In the van tradutor Turco
2,656 parallel translation
Sure you don't want to tag along, follow in the van?
Minibüste destek vermek istemediğine emin misin?
Get in the van now!
Hemen arabaya bin!
Get him in the van.
Juice'u da karavana bindirin.
Three in the van.
Üç tanesi nakil aracında.
Did we get a description on anyone in the van?
Kamyonetteki herhangi birinin eşgali var mı elimizde?
His prints were discovered in the van by the latent team.
Parmak izlerini minibüste bulduk.
The faint red that you noted in the van is disperse red 9 aerosol.
Minibüste bulduğunuz soluk kırmızı boya,.. ... sprey boyaymış
Tommy's fingerprints are in the van because he was moving his stuff.
Tommy'nin parmak izleri taşınmak için minibüsü kullandığı için orada.
Horatio, he's got a girl getting in the van.
Horatio, bir kızı minibüsüne alıyor.
I don't live in the van. Actually, currently I live in the storage pod, which is a funny story.
Minibüste yaşamıyorum. bu da ayrı komik bir hikaye.
Nikita's in the van.
Nikita minibüste.
Put our drugs in the van and drive away.
Uyuşturucuları ona koy ve uzaklaş.
He was with us in the van the whole time. Yeah, but his crew wasn't.
Evet, ama ekibi değildi.
Get in the van.
Kamyonete bin.
And Goodwin, there is a radioactive device in the van. Some kind of bomb.
Ayrıca Goodwin, minibüsün içinde radyoaktif bir düzenek var, bir çeşit bomba sanırım.
Quick, get him in the van!
Çabuk, kamyonete atın şunu!
You mean you were in the van, the whole time?
Hep karavanda olduğunu mu söylüyorsun?
Are you telling me that you sleep in your van with the engine running?
Bekle. Yani minibüsünde motor açıkken mi uyuyorsun sen?
Delamico was still in surgery this morning, but he should be out by now, and the van that was used was reported stolen six hours prior to the shooting and has yet to be recovered.
Delamico bu sabah ameliyattaydı. Şimdiye kadar çıkmış olmalı. Ayrıca kullanılan minibüs kaçırılmadan 6 saat önce çalıntı olarak rapor edilmiş.
Then near as we can figure, uh, he left via the loading bay in a blue van.
Sonra, bildiğimiz tek şey yükleme alanından mavi bir kamyonetle kaçmış.
The gel in the vents and on the headrest of the van?
Kablolardaki jöle ve kamyonetteki sıvılar...
- It's been dumped. And we need to get our people from the crime lab in that van.
- Araç terk edilmiş ve adli tıptan arkadaşlarımızın onu incelemesi gerek.
In the getaway van.
Soyguncuların kaçtığı araçta.
So, all of a sudden, right, all-all of a sudden, after years and years of lunacy, Jeff is smart, because it turns out he'd been sleeping in his van for years with the engine still running.
Yıllar yılı bütün o kaçıklığına rağmen adam birden düzeldi meğerse adam yıllardır minibüsünde uyurken motoru açık yatıyormuş.
No matter what the circumstances, Bree Van De Kamp always found a way to stay in control.
Koşullar ne olursa olsun Bree Van De Kamp daima kendini kontrol etmenin bir yolunu buldu.
The guy you got tied up in the back of the van can wait.
Minibüsün arkasında tuttuğun bağlı adam biraz bekleyebilir ne de olsa.
Well, viewers, to top it off, that's the Channel 5 news van you're hearing.
Her neyse sayın seyirciler, bu duyduğunuz, Kanal 5'in üstü kapalı karavanı.
But the stuff Van Alden's got in there?
Ama Van Alden'dakiler?
You don't know "sex in the back of my van with a serial killer Jimmy."
"Karavanın arkasında seri katille seks yapan Jimmy" yanımı tanımıyorsun.
We went around the country in our van.
Karavanımızla ülkenin her yerine gidiyorduk.
In the middle of the night, we got in our van and we just took off.
Bir gece yarısı karavanımıza atladık ve çekip gittik.
I'd love to, but I'm sleeping in the Santa van at the moment.
İsterim ama ben Noel Baba karavanında uyuyorum bu aralar.
Whenever Bree Van De Kamp was feeling low... she found solace in the act of baking.
