Light it up tradutor Turco
548 parallel translation
But when you light it up, it may be the greenest green in the world.
Ama onu yaktığında, dünya üzerindeki en belirgin yeşile dönüşebilir.
All right, fella, light it up.
Tamam, dostum, yak şunu.
Light it up.
Yak.
This native won't do a thing, you light it up first!
Hayır ben yapmayacağım, İlk önce sen yak!
We can light it up again.
Yeniden yakabiliriz.
Go ahead. Light it up.
Al, yak.
Go on, light it up.
Devam et, haydi yak şunu.
Come on, light it up, let's get Chinese eyes, man.
Haydi, yak onu, Çinli gözlü olalım, ahbap.
Light it up, man.
Yak şunu adamım.
- and, uh, light it up?
-... şey, yakabilir misiniz?
When it's ready to surface the weights are dumped and the sub becomes light enough to float up.
Yüzeye çıkmaya hazır olduğunda, ağırlıklar bırakılıyor ve deniz altı, yüzecek kadar hafifliyor.
Does it light up all right?
İyi aydınlatıyor mu bari?
It's about time to light her up.
Zor tutuşacak galiba.
Oh? Pick up that torch for Fräulein von Schlütow, light it again and carry it in public, that's an order.
Bayan von Schlütow için meşaleyi yerden al yeniden yak ve halk arasında taşı, bu bir emirdir.
When it comes through that window... it'll light up the patch of ground where I'm to dig.
O pencereden göründüğü zaman... kazmam gereken noktayı aydınlatacak.
It's like when you get up in the first light, just you and her and you go out of a wickiup.
Günün ilk ışıklarıyla uyandığında... sadece sen ve o sazların arasında.
Your own special light when the stage is all lit up. It shines only on you
Sahne tümüyle aydınlatıldığında sadece senin üzerine düşen ışık demeti demek.
A man hands me a buck, I hold it up to the light.
Biri bana bir dolar verse kaldırıp ışığa tutarım.
It should be getting light up there now.
Burada kibriti çakmamız gerekecek.
Only for this reason either proletarian can light up the landlord's house and let the fire burn it down
Sadece bu nedenle aşağıdaki yangın bir proleter evsahibinin, evini aydınlatabilir.
In the half light, your skin glowed with life so warm and sweet I wanted to kiss it, but I was afraid of waking you up.
Loş ışıkta canlılıkla parıldayan tenin öylesine sıcak, öylesine güzeldi ki, onu öpmek istedim ama seni uyandırmaktan korkuyordum.
That star is so far away..... that by the time the light from it reaches us here on Earth,..... it might not even be up there any more.
Şu yıldız o kadar uzak ki ve öyle bir zamanla ışığı bize, yani dünyaya ulaşıyor ki belki de artık orada değildir.
And as soon as I stand up, it starts to radiate light. And so I step off the train... and there are so many people standing all around,
Ve en kısa zamanda ayakta durup, trene bakıyorum...
You'd have to light all that up, paint it all in red.
Elimde bir sürü ışıkla gökyüzünü kırmızıya boyamak isterdim.
As it grows darker, the glow from his campfires will light up the sky.
Hava karardığında, kamp ışıklarının ateşi gökyüzünü aydınlatacak.
I can feel it. That roulette wheel's gonna light up.
O rulet çarkı tutuşacak.
We must be in some sort of light warp or we would have picked it up earlier.
Bir ışık tünelindeydik yoksa daha erken görebilirdik.
When things get glumpy, you just hold it up to the light.
İçine kasvet çöktüğü zaman, bunu ışığa doğru kaldır.
The powder will flare up when I light it, so watch yourself.
Kibriti çaktığımda barut ateş alınca, kendinize dikkat edin.
Didn't it light up?
Çalışmadı mı?
- Did it light up now?
- Şimdi çalıştı mı?
Of course, I usually hear it before it rings and light up ahead of time.
Tabii genellikle çalmadan duyup önceden yakıyorum.
Hurry up. Douse it with oil and light it. AII right.
- Ateş ve yağ getirin, çabuk olun.
He's begun to get up and soon he'll be at Mass. Take it into the light.
Ayağa kalkmaya başladı, yakında Aşai Rabbani'de olur. lşığa tutun.
You can't light up new equipment, it bears the date of installation.
Yeni teçhizatı yakamayız, üzerlerinde tarih var.
And if, it seemed to me, in the middle of a battle, whatever was happening, and he spied a pig, he would leap out, unscrew the great hammer you have for breaking tracks, and rush off, bash this pig on the head, drag it back, bring it in through the side pannier door, um, and get hold of these two cans of water and light up the stove, and boil the water and scrape the pig.
