem, değil mi?
I can't say it is, really.
Öyle olduğunu söyleyemem gerçekten.
Madeleine. If I said that you can't really say a word of this to anyone, not a soul, not even your aunt or uncle, would that be okay with you?
Madeleine, hakkında kimseye tek kelime etmeyeceğin bir şey söylesem teyzen ve eniştene bile, kabul eder misin?
Why can't I ever say what I really mean?
Neden demek istediğimi söyleyemiyorum?
I can't really say that I do.
- Hatırlamıyorum.
I can't talk about it here, I really shouldn't, and by law- - the man next to you- - bought his lot at 42- - phoned to say he already had an offer.
Bunu burada konuşamam, konuşmamalıyım, ve yasa... Yandaki arazinin sahibi... 42 lot satın aldı ve bir teklifi olduğunu söyledi.
- Can't say that I really like it though.
- Gerçekten sevdiğimi söyleyemem.
I can't really say.
Gerçekten söyleyemem.
I just well, I really can't say.
Ben... Bilemiyorum...
I really can't say, you know?
Gerçekten bir şey diyemiyorum.
I can't really say, but we've never had a problem like this before.
Tam olarak söyleyemem, daha önce bununla ilgili bir sorunla karşılaşmamıştık.
I've been meaning to tell you, I can't say I really approve of Rex.
Size söylemek istedim. Rex'e katıldığımı söyleyemem.
Well, can't say I blame him, really.
Ona hak veriyorum.
I would love to say thank you, but I can't... because what I really feel like saying is...
Ama edemem... Çünkü onlara asıl söylemek istediğim ;
Oh, I really can't say.
- Gerçekten bilemiyorum.
I say, if they really can't act, why should the poor people in the audience have to stand bad actors and waste their time?
Diyorum ki eğer gerçekten oynayamıyorlarsa, neden izleyiciler içindeki zavallı insanlar, kötü oyunculara tahammül etsinler, ve zamanlarını boşa harcasınlar?
Well, I can't really say when...
Şey, ne zaman dönebileceğimi...
I really can't say.
Söyleyemem.
I... I really can't say.
Ben... gerçektende bir şey söyleyemem.
All right, so he wasn't so skinny but he was a very smart, really sweet guy which is more than I can say for the two of you.
Tamam, tamam, ne olmuş o kadar sıska değilse? Ama çok zeki, çok iyi bir adamdı. Bu siz ikiniz için söyleyebileceğimden çok daha fazla.
I really can't say.
Gerçekten söyleyemem.
It might make sense in your mind, but I can't really say I agree.
Sana göre anlamlı olabilir ama tamamen katıldığımı söyleyemem.
I really can't say.
Bilemiyorum.
To speak honestly, I can't say I really approve but my understanding is that it's all part of your business and that people only get killed who bring it on themselves.
Doğrusunu söylemek gerekirse bunları onaylamıyorum ancak anladığım kadarıyla bunlar işinizin bir parçası ve ölen insanlar bunu hak etmiş insanlar.
Finally, after like... I think it was 20 minutes of that... and we really can't take it anymore, you say, very quietly...
Yirmi dakika sonra, tam artık dayanacak gücümüz kalmadığında sessizce şöyle dedin :
Look, Janine, I have something to say to you... and I really can't do it here.
Dinle Janine, sana söylemek istediğim şeyler var ama burada söyleyemem.
Can't say that I'm really thrilled about it... but I'm glad that you're happy... with your classes and with David.
Çok sevindiğimi söyleyemeyeceğim ama mutlu olmana memnunum hem David'le, hem de derslerinle.
And I can't say for sure, but he really looks thinner.
Ve kesin emin değilim ama zayıflamış görünüyor.
And if it wasn't really you... If my visit was only the you that still lives in my heart the you that never gave up that taught me what being brave was all about if it was only the you that I will carry with me in my soul until the day I die I can only say keep fighting.
Ama o, gerçek sen değilsen şayet beni ziyaret eden kalbimde yaşamakta olan ve beni tüm bu olup bitenler için cesur biri olarak düşünmekten hiç ama hiç vazgeçmeyen, son nefesimi vereceğim ana kadar ruhumun derininde saklayacağım sensen sana tek sözüm var asla vazgeçme.
Only because I can't say what I really want to say. - Say it!
- İstediğimi söyleyemiyorum.
He can't just come out and talk to me, say what he's really feeling... and neither can I.
Benimle açık konuşup, gerçekten ne hissettiğini söyleyemiyor. Ben de öyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]