Not here tradutor Turco
59,122 parallel translation
I hate that she is not here.
Burada olmamasından nefret ediyorum.
I'm not here to talk you out of it.
Buraya konuşmaya gelmedim.
Remember, we're not here to party, we're here to find Ashley.
Unutma eğlenmek için değil Ashley'i bulmak için buradayız.
We're not here to bust you.
- Baskına gelmedik.
Okay, well, when she's not here, she's been bunking with the Brits. So maybe...
Tamam burada olmadığında İngilizlerin sığınağında oluyor yani...
This is what you do when I'm not here?
Bu ben burada yokken yaptığınız şey mi?
That'd point to someone not here all year.
Yani tüm yıl burada olmayan biri olabilir mi diyorsun?
Well, if he's not here, why is his phone ringing?
Madem burada değil telefonu neden çalıyor?
I'm not here to open your belly, Jonis.
- Karnını deşmeye gelmedim Jonis.
Please tell me he's not here as a suitor.
Talip olarak burada bulunmadığını söyle lütfen.
If he is not here, then he cannot be married.
Burada değilse evlenmiş de olamaz.
Not here.
Burada olmaz.
Her phone's not here.
- Telefonu burada değil.
Again. I'm not here.
Burada değilim.
Hey, I'm not here to hurt you.
Sana zarar vermek için gelmedim.
Not here.
Bizimleyken olmaz.
Well, I'm... I'm the assistant manager. The manager's actually not here today.
Peki, müdür yardımcısı benim, mağaza müdürü bugün burada değil.
O-okay, well, he's not here at the moment.
Peki, kendisi de şu an burada değil.
Well, like I said, he's not here, uh, and I don't really know when he'll be back. I can...
Dediğim gibi, kendisi burada değil ve ne zaman geleceğini de bilmiyorum.
I'm not here for that.
Hayır, hayır. Onun için gelmedim.
We're not here to re-litigate the witness'divorce.
Tanığın boşanma davasını tekrar görmüyoruz.
I'm not the one who's gonna get out of here, Damon.
Buradan çıkacak olan ben değilim, Damon.
I'm not gonna leave you to die here, Stefan.
Seni burada ölüme terk etmeyeceğim, Stefan.
Right, I'm not sure what lead I'm following here, but am I supposed to let them punch me, too?
Şu an da ne yapmam gerektiğini tam bilmiyorum fakat...
You don't belong down here. Not anymore.
Artık buraya ait değilsin.
'Cause we're not trapped out here with you.
Siz bizimle kapan kısıldınız.
I'm just glad the FBI is here, not those crazies.
O çılgınlar değil de FBI'ın burada olması sevindirici.
Um, no. That's not why we come out here.
Hayır, bunun için buraya gelmedik.
We come out here to commune with nature, not watch people get eaten by it.
Doğa ile iletişim kurmak için geldik insanları nasıl yediğini izlemek için değil.
Look,'round here, parents tell their kids not to go into the woods or black bill will get'em.
Burada aileler ormana gitmeyin Kara Bill sizi yakalar derdi.
Beth Latimer is not in charge here!
Kararları Beth Latimer vermiyor.
We've not heard back yet from the man who lives here.
Burada yaşayan adama hakkında henüz bir bilgi ulaşmadı bize.
I'm only here because I'm not brave enough to kill myself and I should've done that a long time ago.
Burada olmamın tek sebebi kendimi öldürecek cesaretimin olmaması. Ki bunu çok çok önce yapmam gerekirdi.
It's not working for me here.
- Burada yapamıyorum.
Alfred could marry me off to some ealdorman and you would not be here to stop it!
Alfred beni bir sancak beyiyle evlendirebilir ve engel olmak için burada olmazsın!
And if I'm not mistaken, he lives right... right here.
Yanılmıyorsam tam şurada yaşıyor. EVİM
She's not here.
Burada değil.
And the worst of it was that the villainous Count Olaf was still at large, a phrase which here means that the authorities had not caught him and would not catch him for a very long time.
Bir faciaydı. En kötü tarafı da şeytani Kont Olaf'ın kayıplara karışmasıydı. Bu ifade burada, yetkililerin onu yakalayamadığı ve uzun bir süre yakalayamayacakları anlamına gelir.
Well, let's not stand out here. Come in!
Burada dikilmenin manası yok.
You're not the Sheriff here!
Burada Şerif sen değilsin!
And I was here and I told her Tomak was dead and she asked if she could see Eric and I said "Not a good time" and she just went up anyway.
Sonra çıkıp gitti.
- He's not here. - We'll see about that.
Burada değil.
Alex is not safe here.
Alex burada güvende değil.
You amateurs, it's not even here anymore.
Çaylaklar. Artık para yok.
You are not welcome here.
Seni görmek istemiyoruz.
It's not gonna work here, Bob.
Bizimle mümkün değil Bob.
I came here for red meat, not pabulum.
Sansasyonel haber istiyorum. Çer çöp değil.
You've not told me what I'm doing here.
Burada ne işim olduğunu bana söylemedin.
Not how I'm used to seeing you in here, Mr. McGill.
Sizi bu şekilde görmeye alışkın değilim Bay McGill.
Sir, you're not allowed back here.
Efendim, burada bulunamazsınız.
We're out here for the good of the great city of Albuquerque... not for you.
Biz buraya muhteşem Albuquerque şehrine fayda olsun diye geldik, senin için değil.
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20