In the trunk tradutor Turco
2,458 parallel translation
It was probably stuffed in the trunk of "A's" car.
Muhtemelen "A" nın arabasının bagajındadır.
He kills them, throws them in the trunk.
Onları öldürüp bagaja atıyor.
Two Louis Vuitton bags in the trunk.
Bagajda iki adet deri çanta var.
So he came in the trunk.
O yüzden... bagaja saklandı.
He's in the trunk.
Şu an bagajda.
We put him in the trunk.
Bagaja koyduk onu.
The camera equipment in the trunk.
Bagajdaki kamera ekipmanları.
In the trunk of the GTO... A little something might come in handy.
GTO'nun bagajında işine yarayabilecek bir şey var.
- And a dead body in the trunk.
- Bagajda da bir ceset.
The bags are in the trunk.
Bavullar bagajda.
He's got Wyatt in the trunk.
Wyatt'ı karavanda tutuyor.
Uh, let's just say, you'd be surprised how many hookers can fit in the trunk of a Porsche.
Şu kadarını söyleyelim. Bir Porsche'nin bagajını kaç tane fahişe sığabileceğine şaşırırsın.
The body that we found in the trunk- - it's a medical cadaver.
- Bagajdaki ceset bir kadavraymış.
There was a 12-gauge shotgun, and I don't remember the other one, but I did see'em in the trunk of the red Camaro that night.
Biri 12 kalibrelik av tüfeğiydi. Diğerini hatırlamıyorum. Ama o gece onları kırmızı Camaro'nun bagajında gördüm.
So he was living in the trunk of a car, and I said, "Well, I don't know what to tell you."
O, kamyonetin kasasında yaşıyordu. Kıza "Ne diyeceğimi bilemiyorum." dedim.
A cash machine in the trunk.
Hem de bagajda.
We found all the info on the secret court down to the room number and pictures of DDA Hobbs in the trunk of her car.
Oda numarasına kadar, gizli mahkemenin tüm bilgilerini..... ve Savcı Hobbs'un resimlerini kadının bagajında bulduk. Ayrıca $ 15,000 nakit.
The money's in the trunk of a silver dodge.
Para gümüş renkli bir dodge ın bagajında.
The amount of blood I found on the jacket and in the trunk is quite troubling.
Cekette ve bagajda bulduğum kan miktarı oldukça rahatsız edici.
- I just got off the phone with Max and he ran tests on the blood we found in the trunk of Porter's car.
- Az önce Max'le telefonda görüştüm ve Porter'in arabasındaki kanları test etmiş de.
The bad news is that the blood we found in the trunk was a match to a John Doe gunshot victim HPD found this morning.
Kötü haber ise, bagajda bulduğumuz kan, polisin bu sabah kurşunlanarak ölen, isimsiz bir kişiye ait olması.
According to Max, Matt Porter was killed and placed in the trunk of his car somewhere between 8 : 00 p.m. and 11 : 00 p.m. on Saturday and more than likely dumped along the Kamehameha Highway shortly thereafter.
Max'a göre, Matt Porter, cumartesi günü 18 : 00 ile 23 : 00 arasında bir yerde öldürülüp, bagaja atılmış ve büyük ihtimalle ta sonradan Kamehameha ana yoluna atılmış.
I saw a news report this morning- - someone roasted a turkey in the trunk of their car.
Sabah bir haber gördüm. Biri arabasının bagajında hindi pişiriyordu.
Oh, my God- - you don't think the turkey in the trunk was him?
Aman Tanrım. Bagajında hindi pişiren adam o olmasın sakın?
I've got my thirty-aught-six in the trunk.
Koskoca otuz altı yılımı gemilerde geçirdim ben.
But nice move... showing all your junk in the trunk and getting me to talk to you.
Ama güzel taktik. Popoyu sergiliyor ve benimle konuşmanı sağlıyor.
I'll throw my bike in the trunk and I can drive him home.
Bisikletimi bagajına atar, onu evine bırakırım.
The victim was placed in the trunk.
Kurbanı bagaja yerleştirdi.
The victim was put in the trunk.
Kurbanı bagaja koydu.
The culprit hit LEE Min-ju with his foreign car. Then, he put her in the trunk and ran off.
Zanlı Lee Min-ju'ya yabancı bir arabayla çarpar ardından onu bagaja koyup kaçar.
Now we got to figure out who put her in the trunk.
Bizim de kimin onu bagaja koyduğunu anlamamız gerekiyor.
Car could have been dumped here with her already in the trunk.
Araba, bagajında kız varken, buraya bırakılmış olmalı.
It's the dead body in the trunk that's a problem.
Sorun arabanın bagajındaki ceset.
- Breathing holes. I'm not getting in the trunk because it's a stupid idea.
Bavulun içine girmeyeceğim, aptalca bir fikir bu.
A team found her in the trunk of her car.
Bir ekip az önce onu bir arabanın bagajında buldu.
Maybe Tomek has some extra bag in the trunk?
Belki Tomek'de bir çanta vardır?
Get in the trunk.
Bagaja gir.
It's in the trunk.
Bagajda.
So, what the hell are they doing in your trunk?
Fakat satmıyordu. - Öyleyse bagajında ne halt yiyorlar?
And they're in the back of my trunk'cause I'm about to bring them to a Japanese buyer.
Unvanınız yoksa, koleksiyon piyasasında değeri yarıya iner.
Gang, get that trunk in the van.
Grup, kutuyu tankın içine alın.
And in return, you can help us decipher the papers in our trunk.
Ve karşılık olarak, bize çöplükteki kağıtları deşifre etmemizde yardım edersiniz.
There's an anomaly with the victim found in Neal Marshall's trunk.
Neal Marshall'ın bagajında bulduğumuz cesette bir anormallik var.
You open the trunk in this car and there's your own private ATM machine.
Arabanın bagajını açarsanız size özel bir atm var. Gerçekten mi?
I put the money in cash into the trunk.
Para arabanın bagajına nakit olarak yerleştirildi.
Put him in the trunk.
Bagaja sok şunu.
I have all the supplies in my trunk, along with clean towels, hand sanitizer, and breathing masks in case the stench is overwhelming.
Bagajımda bütün malzemeler ve temiz havlular, el dezenfektanı ve gaz maskeleri var. Koku dayanılmaz olursa diye.
Make sure you mention the blood we found in your trunk.
Bagajında kan bulunduğunu söylemeyi de unutma.
Hey! Junk in the trunk!
Ivır zıvır.
We deposit the trunk and the bushranger in the bank for safekeeping.
Bankaya bavulu emanet olarak bırakırız.
Um, I thought that I was, but I... just keep reliving that, uh- - being trapped in that trunk, and I, um... I just really thought it was the end.
Um, iyi olduğunmu sanıyordum, fakat ben... o anı yaşayıp duruyorum, ah- - bagaja kapatılmış bir halde, ve ben, um... herşeyin bittiğini düşündüm.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227