Ve, bana öyle gelirdi, çatışmanın ortasındaysak ne olursa olsun, bir domuzu gözetler birden dışarı fırlar, tankı durduran büyük çekicin vidalarını gevşetir aniden saldırarak domuzun kafasına vurur onu geri sürükleyerek tankın yanında bulunan kapının önüne getirir su bidonlarını alıp ocağı yakar suyu kaynatır ve domuzu temizlerdi.
all it takes is for the crows to be going up or down the Champs Elysees. all it takes is for a grey back a few yards in front of you to turn off suddenly down a grey street ; or else a light or an absence of light, a noise of an absence of noise, a wall, a group of people, a tree, some water, a porch, a fence, advertising posters, paving stones, a pedestrian crossing,
Champs Elysees'de bir aşağı bir yukarı yürüyen kalabalığa birkaç adım önündeki, aniden gri bir sokağa sapan gri sırtlı adama veya bir ışığa ya da ışık yoksunluğuna gürültüye ya da sessizliğe bir duvara, bir grup insana, bir ağaca biraz suya, bir sundurmaya, bir parmaklığa afişlere, kaldırım taşlarına, bir yaya geçidine bir dükkan vitrinine, bir trafik lambasına, bir sokak tabelasına bir tuhafiyecinin tezgahına, bir merdivenin basamağına, bir kavşağa takılıp gidiyorsun.
If it is held up to the light in a certain way, the figure of a springing panther can be seen clearly.
Işığa doğru belli bir açıyla tutulursa net bir sıçrayan panter sureti görülebilir.
A light goes on up here and sometimes I can't turn it off.
Bir ışık bazan ta burada sürüyor ve ben bazan onu söndüremiyorum.
You keep bringing it up, but I don't want to live in a city... where the only cultural advantage is you can make a right turn on a red light.
Olmaz, ben gidemem. Sen istediğini yap. Ama ben kültür adına tek avantajın kırmızı ışıkta sağa dönebilmek olduğu bir kentte asla yaşayamam.
It shows up under ultraviolet light.'
Morötesi ışıkta belli oluyor.
If it's OK to burn up half my fuel, I'll bring it up to light speed.
Sakıncası yoksa yakıtımın yarısını yakarak onu ışık hızıyla getireceğim.
Yeah, it's really so pretty when the light starts to come up.
Evet, günün başladığı bu saatler gerçekten harika.
I'm not gonna sign it, but why don't you light it on fire and stick it up your ass?
İmzalamayacağım ama istersen o kağıdı yakıp kıçına sokabilirsin.
Light it up.
Yak şunu.
In the unlikely event that Beta Andromedae blew itself up a week ago Tuesday we will not know of it for another 75 years as this interesting information, traveling at the speed of light crosses the enormous interstellar distances.
Bu yıldız bir hafta önce patlamış olsa bile biz bunu ancak ışık hızıyla gelen bir veri olmasına rağmen muazzam uzaklığından dolayı 75 yıl sonra görebiliriz.
She was a mathematician and an astronomer the last light of the library whose martyrdom is bound up with the destruction of this place seven centuries after it was founded.
Matematikçi, astronom ve yapilisindan 7 yüzyil sonra, bir ayaklanma ile yerlebir edilen, kütüphanenin sönen son isigiydi.
They admired his inventiveness and his genius for experimentation, but they regarded his invisible "lines of force" and his ideas about light and gravity as hand-waving, meaning there was nothing solid to back it up.
Onun yaratıcılığına ve deneysellikteki dehasına hayrandılar ama onun görünmez "kuvvet alanlarını" ve ışık ve kütleçekimi hakkındaki fikirlerini mesnetsiz buluyorlardı.
The weird colour scheme freaks me. Every time I try to operate one of these weird black controls, a small black light lights up in black to let you know you've done it.
Ne zaman bu tuhaf, siyah kontrollerden birisini kullansam, işlemi gerçekleştirdiğini sana söylemek için siyah bir ışık yanıyor.
And it was just a miracle of light... because they had literally set up hundreds of candles and torches.
Ve bir ışık mucizesi yarattılar çünkü gerçekten yüzlerce mum ve meşale yakmışlardı.
They're feeling that there'll be these pockets of light... springing up in different parts of the world... and that these will be, in a way, invisible planets on this planet... and that as we, or the world, grow colder... we can take invisible space journeys to these different planets... refuel for what it is we need to do on the planet itself... and come back.
Dünyanın farklı yerlerinde ışık cepleri oluşacağını ve bunların, bizim gezegenimizden diğer gizli gezegenlere bir yol olacağını veya dünyanın soğuyacağını bizim de dünyamız için yapılması gereken her ne ise bunun ikmalini yapmak üzere farklı gezegenlere uzay seyahatleri yapacağımızı ve geri geleceğimizi düşünüyorlardı.
uptight 38
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87