Bree Van de Kamp'in morali ne zaman bozuk olsa teselliyi pişirmede bulurdu.
I know it's just us in this stupid van, but I'm the same person I've always been and I need you to be on my side now.
Bu minibüste ikimiz varız, ama ben her zamanki benim ve yanımda olmana ihtiyacım var.
Reminds me of the side of the van I lost my virginity in.
Bekaretimi kaybettiğim karavanın bir yüzünü hatırlatıyor.
Got one of each big gun in the back of the van.
Karavanın arkasında, her büyük silahtan bir tane var.
According to his statement, his job was to sit on the product in the back of a windowless van.
İfadesine göre, işi penceresiz bir minibüste malın başında beklemekmiş.
Yeah, but even guard dogs hear things, so unless Vargas is asleep in the back of the van, he knows more than he thinks he does.
Evet ama bekçi köpekleri bile bir şeyler duyar. Vargas minibüste uyumadıysa düşündüğünden daha çok şey biliyor olabilir.
Nobody blows up $ 80 million worth of cocaine to save the schmuck that sits in the back of the van.
Kimse arka koltukta oturan bir gerzeği kurtarmak için 80 milyonluk malı patlatmaz.
Because I made sex with a serial killer named Lucy in the back of my van, and now my life blows!
Çünkü Lucy isminde bir seri katille karavanımın arkasında seks yaptım ve tüm hayatım alt üst oldu!
Charming in the sense of being incapable of running a chip van.
Çekicilik, çöp kamyonun arkasından koşmaktan aciz olma duygusudur.
I mean I could just sit in a hole and look at a housing estate and listen to the ice cream van, you know, for quite a long while, you know, that would fill me with good feelings.
Bunu yapabilirim Bir delikte kıvrılıp bahçeyi seyrederek ve dondurmacının sesini dinleyerek saatler geçirebilirim. Bu, içimde hoş duygular uyandırıyor.
The constant walking in Clarke's Elephant, influenced the forward walking in real time, without much cutting, in Van Sant's Elephant, and in his earlier movie, Gerry.
Clarke'ın "Fil" indeki duraksız yürüyüş Van Sant'ın "Fil" indeki ve önceki filmi "Gerry" deki kesmesiz ileri yürüyüşte etkili oldu.
But this obsession with the beauty of walking, moving through space in real time, couldn't be applied to another
Yürümenin ve mekanda hareket etmenin güzelliğine olan saplantısı bir başka Van Sant filmi, "Son Günler" de yer etmez.
Van Sant film, Last Days, which was inspired by the death of rock star Kurt Cobain.
Bu film, rock yıldızı Kurt Cobain'in ölümünden ilham alır.
Van Sant's movie departed from the original only in tiny details, such as here, where he inserts unexpected shots of clouds into the famous shower sequence.
Van Sant'ın filmi, orijinal filmden detaylarda ayrılır. Örneğin burada, ünlü duş sekansında, beklenmedik şekilde bulutlar gözükür.
Jump from Gus Van Sant to this man in the first days of digital, and you find someone pushing cinema even further in the direction of art and ideas.
Dijitalin ilk günlerinde Gus Van Sant'tan sinemayı, sanat ve fikir açısından ileri taşıyan bu adama geçiyoruz.
And last but not least, the special effects pyrotechnics van, without which all those explosive scenes in Die Hard or Lethal Weapon, wouldn't be that explosive.
Sonuncusu ise patlayıcı malzemeyi taşıyan araç. Zor ölüm ve Cehennem Silahı filmleri nin patlama bölümleri bu patlayıcılar olmadan olamazdı.
Now, it was a three way sprint between the pyro van, the lavatory van and in the lead, the loony limo.
Bitime üç tur kalmışken Manyak limuzin ve arkasında patlayıcı kamyonu ve tuvalet kamyonu yarışıyorlar.
He got into a rented white van in the Glenbrook Station parking lot.
Glenbrook istasyonundaki parkta beyaz bir minibüs kiralamış.
My name is Derek Frost. I planted a nuclear device in a white van parked in the Glenbrook Station CCR parking lot.
Adım Derek Frost, beyaz bir minibüsün içine nükleer bir cihaz yerleştirip minibüsü Glenbrook istasyonundaki CCR kısmına park ettim.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227