R tradutor Turco
2,346,922 parallel translation
- Not at all.
- Hayır tabii ki.
- It was crazy fast!
- Epey hızlı hareket ettim ondandır.
But when your bullshit puts one of my biggest clients on the block, that's when I'm done playing good soldier.
Ama senin saçmalıkların yüzünden en büyük müvekkilim riske girecekse işte orada uslu çocuk olmayı bırakırım.
- What are you, Caesar now?
Hayırdır Sezar mı kesildin başımıza?
- This isn't the Roman Empire.
Roma İmparatorluğu sandın sanırım burayı.
- You think it's a coincidence they're forcing you to close on one of your clients while suing one of mine for patent infringement?
Seni müvekkilini elinde tutmakla uğraştırırlarken müvekkilime telif ihlali davası açmaları tesadüf mü sence?
He came from Bratton.
O Bratton'dan geldi. - Onların taktiklerine aşinadır.
But you better be good and ready, because Bratton knew enough to come after a client you almost lost a year ago and to sue mine for something
Ama her türlü şeye hazır olsan iyi edersin. Çünkü Bratton bir sene önce neredeyse kaybedeceğini bildiği müvekkilinin peşinde. Benimkine ne için dava açacak hiçbir fikrim yok.
- No, you can't, because right at this moment...
Hayır konuşamazsın çünkü şu an...
- Your Honor, they entered into a fee-waiving partnership agreement yesterday with a company that's suddenly claiming infringement against one of our clients today.
Sayın yargıç karşı taraf başka bir şirketle dün ortaklık anlaşması yapmıştır. Ki bu şirket de bugün telif ihlali üzerinden müvekkilimizden birine dava açmıştır.
- Your Honor, their client caused real damages.
Sayın yargıç müvekkilleri ciddi oranda zarara uğratmıştır.
- Nice move telling our client he's not gonna be billed for last quarter.
Son çeyrekte faturalandırılmayacağını müvekkilimize söylemen de aynı şekilde.
Thinking it's time I got a raise.
- Sanırım zam konuşmanın vakti geldi.
- I guess we are.
Sanırım öyleyiz.
- No, it's the truth.
- Hayır ciddiyim.
- I think Stephanie Patel may be helping Bratton poach our clients.
Sanırım Stephanie Patel, Bratton'ın müvekkillerimizi almasına yardım ediyor.
- she's ever coming back here.
- Kızın buraya dönme ihtimali sıfır.
He went out on a limb, and now I have been promoted to a position that people think I'm not ready for.
Bir risk aldı ve artık insanların hazır olmadığımı düşündüğü bir pozisyondayım.
- Oh, that's great. - So I guess... this means there's only one thing left for you to do.
O halde sanırım yapman gereken tek bir şey kaldı.
- Okay... - in that case, I am here to find out if you're giving your new firm privileged information.
Pekala, bu durumda yeni firmana bilgi sızdırıp sızdırmadığını öğrenmek için buradayım.
- happening here...
Hayır, Rachel.
- I'm saying that when someone acts like this, there's more to find.
- Birisi bu şekilde davranıyorsa bulunacak daha çok şey vardır diyorum.
I'm working late to pay for it.
Hayır, mesai yapıyorum.
'Cause we just shut down your pathetic assault on our firm.
Çünkü şirketimize yaptığın zavallı saldırıyı geri püskürttük.
- that Oliver can get enough to... - No, not Oliver.
- Hayır, Oliver olmaz.
I didn't think it mattered before, but they've got someone feeding them inside information.
Daha önce önemli olduğunu düşünmüyordum fakat birisi içerden bilgi sızdırıyor.
- We were, but we can't. - And since Zane might say no, I put out some feelers with headhunters to see about getting some first-years and paralegals.
- Ayrıca Zane hayır diyebileceği için hem bir yıllık hem de yardımcı avukatlar işe almak için yetenek avcılarının nabzını yokladım.
- No, I'm not gonna do that.
- Hayır Alex, bunu yapamam.
- Thank God. - I thought you'd be disappointed.
Hayal kırıklığına uğrarsın sanmıştım.
- No, I don't, but I signed it.
Hayır, öyle değil ama anlaşmayı imzaladım.
- You're telling me you can't keep a secret about working one Goddamn case?
Şimdi bana bir dava hakkında sır tutamayacağını mı söylüyorsun?
Does your firm know what it is that you did?
Şirketin ne yaptığını biliyor mu? Ama bu işin peşini bırakmazsan anlatacağım tek kişi onlar olmayacak. Hayır.
Don't you mean my clients? "
Müvekkilim demek istedin sanırım ".
- And I said, " No, motherfu... er, I don't.
Ben de dedim ki : "Hayır orospu çocuğu, öyle demek istemedim."
- No, that's not it.
Hayır, öyle değil.
- Maybe your father's right.
Belki baban haklıdır.
- Mike... - No, I mean that he's right about how hard it is for us to throw ourselves into our wedding right now, but... he's wrong if he thinks we never will.
- Hayır, demek istediğim ikimizin de şu anda evlilik için vakit ayıramayacağımız konusunda haklı olabilir fakat bunun hiçbir zaman olmayacağını düşünüyorsa haksız diyorum.
- Donna, you haven't let me down in 12 years, and you didn't start now.
Donna, beni ne şimdi ne de 12 yıldır hiç yüz üstü bırakmadın.
And whether you like hearing it or not, Harvey, nothing unites a divided house
Bunu duymak hoşuna gitsin ya da gitmesin Harvey parçalanmış bir evi dışardan bir saldırı kadar hiçbir şey birleştiremez.
- Harvey. - You said I was ready.
- Hazır olduğumu söylemiştin.
And now they know you are, and they're behind you for the next time.
Onlar da artık hazır olduğunu biliyorlar bir sonraki sefer için arkandalar.
- I guess I should thank you.
- Sanırım sana teşekkür etmeliyim.
- No. I couldn't.
- Hayır edemedim.
I've spent the last 30 years as a freelance writer... going wherever I could to do my job and make a living.
30 yıldır serbest gazetecilik yapıyorum. İşimi yapıp geçinebileceğim her yere gittim.
Those objects hold that energy and they twist you... and turn you in the wind, and you start asking, you know, " What was- -?
Bu nesnelerin enerjisi sizi şaşırtır ve yönünüzü saptırır. Sonra şunu sorarsınız : " Ne...
We've been using your excellent services for about two years.
İki yıldır sizin harika hizmetlerinizden yararlanıyoruz.
We're looking into an old unsolved murder case.
Çözülmemiş bir cinayet dosyasını araştırıyoruz.
- Uh-huh. 'Cause you're not on Facebook, - but you have e-mail?
Facebook'ta yoksun ama e-postan vardır.
- I can't cross that line.
Bu sınırı geçemem.
- No, Alex.
Hayır, Alex.
- No.
Hayır.